Biz eğlence, tutku veya para için yazmayız, içimizdeki ölçülemeyen acıyı ifade etmek için yazarız…
Çok sevdiğimiz Mevlana'nın doğduğu yer… Bize, uzak, tanımadığımız, pek önemsemediğimiz bir yer… Afganistan… Emperyalizmin son 100 yıldır cirit attığı, paramparça ettiği, şiddet ve acılar içinde bir ülke… Afgan yazar Fazıhak Haşimi diyor ki: Afganistan'da biz eğlence, tutku veya para için yazmayız, içimizdeki ölçülemeyen acıyı ifade etmek için yazarız…
Fazılhak Haşimi'yi okurken neler öğrendim… Afganistan'da dini eğitim dışında hiçbir eğitim olmadığı, Pakistan'daki Afgan sığınma kamplarında ise eğitimin savaşla iç içe olduğu... Mesela, okuma derslerinde, A Allah, T Toopak (tüfek) Sh Şemşir (kılıç), C, Cihat, M, Mücahit, Ta, Talip öğretilirken, tüm ders kitaplarının savaş ve ölüm üzerine olduğu…
Matematik derslerinde ise kullanılan problemlerin: 'Bir grup Mücahit kontrol görevindeydi, her birinin 60 kurşunu vardı, dinsizlerle savaşırken birisi 24 kurşun harcadı, diğeri 16, üçüncüsü ise 22. Her birinin kaç kurşunu kaldığını ve toplamda kaç kurşun kaldığını hesap edin… Veya; birer kurşunla 19 dinsiz öldürüldüğünde boşa kaç kurşun harcanmıştır?' şeklinde olduğunu öğrendim. Aşağıdaki fotoğraf bir matematik dersi çalışması:
Ama başka neler öğrendim? Afganistan'ın birçok şair yetiştirdiği, mesela Mevlana, mesela Mahmut Gaznevi, mesela Gül Paşa Ülfet, mesela Ahmet Şah Abdali… Nasıl bu hale geldi böyle bir ülke? Emperyalizmin laboratuvar faresi, pek çok imparatorluğun mezarı deniliyor Afganistan için. 19 uncu yüzyıla kadar ülkeyi yönetenler de şiir ve edebiyattan hoşlanıyorlar. 19 uncu yüzyılda kral Amanullah ve Tarzi modern, edebiyat sever, seküler, dini taşkınlığa karşı, ülkeyi reformize etmeye çalışan liderler… 1929 da bir darbe nedeniyle Türkiye'ye kaçıyorlar… Sonrası durmayan kan, terör, köktendincilik… Ne kadar bilindik öyküler sarıp sarmalamış Müslüman ülkeleri…
Fazılhak Haşimi diyor ki 'Son yarım yüzyıldır ülkedeki şiddet ve kan yaratıcılığımızı öldürdü. Gazetecilerin sürekli dövüldüğü, yazarların horlandığı, aşağılandığı, sokaktaki insanların bir sözcüğü telaffuz edemedikleri için kafalarına çivi çakılarak öldürüldüğü, baskı altında olduğu bir ülke oldu Afganistan'... Kimler bu acımasız saldırganları göreve ve devlette güç sahibi konumlara elleriyle getiriyor? Kimler bu insanların yolunu açarken reformist, vatansever ve seküler olanları darbe ile yok ediyor?
Bize ne mutlu ki Atamız ve silah arkadaşları kazandığı savaşlarla, yaptığı devrimlerle, güçlü duruşuyla emperyalizme bizi ezdirmemiş, başarılı olmuş, ebediyete geçmeden önce seküler kavramları yerleştirmiş ki bugün bizleri yaşam/giyim tarzımızdan dolayı kimse 'kafir' veya 'dinsiz' öldürmüyor, kafamıza çivi çakmıyor. Ne mutlu bize ki emperyalist güçler bizlere Afganlılara yaşattıkları şiddeti ve acımasızlığı yaşatamamışlar…
Ancak… Şiddet, kan kapımızda, Irak ve Suriye'de ve Güneydoğumuzda ve bombaların patladığı her kentimizde… Yaklaştıkça yaklaşıyor…
'Yurtta Barış, Dünyada Barış' tutumundaki/görüşündeki Atamızı ve silah arkadaşlarını ne kadar minnetle ansak, değerini bilsek azdır…