Bu bilgiler yerli ve yabancı tarihçilerin çeşitli kaynaklarıyla doğrulanmış, yaşanmış tarihi gerçeklerdir.’¶
*Amerikalı misyonerler ilk kez 1797 yılında Osmanlı topraklarına geldiler ve ülkedeki azınlıklar üzerine araştırmalarına başladılar, 1821 yılına gelindiğinde bu araştırmalar sonuçlanmıştı.
*1870 yılında Türkiye toprakları üzerindeki Amerikalı- İngiliz- Alman Protestan misyonerlerin ve Fransız Katolik misyonerlerin sayısı 1317 olmuştu.
*Amerikalı misyonerlerin etkisi altında kalan Ermeniler bazı yerlerde başkaldırı hareketlerini başlattılar. 1862 yılında Zeytun’’ da(Kahramanmaraş-Süleymaniye İlçesi), 1863 te Van’’ da, 1865’’te Çarsancak’’ ta(Tunceli-Mazgirt İlçesi-Akpazar Beldesi) ayaklandılar. Zeytun isyanında, Maraş’’taki Amerikan Koleji ve misyonerler açıkça başrolü oynadılar.
*1868 yılında Amerika, Maraş’’ta temsilcilik açtı ve oraya konsolos tayin etti.
*İkinci Abdülhamit döneminde, Osmanlı coğrafyasındaki Amerikan Okullarının sayısı 400’’ü geçiyordu.
*Amerikan Diplomat ve Misyonerlerin raporlarına göre, Bağımsız Ermenistan’’ın kurulabilmesi için Doğu Anadolu Bölgesindeki Türklerin temizlenmesi şarttı. Bunun için de silahlı başkaldırı gerekiyordu. Oysa o dönemde gayrimüslimlerle ilgili en ufak bir problem yoktu. Amerikalı misyonerlerin, azınlıkları kendi dinî, siyasi ve ekonomik menfaatleri doğrultusunda kışkırtmaları sebebiyle Ermeni meselesi ortaya çıktı. Ermeniler de ABD’’ nin verdiği rolü başarıyla oynadılar.
*1906-1922 yılları arasında, yani 16 yılda Anadolu ve Kafkasya’’da 500 bin insanımız Ermeniler tarafından katledildi.
*ABD Başkanı Ronald Reagan, yaptırdığı gizli bir araştırmada, o zaman ki bu sayı 2 Milyona ulaşmıştı. Bu arada Ermeni kayıpları ise 13 bin 431 olarak belirlenmişti.
*Buna rağmen, Amerika ve Avrupa’’da ’“Vahşi Müslümanlar Ermenileri kesiyor’” diye yaygaralar koparıldı, yayınlar yapıldı, kiliselerde ayinler düzenlendi.
*ABD, Türkiye’’nin işgalinde de en önemli rolü oynadı. İngiltere ve Yunanistan’’ı taşeron olarak kullandı. İzmir’’e önce iki adet Amerikan zırhlısı ile Deniz Piyadeleri geldi, sonra Yunan donanması.
*Sevr öncesi, ABD Başkanı Thomas Woodrow Wilson Ermenistan sınırını şöyle çizmişti; Erzurum-Trabzon-Van- Bitlis- Van Gölünün büyük bir kısmı’…
*Başkan Wilson, kurmak istediği yeni dünya düzeni için 14 ilke açıkladı. En önemli ilkelerinden biri Osmanlı Devleti ile ilgili idi; ’“Osmanlı’’da Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmelidir.’”
*Amerika Birleşik Devletleri bu kararıyla, Anadolu coğrafyasını paramparça etme kararını açıklamış oldu.
*İsrail, Abdülhamit’’ten, Filistin topraklarını istedi. Karşılığında Osmanlı’’nın borçlarını ödemeyi teklif etti. Abdülhamit bu teklifi elinin tersiyle geri çevirdi.
*Rusya, Kürtçülük ve Ermeni fitilini ateşledi. Barzani aşireti Rusya’’dan yardım aldı ve Ermeni çetecilerle beraber hareket ettiler. Bugün dahi PKK içinde Ermeni militanların çokluğu dikkat çekicidir.
*Sonunda misyonerler ve tarikatların işbirliği ve azınlıkların bir kısmının katkılarıyla Osmanlı Devleti yıkıldı.
*1923 Lozan anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’’nin tapusu imzalandı. Yalnız bir imza eksik kaldı. Bugüne kadar da bu imza atılmadı. ABD Lozan Anlaşmasını tanımadı.
*Cumhuriyet döneminde de mezhebe ve etnik kökene dayalı kışkırtmalara devam edildi. Laik-antilaik, Sünni-Alevi, Türk-Kürt ayrımları körüklendi.
*Türkiye’’nin ekonomik ve demokrasi’’deki kalkınmasının önünü kesmek için, askeri darbeler ve ekonomik tetikçiler, ülkemize darbe üstüne darbe vurdular.
*Ermeni Terör örgütü Asala 1973 yılından itibaren çok sayıda Türk Dışişleri mensubunu şehit etti.

*ABD, Irak’’ı işgal etti. 2 Milyona yakın insan yerinden yurdundan oldu.
1 Milyondan fazla insan öldü, hala ölmeye devam ediyor. On binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi. Irak’’ın yer altı ve yerüstü zenginlikleri talan edildi. Irak’’taki kültürel değerler, tarihi eserler, binlerce yıllık kitaplar kaçırıldı. Irak soyuldu, fiili olarak üçe bölündü. Kuzey Irak’’ta ABD’’nin desteği ve lojistik yardımı ile PKK’’nın yaşamasına izin verildi, 40 binden fazla vatan evladı hayatını kaybetti.
*Tüm bunlar Başbakan Erdoğan’’ın ’“Eşbaşkanı benim’” dediği ve bunu kendi ağzıyla ilan ettiği Büyük Orta Doğu Projesinde tek tek yazmakta ve ABD’’li Bakanlar tarafından söylenmektedir. Bu projeye göre bölgemizdeki 22 ülkenin sınırı değişecek. Türkiye de sınırı değişecek ülkeler arasında bulunuyor!..

Tüm bu gerçekleri, başka devletlere düşmanlığı körüklemek için yazmadım. Onlar kendi menfaatleri için gerekeni yapıyorlar.
Peki, biz ne yapıyoruz?

Tarihi, ülke ve dünya siyasetini bilmeyen, okumayan, öğrenmeye çalışmayan, danışmayan cahil ve bilmediğini bilmeyen zavallı siyasetçilerin yönetiminde, fırtınalı havada dümeni kırılmış gemi gibi sürüklenip duruyoruz.

Bu satırlar yazılırken, ülke güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı, partisini Kayseri Belediyesinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluk için savunmaya çalışıyordu!..

Aynı anda BDP Genel Başkanı şunları söylüyordu; ’“Bu andan itibaren bölgede çift dilli bir dönem başlatıyoruz. Esnaf bundan böyle Kürtçe konuşacak, lokantalarda ki menüler bile Kürtçe ve Türkçe olarak, çift dilli olacak. Devletin anayasa ve yasalarda yapacağı değişikliği beklemeyeceğiz’…’”

Apo’’nun karşısında el pençe divan duran, ona itiraz dahi edemeyen PKK’’nın emireri bir Genel Başkan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını ve yasalarını yırtıp atıyor ve Türkiye’’nin üniter yapısına utanmadan hakaret ediyor ve bölünmenin adımlarını atmaya devam ediyordu’…

Tüm bu olanlar, Atatürk Cumhuriyetinin nimetleriyle yetişen bilim adamlarını, akademisyenleri, bürokratları, iş ve sanat dünyası mensuplarını uyandırmıyorsa söylenecek söz yoktur. Gerçekleri gördüğü halde korkup, susmaya devam edenlere ise yazıklar olsun’…

Türkiye’’nin her yerinde üniversiteli gençler, başımıza örülmek istenen çorapların farkına vararak, medeni bir şekilde şiddete başvurmadan AKP iktidarını sarsmaya başladılar.
Bu gençler, kara görünmeden önce gelen deniz kuşları gibiler. Vatanseverliğin, ülkesine ve ülkesindeki tüm insanlara sahip çıkan fakat satılmış bölücülerin oyununa gelmeyen Mustafa Kemal’’in askerleri bunlar. İyi ki varsınız genç arkadaşlarım’….

Not: Dünkü yazıda, rahmetli Abdurrahman Kızılay’’ın soyadı, yanlış olarak yazılmıştır. Özür dilerim.

Not: Sayın Serdar Koçak’’a ’“Osman’” adlı eserinden dolayı teşekkür eder ve yakın tarihi incelemek isteyenlere mutlaka öneririm’…