20 Temmuz 2010 Salı günü AKP Grup toplantısında Başbakan Erdoğan, 12 Eylül yönetimince idam edilen gençlerin bazılarının isimlerini vererek şiir okudu. İçlerinden biri 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilen Erdal Eren’’di!..

Hassas bir bünyeye sahip olan Başbakan Erdoğan, konuşması esnasında kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Bu nazik durumu gören AKP Grubundan bazı milletvekilleri de ağlama kervanına katıldılar. Nöbetçi ağlayıcı Bülent Bey’’in hıçkırıkları toplantı salonunun dışından duyuluyordu!...

Bu durumu televizyondan canlı olarak izleyen Bay xxxxx xxxxx sinirlenip şunları söyledi; ’“Siz Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz mısınız, tam 30 sene önce darbecilerin yaptığı bir insanlık ayıbı için gözyaşı döküyorsunuz da, oğlunuzun 12 yıl önce sebep olduğu ölüm için niçin bir damla gözyaşı dökmezsiniz?.. Bay xxx(can güvenliği sebebiyle isim vermiyor) sonra anlatmaya başlıyor;

’“Yıl 1998 Mayıs’’ın 11’’i. Emine Erdoğan’’a ait 34 ABR 93 plakalı Opel otoyu kullanan Ahmet Burak Erdoğan, yaya geçidinde geçmekte olan Türk sanat müziği sanatçısı Sevim Tanürek’’e çarparak ölümüne sebep oldu. Ahmet Burak Erdoğan saat 18.00 de Şişli Adliyesine gizlice getirilip Savcı Turgay Babacan tarafından sorgulandı. Savcı, Erdoğan’’ın polisteki ifadesini yeterli görüp tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Erdoğan hakkında ’‘Dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile hayati tehlike teşkil edecek derecede yaralamaya sebebiyet vermek’’ suçundan Asliye Ceza Mahkemesinde TCK 459/2 maddesi uyarınca 3 aydan 20 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı. Sevim Tanürek’’in hastanede ölmesi üzerine ek iddianame düzenlendi ve ceza istemi 5 yıla çıkarıldı. Erdoğan, dalgın olarak araç kullandığı için 3/8 oranında kusurlu bulundu. Ahmet Burak Erdoğan mahkemeye hiç katılmadı. Bilgi Üniversitesinde okuyan çocuk, nedense aniden İngiltere’’ye Remzi amcasının yanına, lisan öğrenmeye gitmişti!..
Erdoğan’’ın avukatları trafik raporuna itiraz ettiler. Mahkeme Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden rapor istedi. Başında Makine Mühendisi Eyüp Çakmak’’ın bulunduğu daire, Ahmet Burak Erdoğan’’ı ’‘tamamen kusursuz’’ olarak akladı ve Erdoğan Haziran 2000’’de mahkemede beraat etti. Eyüp Çakmak görevine devam etti ve 04/Mart/2004 tarihinde Başbakan Erdoğan tarafından, Türkiye Denizcilik İşletmelerine Genel Müdür Yardımcısı olarak hopladı!...
Bay xxxx, sözlerini şöyle tamamladı; şimdi anladınız mı, isyanımın nedenini?Peki rahmetli Sevim Tanürek ve çocukları, Ahmet Burak Erdoğan’’ı affettiler mi acaba, yoksa bunlar Allahı da kandırdıklarını mı zannediyorlar, edep yahu’…

TURKISH WIKILEAKS
Emekli Komiser Recai Uyanık(Kemikkıran) medyaya çok bozuk; ’“Elin oğlu iki belge sızdırdı vikiliks diye herkes üzerine atladı. Neymiş o kardeşim, etrafınıza baksanız ya, bizim her tarafımız vikiliks yahu, alın size bir vikiliks de benden, hem de Türkiş vikiliks’” dedi.

Emekli Komiser, ’“Adam, yaklaşık 20 senedir Belediye Başkanı yani hep maaşla çalışmış, ticaretle uğraşmamış, verdiği vergiler belli. Adamın iki gencecik oğlu var. Biri Ankara merkezli bir Ulusal TV Kanalının sahibi. Uzmanların dediğine göre bu çapta bir TV Kanalının maliyeti en az 50 Milyon lira. Diğer oğlan milyonlarca liralık bir futbol kulübünün başkanı. İkisi de gayet lüks birer villada oturuyorlar. İkisinin de onlarca özel korumaları var. İki oğlanın aylık harcamaları onbinlerce lira. Bu çocuklar şimdiye kadar tek kuruş vergi vermemişler. Ben 27 sene devlete hizmet ettim, bisiklete binemiyorum, bu nasıl iş yahu, aha size vikiliks, hem de türkiş vikiliks’” dedi’…

AKP’’ NİN CESUR PAŞASI !..
PKK terör örgütünün başının Türkiye’’ye getirilirken, uçakta ağzındaki bantlar çözülünce ortaya koyduğu tavır ve söyledikleri aklınızda mı?
Apo’’yu paket yapıp ülkeye getiren ve yıllar sonra, ’“terör suçlusu’” diye içeri attığımız ’“Engin Alan Paşa’”, Apo’’nun ağzındaki bantları çözüp; ’“Vatana hoş geldin Abdullah Öcalan’” dediğinde, Apo can korkusuyla titreyerek ve sırıtarak ’“Ben Türk Devletinin hizmetindeyim, zaten benim annem de Türk’’tür’” demişti, hatırladınız mı?

Şimdi bu adam AKP’’nin açılım politikaları sayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini paramparça yapacak uygulamaları, yol haritası ve süreç adı altında, muzaffer komutan edasıyla dayatabiliyor.
Nereden nereye getirdin Türkiye’’yi ey AKP, neredeeen nereye’…

GÜVEN-İTİBAR
Bir ömür siyasetle ve siyasetin en önemli faktörü insanla uğraşınca artık bir bakışta insanları değerlendirmek daha kolay oluyor. Bir kişi sizinle konuşurken, gözlerini sizden kaçırıyorsa, gözünüze doğrudan bakamıyorsa, konuşurken
kem-küm ediyorsa ve kendi fikirlerine katılmayan, kendisini sevmeyen kişileri bile ’“Güvence’” olarak gösteriyorsa o kişiye bir mim koyun. O kişi, makamı ne olursa olsun kalıbının adamı değildir. Kendisini o makama getirenlerin emirlerini yerine getirmekten başka bir iş yapamaz, itibar göremez, iz bırakamaz, unutulur gider’…
Adalet Bakanı, Balyoz Davasının görüşülmesinden iki gün önce mahkeme başkanının görevden alınmasının gerekçesini açıklarken, ’“hatalı bir iş yapan’” insanların psikolojisi içinde idi. Kamuoyunda, itibarı ve güveni tartışmalı olduğu için özellikle iki konuyu ısrarla tekrarladı. Öncelikle, bu karar ’“oybirliği’” ile alındı dedi ve ikinci olarak da ’“Sayın Kadir Özbek’” de bu hakimlerin görevden alınmasını istemişti, diye haklılığını perçinlemeye çalıştı’…

Yaptığı işin düzgün-doğru-haklı olduğuna inanan bir bakan böyle davranmaz. Kamuoyunun önüne çıkar ve kendine güvenen insanlarda olan rahatlıkla, yaptığı işi savunur. Hele hele, kendini savunurken asla yalan söylemez. Birincisi HSYK’’nun tüm üyeleri toplantıya katılmadılar, bu nasıl oybirliği?..
İkincisi; Onurlu duruşuyla, Hukuk bilgisiyle, kişiliğiyle Türk Milletinin sevgi ve saygısını kazanmış Sayın Kadir Özbek’’in arkasına saklanması, bir bakana yakışan bir davranış değildir. Zaten Sayın Özbek de anında bakanı yalanladı’…

İki tip siyasetçi vardır; Oturduğu koltuktan ’“Güven-İtibar-Şeref’” alanlar ve oturduğu koltuğa ’“Güven-İtibar-Şeref’” katanlar. Birincisi o koltuktan kalkınca, güven-itibar-şeref o koltukta kalır ve o kişi çıplak kalır. İkinci tip siyasetçiler oturdukları koltuktan kalkınca, güven- itibar ve şeref onlarla beraber olur ve o koltuk çıplak kalır’…
Ne mutlu oturduğu koltuğa güven, itibar ve şeref katan haysiyetli siyasetçilere’…

BAKAN ÇUBUKÇU ve ŞİVAN PERVER
Davasında ve fikrinden asla dönmeyen ’“Hızlı Sosyal Demokrat-İslamcı-Dinci- Cemaatçi-Liberal- 2. Cumhuriyetçi-Çevreci ve Hayvansever Ertuğrul Günay, Ahmet Kaya’’yı anma törenine AKP Hükümetini temsilen katıldı ve huşu içinde (itaat ve boyun eğerek) Kürtçe türküleri dinledi ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve çift dilli BDP Genel Başkanından alkış ve takdir aldı!..

Bunu duyan ve doğal olarak kıskanan Bayan Bakan Çubukçu, koşarak Erbil’’e gitti Barzani büyüğünün şerefine konser veren Şivan Perver’’in şarkılarını, gerçek bir Kürtçü-Bölücü olan Leyla Zana ile kol kola dinledi. Zaman zaman çok hislenen ve gözleri nemlenen Bakan Çubukçu, Başbakan Erdoğan adına Şivan Perver’’i Türkiye’’ye davet etti!...

İmam yellenirse, cemaat sı.armış. Tepedekiler her gün İmralı’’nın yollarını aşındırırlarsa, aşağıdakiler de yaranmak için Ahmet Kaya ve Şivan Perver gibilerin peşinden koşarlar.
Şehitler ve Gaziler mi?Üniter yapı, ülke bütünlüğü mü?Anayasa üzerine edilen yeminler mi? Geç kardeşim, şimdi moda Bölücüler-Kürtçüler’….
Allah sizi bildiği gibi yapsın’…