Çağdaş ve uygar toplumlarda gerek milli ekonomiye olan katkısı gerekse trafik yoğunluğunu en aza indirerek kaza riskini azaltmak için özel araçlar yerine toplu taşıma araçlarının kullanılması tavsiye edilir. Birçok gelişmiş ülkede ise okul gezileri veya öğrenci servisi gibi durumların dışında toplu taşıma için otobüs kullanılmaz. Hem ekonomik hem daha güvenli olması sebebiyle demiryolu en çok tercih edilen toplu taşıma biçimidir. Birileri otobüs, birileri de lastik satsın diye bugüne kadar ülkemizde maalesef demiryolu ulaşımına gereken özen gösterilmemiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tek beğendiğim yönü olan ulaştırma çalışmaları için samimi ve içten bir teşekkür edebilirim. Ne var ki bunca uğraşı ve hizmeti gölgede bırakan durumlar da yaşanmıyor değil!
Ödemiş ve İzmir arasındaki hatta sefer yapan trenimiz çok değil bundan daha 3-4 yıl öncesine kadar bu mesafeyi 3,5 saatte tamamlayabiliyorken yapılan iyileştirmeler ve modernizasyon sayesinde bu süre 2 saate kadar düşürülmüştür. Ödemiş ve İzmir arasındaki mesafeyi neredeyse bir otobüs kadar hızlı alabilen ve klimalı vagonlar ile konforu sağlanan bu hat yoğun bir yolcu kapasitesine sahiptir. Bugün süre bakımından herhangi bir problem yoksa da vagon içindeki klimalarda yaşanan aksaklıklar ve personelin yolculara yönelik kaba tutum ve davranışları demiryollarını o eski sıkıntılı günlere geri götürüyor.
Toplu taşıma araçlarını çok severim. Bir belediye başkanı hakkında insanların ne düşündüğünü öğrenebileceğiniz; Başbakan'ın hatta Cumhurbaşkanı'nın bile korkusuzca eleştirildiği ender yerlerdendir. Toplumun nabzı en iyi buralarda tutulur. Yine bu yolculuklarımdan biriydi. 05.10.2011 Çarşamba günü saat 17.10 da Basmane'den Ödemiş'e hareket eden MT 5717 numaralı trenin içinde yolculuk yaparken daha da doğrusu yolculuk yapmaya çalışırken şahit olduğum birkaç olayı sizlere aktarmak istiyorum.
3 ya da 4 vagondan oluşan bu tren için her vagonda 60 yolculuk oturma yeri bulunmasına rağmen benim bulunduğum en ön vagonda en az 20 kişi ayaktaydı. Diğer vagonlarda bizim vagondan farklı değildi. Trenin hareket saatine 20 dakika kala istasyonda olmamıza rağmen yer bulamamıştık. Makinistin hemen arkasında bulunan dört sağ ve dört sol koltuk olmak üzere toplam sekiz koltuğa güvenlik gerekçesiyle yolcu oturtulmuyordu. Bu yüzden tam bu koltukların başlama yerinde 'Emniyet bölmesidir. Yolcu giremez' yazıyordu. İlk defa gördüğüm bu ayrıntı oldukça ilgimi çekmişti. Yanında eşi olan bir beyefendi yardımcı makinist olduğunu düşündüğüm yakası olabildiğine açık olan ve bu yüzden göğüs kılları bile sayılabilen saçı başı dağınık adama; 'Bu boş koltuklara oturmak yasak mı?' diye sordu. Görevli adam kaba bir şekilde 'Yasak, yasak!' demekle yetindi. Çift vagonun arka kısmına doğru gitti. Oradaki klimanın çalışmıyor olması sebebiyle tekrar bizim bulunduğumuz kısma geldiler. Fakat az önce yasak denilen yerde iki yolcunun oturduğunu görünce de görevliye tekrar seslenerek az önce kendilerine yasak denilen yere bu yolcuların neden oturtulduğunu sordu. Cevap ve ses tonu dehşet vericiydi. Yanında eşi olan erkeğe kızgın bir surat ifadesiyle; 'Sana ne kardeşim? Bana hesap mı soruyorsun? Ben sol taraf yasak demedim. Sağ taraf yasak dedim…' diyerek bağırıyordu. Yanında eşi olan erkek olanca kibarlığı ve olgunluğu ile görevliden ses tonuna dikkat etmesini istedi. Görevli susmak bilmese de yolcuların bile takdir ettiği olgunluktaki genç adam görevlinin seviyesine inmedi.


Aynı vagonun ön kısmında ayarsız çalışan klima yüzünden insanlar buz keserken arka kısmı sıcaktan bunalıyordu. Daha önce emniyet gerekçesi ile ayakta seyahat etmek zorunda kalan kanser hastası bir başka yolcu da: 'Sabah sıcaktan pişe pişe gittik. Akşamsa buz kestik!' diye serzenişte bulunuyordu.
Sayın yetkililer; yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı olan bu vagonlar için en kısa zamanda ciddi bir klima bakımı gerekiyor. Bu biline! İnsanları domates salçası gibi üst üste taşımak yerine sefer sayısını arttırmak acaba kimsenin aklına gelmez mi? Trenlerin en önünde bir emniyet şeridi varsa oraya o koltuklar neden yapılır? Yapıldıysa da insanlar neden oturtulmaz? Biri bana anlatsın! Ayakta gitmek, bozuk klima hadi neyse bir yere kadar da bir erkeğe hele hele de eşinin yanında bağırmak da neyin nesi? Bu personele bu gücü kim veriyor? Bu ilk değil özellikle bu hatta (Ödemiş-İzmir) yolculara çemkirmeyi adet edinen personelle ilgili en az üç değişik gazete haberi de gösterebilirim. Bu personel yolcuları haşlamaya devam mı edecek yoksa birileri onlara ne yapmaları ve nasıl davranmaları gerektiğini öğretecek mi? Merak ediyorum!


Not : Merak eden TCDD yetkilileri için görevli personelin tavrı ile ilgili o sefere katılan altı kişiyi dinletebilirim. Üşenmeden herkesin isim adres ve telefonlarını aldım. Tıklım tıklım trende emniyet gerekçesi ile aslında boş olması gereken sekiz koltuktan ikisinde oturan insanların, boş koltuklara rağmen ayakta seyreden yolcuların ve soğuktan ceketlerini üstüne çekmiş yolcuların fotoğraflarını da dilerseniz sizinle paylaşırım. Bu arada personelinize 'Serçe yanında dişisi varsa Kral tanımaz' hikayesini anlatmanızda fayda var. Zira her zaman bu kadar anlayışlı ve medeni bir insanla karşılaşmayabilirler!