Fikret İLKİZ
Cezaevi aracında yanmak
25 Eylül 2011 Pazar

18 Eylül 2011 sabahı saat 06.30 sularında Kayseri'nin Pınarbaşı ve Sivas'ın Gürün ilçeleri arasındaki karayolunda, Van'dan İstanbul'a tutuklu ve hükümlü götüren cezaevi aracında çıkan yangında… Haber, çok basit bir yangın haberinin girişi gibi başlıyor… Ama sonucu “basit” değil. Haberin devamı “…askerler kapıları açamadığı için cezaevi nakil aracında bulunan Abdülsetter Ölmez (35), Sinan Aşka (18), İsmet Evin (33), Akif Karabalı (24) ve Medeni Demir (47) isimli tutuklu ve hükümlüler feci şekilde yanarak hayatını kaybetti.
 
Haberlere göre, Van-İstanbul yolunda içeride kilitli olanların ayrıca “kelepçeli” olduğunu öğreniyoruz. Aracın birçok kez bakıma alındığını ve sürekli “arıza” yaptığını okuyoruz. Bütün anahtarlar aynı yerde… Yangın başladığında, bir türlü doğru anahtarlar bulunup da kilitler açılamıyor. Neden kilitler açılamadı sorusunun yanıtı, aracın kilidi zamanında açılmadı. İşte bu kadar “basit”. Bir olayın açıklamasında, “basit” kelimesinin, bu kadar çaresiz ve kifayetsiz kaldığı ama o denli insanı isyana sürükleyen bir anlamı daha olmuş mudur acaba?
 
Bazı haberleri okuyunca insanların kanı donuyor.
 
Bu ölümler için “Bu kaza nedeniyle çok üzgünüz. Oldu bir kere, kim ister insanların ölmesini, kurtaramadık.” denecek kadar “basit” midir? 
 
Cezaevi aracı içinde cayır cayır yanarak kilit altında ölenlerin acıları ve böyle ölmeleri; “takdiri ilahi” sözleri ile asla açıklanamayacak kadar dehşet verici bir vahşettir. 
 
Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir ceza hukuku düzenidir ve nasıl bir adalettir?
 
Cezaevinden mahkemeye götürülmeniz mevzuatın buyruğu. Yargılanmanız için hâkim önüne çıkarılacaksınız, bu sizin hakkınız ve hukukun gereği. Bunu yerine getirilmesi için cezaevi aracında yola çıkarılacaksınız. Kilitleyip cezaevi aracına konuyorsunuz ve Van’dan İstanbul’a yolculuk başlıyor… Araçta yangın çıkıyor, kilit altında cayır cayır yanarak ölüyorsunuz!
 
Kaybettiği kimliğinden dolayı hakkında açılan davadan “yol tutuklaması” (ne demekse!) nedeniyle “tutuklu” kişiymiş İsmet… İfadesi alınmak üzere İstanbul'a götürülüyormuş. İsmet Evin'in dayısı İsmail Evin, yaşananların bir “katliam” olduğunu söylüyor. Daha önce yeğeninin İstanbul'a götürülmesi ve ifadesinin alınması için iki kez sözlü olarak cezaevi yetkilileriyle görüşmüş. Evin, "İsmet'in tek suçu kimliğini kaybetmesiydi. Kimliğini bulanların yaptıkları bir işlemden dolayı ifadesinin alınması gerekiyordu. Bunun için gözaltına alındı. Uzun zamandı bekletiliyordu. Biz iki kez gidip yetkililerle görüştük. Yanına iki askerin verilerek, uçakla götürülmesini istedik. Masraflarını karşılayacağımızı söylememize rağmen kabul edilmedi. İşte götürüp, böyle bir katliamla yaktılar. Bunun hesabını soracağız" diye konuşmuş.
 
Ölenlerin yakınlarının sözlerini kim durdurabilir? Suç duyurusunda bulunacaklar…
 
Cezaevi aracından, araca alınan yakıttan, aracın modelinden, araç bakımının yapılıp yapılmadığından, aracın sürekli arızasından, kilitlerin ve kelepçe kilitlerinin sağlam olup olmadığından, araç kapısının kilidinden, “mevzuat gereği” kimler, neden sorumlu tutulacak? Kimler, neden sorumlu olmayacak? Yaşamların cayır cayır yanmasından sorumlu tutulacaklar sadece bu insanları cezaevi aracına kilitleyenler ve kilidi açamayanlar mıdır?
 
Mevzuat gereği yanarak ölenlerin ölümlerinden sorumlu olanlar, sadece kilitlerden sorumlu olanlar mıdır?
 
 
Birleşmiş Milletler tarafından 19.12.1966 tarihinde imzayla açılan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, 03.01.1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Geç olmuştur ama Türkiye imzaya açıldığı tarihten itibaren 34 yıl ve Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 24 yıl sonra imzalamıştır.
 
Türkiye, bu Sözleşmenin 4.6.2003 tarihli 4868 sayılı yasayla “onay” kanununu çıkarmıştır. Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin onay belgesi Türkiye tarafından 15.09.2003 tarihinde depo edilmiştir. Böylelikle 15.12.2003 tarihinden itibaren bu sözleşme Türkiye için hüküm doğurmaya başlamıştır. (Gemalmaz, M.Semih. Ulusal üstü İnsan Hakları Hukuku Belgeleri. II. Cilt. Legal İstanbul. 2010. Sayfa 95.Dipnot 1.)  
 
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 6/1. maddesine göre; “Her insan doğumla kazandığı/ (varlığına yerleşik) yaşam hakkına sahiptir. Bu hak yasa ile korunacaktır. Hiç kimse yaşamından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
 
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, 27 Temmuz 1982 tarihinde 16. Dönem içindeki 378. toplantısında, Sözleşmenin yaşam hakkı Madde 6’yı yorumlamış ve 6(16) sayılı Genel Yorumu kabul etmiştir. (Bakınız Gemalmaz, M.Semih. İnsan Hakları Komitesi Kararlarında Yaşam Hakkı ve İşkence Yasağı. İstanbul Barosu Yayınları. 2002. Sayfa 38)   
 
İnsan Hakları Komitesinin 6 (16) sayılı Genel Yorumuna göre; yaşam hakkı, ulusun yaşamını tehdit eden kamusal tehlike halinde bile aykırı önlem/(sapma önlemi) alınamayacak olan üstün bir haktır. Yaşam hakkı “dokunulmaz hak” olarak yorumlandığına göre mutlak haktır ve “kamusal tehlike ortaya çıktığında” bile önlemlere tabii tutulamaz. Devlet, yaşam hakkının korunması için bütün önlemleri almak zorundadır.  
 
O halde kamusal bir tehlike ortaya çıkmasın diye önlem olarak cezaevi aracına eli kelepçeli olarak kilitlenen kişilerin yaşam haklarının ihlalinden ve yanarak ölmelerinden kimler ve neden sorumludur?
 
Bu devletin mevzuatından ve adaletinden sorumlu olanlar “yaşam hakkının ihlalinden” sorumlu mudur değil midir?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
öz izmirli 26 Eylül 2011 Pazartesi 22:21

yazık yitip giden mahkumlara nasıl kilitleri açamadılar burda görev zafiyeti aranmalı

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
İzmirli kız ve Onur E. Yıldız meselesi
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Sinema dünyasına İzmirli iki yıldız!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çocuk nasıl şımarır?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (8) 'Sokak satıcıları'
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva