Tayfun MARO
2010 yılında, Naipaul ve Kustrica'yı ülkemize davet ettik
5 Ocak 2011 Çarşamba

Geçtiğimiz yıl içinde, uluslararası ün yapmış sinema ustası, Sırp asıllı yönetmen Emir Kusturica ve Nobel ödüllü edebiyatçı Naipaul’’u ülkemize davet ettik.’¶
Birincisini, Antalya Altın Portakal Film Festivaline jüri üyesi olarak davet ettik. İkincisini, İstanbul’’da toplanan ’‘Yazarlar Parlamentosu’’nun açılışına onur üyesi olarak davet ettik.
Birincisi, davete uyarak Antalya’’ya gelmiş bulunduğundan, en ağır hakaretler eşliğinde ülkemizi apar topar terk etmek durumunda kaldı. İkincisine ülkemize gelmek nasip olmadı; ilkinde edindiğimiz deneyim sayesinde, ’‘sınır ötesi bir operasyon’’ ile Naipaul’’u topraklarımıza ayak basmadan bertaraf ettik.
Güncelliğini yitirmiş gibi görünen bu iki olayı, 2010’’un unutulmazları arasında not etmekte yarar var. Günü geldiğinde bu iki olayın faturası önümüze konacaktır.
 
Neden böyle oldu? Ülkemize davet ettiğimiz bir yönetmeni ve bir yazarı, neden kovmaktan beter ettik?
Bir yönetmeni, bir yazarı eleştirmek çok doğal. Yaptıklarıyla, yazdıklarıyla ve söyledikleriyle elbet de eleştirilecekler. Kaldı ki, eserleriyle çok göz önünde olan insanlar eleştiriye alışıktır. Ve alışık oldukları halde, nasıl bir eleştiri üslubuyla karşılaştılar ki, biri ülkemizi alel acele terk etti, diğeri korkup hiç gelmedi.
 
Olanı biteni anlamak için bu iki konuğun başına gelenlere yakından bakmak gerek.
Emir Kusturica, Müslümanlara hakaret etmek, soykırımı önemsememek gibi suçlamaların muhatabıdır. Bunlar elbet de -gerçekten söylenmiş ise- hoşgörüyle karşılanacak görüşler değildir. Gelin görün ki, kendisine, ’“Müslümanlarla ve soykırımla ilgili görüşlerini hoş karşılamadığımızı’” söylemek yerine, onu linç edercesine eleştirdik. Onu hedef gösterdik. Ona karşı, yok edici, yıkıcı bir tutum aldık. Konuk olarak çağırdığımız insanı ülkemizden kovana kadar yapmadığımızı bırakmadık.
Naipaul ne söylemiş; ’“İslamiyetin Arapların dini olduğunu ve Arap olmayan toplumların İslamlaşması sonucu, İslam öncesi kültürlerinin yok olduğunu, dolayısıyla İslamiyetin totaliter bir din sayılmak gerektiğini’” söylemiş. Son derece tartışmaya açık ve kısmen takıntılı bu görüşlerin eleştirilmesi, tabii ki, anlaşılır bir durum. Fakat, ülkemize davet ettiğimiz bu yazarı öyle agresif bir dil kullanarak eleştirdik ki, korkudan ülkemize gelemedi.
 
Ülkemize davet ettiğimiz her iki konuğun da başına gelenleri televizyon kanallarından üzüntü ve endişeyle izledim. Ve kendime şu soruyu sordum: ’“Bize ne oluyor?’”
Bu insanları, bizim gibi düşünmedikleri için yok etmek istedik. Nerede duracağımızı bilemedik. Böyle oldu, çünkü artık husumet sınır tanımıyor, ’‘tolerans’’ın yerini dinsel bağnazlık aldı. Amaç eleştirmek değildi, öfke saçmaktı, kin kusmaktı, linç etmekti’… Tıpkı Doğu’’nun hoşgörüsüz toplumlarında olduğu gibi’… Eskiden onları kınardık, şimdi onlar gibiyiz. Salman Rüştü için ölüm fetvası verenleri ile aramızdaki fark hızla kapanıyor. Evet, bize neler oluyor?
 
Cumhuriyetin bir ’‘Aydınlanma projesi’’ olduğu fikrine saldıranlar, Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle sorunlu olanlar, yeminli Atatürk düşmanları; ülkeyi etnisite gruplarının, inanç gruplarının cenderesinde boğmakta olduklarının ayırdında değiller. İnsan haklarını ve özgürlükleri, bu grup hakları üzerinden tanımlama çabaları, ’‘kişi’’nin yurttaşlık bilincine ve insan haklarına dayalı kamu düzenini yavaş yavaş yok ediyor.
 
Laiklik ve çağdaşlık ekseninden uzaklaştırılan Cumhuriyet için endişe duymalıyız.
Türkiye, kendisi gibi düşünmeyenlere düşmanlık besleyen insanların ülkesi olmamalı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İşte 'gülen' ilk fotoğrafı!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva