Türkiye'nin de üye verdiği, Birleşmiş Milletler tarafından kurulan komisyon, maalesef Türkiye'nin aleyhine karar verdi ve İsrail'in Gazze'ye uyguladığı 'ambargo'yu' haklı bulduğunu açıkladı.Bu karar üzerine Cumhurbaşkanı Gül; 'Bu karar bizim için yok hükmündedir' dedi…
Peki, 'Madem bu komisyonun kararını tanımayacaktınız, o zaman niçin oraya bir üye verdiniz' diye sormazlar mı adama ?...Bu olaydan daha ağırını hafta başında yaşadık. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Amerika'nın Suriye'ye yaptırım uygulanması talebini, Çin ve Rusya'nın vetosu sebebiyle reddetti…Talep sahibi Amerika bu karar üzerine hiçbir yorum yapmadı.
Fakat, Ortadoğu-Balkanlar-Kafkaslar-Arap Alemi ve Kuzey Afrika fatihi eşbaşkanımız öyle bir gürledi ki, Birleşmiş Milletler tir-tir titredi !...Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan; 'Bu karar bizi bağlamaz. Suriye'ye yaptırımlara başladık. Türkiye'ye dönünce, Hatay'daki kampları ziyaret edeceğim ve yeni yaptırımları açıklayacağım…' Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi;
'Konsey, Birleşmiş Milletlerin üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü en güçlü organıdır. Birleşmiş Milletlerin diğer organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararları, tüm üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır. Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına yakını tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Tüzüğünde açık bir şekilde belirtilmiştir. Türkiye bu bağlayıcılık ilkesini imzalamıştır…'Demek ki neymiş, Konseyin aldığı karar tüm üyeleri, bu arada bizleri de bağlarmış.
Siz, 'Bu karar bizi bağlamaz' derseniz hem Türkiye'nin attığı imzayı inkar etmiş olursunuz, hem Türkiye'nin güvenilirliğine zarar vermiş olursunuz, hem de ileride Türkiye'nin güvenliğine saldırıda bulunabilecek devletlere açık kapı bırakmış olursunuz.Sonra, birdenbire patlak veren bu 'Arap Sevgisi' ve 'Esad düşmanlığı' nereden çıktı ?
Suriye halkı yıllardır aynı halk, Esad'ın yönetim şekli babasından beri neredeyse 50 yıldır aynı.
Ne oldu da bundan iki-üç ay evvel, hanımlarla karşılıklı akşam kahvesine gidip gelecek kadar 'kanka' olan Esad ve Erdoğan birdenbire 'savaş' edecek kadar düşman oldular?
Başbakan Erdoğan, her tarafa bağırıp çağıracağına bu politika değişikliğini Türk Milletine açıklamak zorundadır. Çünkü Başbakan Erdoğan, rahmetli Babası Ahmet Reis'ten kalan taka'yı yönetmiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetiyor. Onun yaptığı hatalardan Türk Milleti zarar görecektir. Bu yüzden Başbakan Erdoğan, bu Arap sevgisinin ve Esad düşmanlığının gerçek sebebini Türk Milletine açıklamak zorundadır.Uzun yıllara dayanan tecrübelerime dayanarak ve Başbakan Erdoğan'ın beyan ve davranışlarını iyi izleyen biri olarak, bu davranışları bir siyaset ve devlet adamına yakıştıramadığımı ve ciddi endişelerim olduğunu söylemek isterim.
Şimdi anlatacağım davranışı hangi ciddi devlet adamı yapabilir?
Pilot, Başbakan Erdoğan'a diyor ki; 'İnmemizi emrettiğiniz pist, bu uçak inişi için güvenli değildir. İzninizle başka bir havaalanına inmek istiyorum.'
Başbakan emir veriyor; 'Bu havaalanına Obama inmiş, o indiyse biz de ineriz, inin.'
Pilot, 2 inci pilotuna; 'Yahu kardeşim, Obama'nın buraya indiği uçağın uzunluğu 47.3 metre, bizim uçağımız ise 73.9 metre. İnmesek ekmeğimizden olacağız. İnsek risk var' diyerek, zorlu bir iniş yapıyor.
Düşünebiliyor musunuz, sırf Obama ile s.d.k yarıştırmak için kendi hayatı dahil herkesin hayatını tehlikeye atabiliyor!...Bir Başbakan, ülkesinin imza attığı uluslar arası antlaşmaları 'Beni bağlamaz' diye tanımamazlıktan geliyor, sebebini milletine açıklamadan komşusu Suriye ile savaşacak hale gelebiliyorsa, her evlat sahibi baba gibi, benim de endişe etmem gayet doğal değil mi ?...Yarın şöyle bir emir duymayacağımızı kim garanti edebilir;
'Dikkat, hazır ol. Çapraz tutuş. Yaylalar, yaylalar marşı eşliğinde, istikamet Suriye. Marş, marş…'
Allah esirgesin…