Dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir ülkedeki ekonomik büyüme, siyasi açıdan övünülecek bir durumdur. Büyüme olunca yatırımlar artar, üretim artar, işsizlik azalır, artan refahtan herkes pay alır. Ne güzel değil mi?
İyi de niçin bizler yani Türk toplumunun yaklaşık % 80'i, büyüdüğümüz halde sevinemiyoruz?
2011 yılının ikinci çeyreği olan Nisan-Mayıs-Haziran aylarında % 8,8 büyümüşüz. Hatta dünyada birinciliği yine Çin'e kaptırarak ikinci olmuşuz.
Peki, madem ki % 8,8 büyümüşüz yatırımlar artmış mı, üretim artmış mı, işsizlik azalmış mı, gerçekleşen büyümeden toplumun geniş kesimleri pay almış mı?..
İşte zurnanın zart dediği yer burası. Maalesef bunların hiçbiri olmadı. O zaman biz büyümedik, günlük deyişle 'Şiştik !..'
Tıpta 'Fil Hastalığı' (Lenfödem) denen bir hastalık türü vardır. Vücudun bir organı diğerlerine göre çok fazla büyür. Bazı hastalarda ayak, kol hatta kafa diğer organlara göre çok irileşir. Böyle bir durumda derhal doktorunuza gitmelisiniz. Hastalığın cerrahi ve ilaçla tedavisi vardır.
Bizim büyümemiz de aynen bu fil hastalığı tipi bir büyüme. Parası olanlar, iktidara ve cemaate yakın olanlar şaşılacak bir hızla büyüyorlar. Bunları çevremizde çok net görebiliyoruz.
Bir örnek: Adam Çeşme'de yaşıyor, vasat ölçülerde bir iş adamı. Birdenbire bir otel alıyor, oteli 'tesettür oteli' haline getiriyor!.. Ayrıca büyük bir inşaata başlıyor. Burayı ne yapacaksınız, diyenlere 'yurt' yapacağını söylüyor.
Tabii ki cemaat'in yurtlarından biri olacak. Paranın kaynağı belli değil, fakat ilginç bir şekilde ilçenin bazı bürokratları adama çok hürmet ediyorlar.
Hedef ne olabilir? Hedef, İzmir'i çevreden kuşatmak ve ele geçirmek. Ne de olsa burası 'Gavur İzmir'…
Gelelim Türkiye'deki büyümenin ekonomik olarak açıklamasına;
En fazla büyüme mali sektöre yani bankalara ait. Bu sektördeki büyüme oranı %18,5 gibi çok yüksek bir orana ulaşmış.(AKP sayesinde Bankacılık sistemimize, yönetim bazında yaklaşık olarak %70 oranında yabancılar hakim) Faizler düşük, bankalar her türlü krediyi veriyorlar. Bu krediler iç talebi canlandırıyor ve ortaya 'İç talebe dayalı hormonlu' bir büyüme çıkıyor. Bu arada Türkiye'nin %80'inin borcu katlanarak artmaya devam ediyor. Yani harcayarak büyümüşüz. Üretip-yatırım yapıp-iş yaratıp mı büyümüşüz. Hayır. Peki bu şekilde devam edilebilir mi?
Hasan dağı arpalıktır/ Eğer saban yürürse--- Her derede bir değirmen/ Eğer suyu gelirse
Her köylüden bir tavuk/Eğer köylü verirse---Güzel gidiş bu gidiş/ Eğer sonu gelirse…
Peki bu düzenin sonu iyi gelir mi? Hasan Pulur'a 2002 yılında sormuşlar;
'Nah gelir' demiş. Bu deyiş onun deyişi, benim değil. Kızacak olan üstada kızsın.
AKP, 10 yıldır tek başına iktidar. Kıvırtacak, kaçacak, suçu geçmiş iktidarların üzerine atacak hali kalmadı. Ne marifeti varsa bu güne kadar göstermeliydi.
Bu tablodan % 100 AKP İktidarı sorumludur.
Cari Açık Ocak-Temmuz döneminde 51 Milyar Dolara dayandı.
Yıl sonunda 80 Milyar Dolara kadar çıkacak. 2002 yılı AKP İktidarının gelişi olduğuna göre, 10 yıllık AKP döneminde toplam 450 Milyar Dolar Dış Ticaret açığı vermişiz!...
AKP'nin kendilerini akıllı, herkesi aptal sanan ekonomistleri, her fırsatta 'İhracatı arttırdık, rekor kırdık' derler. Doğru da söylerler. Fakat sıra ithalata geldi mi, tısss ses yok.
AKP'nin resmi rakamlarına bakalım mı;
İhracat: 2003 Yılında 40 Milyar Dolar idi. 2010 yılında ihracatımız 740 Milyar Dolar oldu.
İthalat: 2003 yılında 70 Milyar Dolar idi. 2010 yılında ithalatımız 1 Trilyon 241 Milyar Dolar oldu.
AKP bu çarkı bu güne kadar nasıl çevirdi;
Yüksek faizle ülkemize gelen sıcak para+ Cumhuriyet tarihimiz boyunca yapılan eserlerin satılması+Borçlanma…
Halk diliyle durumumuzun açıklaması şudur; Hem tüm malvarlığımızı satmışız, hem de gırtlağa kadar borca girmişiz.
Aziz ve necip Türk seçmeni bu işkence altında yıllarca borçla yaşayarak, umutla ve kendilerini de kandırarak AKP'ye oy verdi. AKP'nin ülkeyi bölünme noktasına getirmesini bile önemsemedi. Üç seçimdir AKP'yi tek başına iktidar yaptı.(%50) Karadeniz'de fındıkçı,' Yandım Allah' dedi, yolları kapattı ama AKP'ye %65 oy verdi. Emekli, 'Sürünüyoruz' dedi ama yine AKP'ye oy verdi. Niçin, ne uğruna; Çünkü toplumun büyük bir kesimi gırtlağına kadar borçluydu. Bu düzen devam ederse 'belki kendimizi kurtarırız' diye yanlış bir düşünceye saplandılar ve her gün biraz daha battılar.
Siz önümüzdeki kışa iyi bakın. İcra daireleri 7X24 saat çalışır hale gelecek, ne ocaklar sönecek, ne aile kavgaları olacak!...
Şimdi anladınız mı, civanım delikanlının kendini parçalarcasına o ülkeden bu ülkeye koşuşturmasının, İsrail ile Suriye ile savaş noktasına gelinmesinin, Arap Ülkeleri Liderliğine soyunmasının gerçek sebebini… Harç bitti, yapı paydos…
Tıkanma noktasına gelen ekonomi, dış bir krizle de tetiklenirse, aziz ve necip Türk seçmeni, gördüğü yerde Tayyip Bey'i o tertemiz alnından öpecek !...
Gelecek nesilleri değil, sadece kendini düşünen basit kasaba siyasetçileri şimdiden mazeret hazırlığına başladılar;
' Tam işleri yoluna koymuştuk ki, dış dünya yolumuza taş koydu, bizi çekemediler, Ortadoğu'nun lideri olmamızı hazmedemediler!...'
Söylenecek terane budur. Sonra mı? %50, verdiği oylarla koyun koyuna kalır. Veleddalin Amin…