Güçlü Devletler, uzun vadeli planlar yaparlar ve planlarından bir milimetre bile sapmadan bu stratejik planlarını yıllar boyu aynen uygularlar.
İktidar değişiklikleri bu planların uygulanmasını hiç etkilemez. Çünkü bu planlar, 'Devlet Planları'dır' , 'Hükümet Planları' değildir.
İktidar değişiklikleri bu planların uygulanmasını hiç etkilemez. Çünkü bu planlar, 'Devlet Planları'dır' , 'Hükümet Planları' değildir.
Türkiye'de stratejik düşünme alışkınlığı olmadığı ve devletini-milletini seven ciddi 'düşünce kuruluşları' bulunmadığı için, olayların geldisi-gittisi pek araştırılmaz. Halbuki olaylar iyice eşelenir, tarih sayfalarında bilerek araştırma yapılır ve bilenlere sorulursa gerçek gün gibi ortaya çıkar.
Örnek vermek gerekirse;
Ne oldu da, Kuzey Afrika ülkeleri sıra, sıra yönetim değişikliklerine uğradı?
*Devrilen yönetimlerin uygulamaları, ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından yıllardır bilinmiyor muydu?
*ABD ve Avrupa ülkeleri bu ülkelerin yer altı-yer üstü kaynaklarını yıllardır kullanmıyorlar mıydı?
*Devrilen diktatörlerin hırsızlık paraları bu ülkelerin bankalarında durmuyor muydu?
*Devrilen yönetimlerin yerine 'Demokratik Rejimler mi' geldi?
*Irak'ta bir milyondan fazla insan ölmedi mi, 4 milyon insan yurdundan olmadı mı? On binlerce Müslüman kadın tecavüze uğramadı mı?
*Irak'taki uygulamaları gören Mısır-Libya-Tunuslular, size demokrasi getireceğiz aldatmacasıyla, ülkelerinin tüm zenginliklerinin çalınacaklarını göremiyorlar mı?
Olan şu idi. Canavar artık az ile doymuyordu ve hepsini istiyordu!...
Ne oldu da, Kuzey Afrika ülkeleri sıra, sıra yönetim değişikliklerine uğradı?
*Devrilen yönetimlerin uygulamaları, ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından yıllardır bilinmiyor muydu?
*ABD ve Avrupa ülkeleri bu ülkelerin yer altı-yer üstü kaynaklarını yıllardır kullanmıyorlar mıydı?
*Devrilen diktatörlerin hırsızlık paraları bu ülkelerin bankalarında durmuyor muydu?
*Devrilen yönetimlerin yerine 'Demokratik Rejimler mi' geldi?
*Irak'ta bir milyondan fazla insan ölmedi mi, 4 milyon insan yurdundan olmadı mı? On binlerce Müslüman kadın tecavüze uğramadı mı?
*Irak'taki uygulamaları gören Mısır-Libya-Tunuslular, size demokrasi getireceğiz aldatmacasıyla, ülkelerinin tüm zenginliklerinin çalınacaklarını göremiyorlar mı?
Olan şu idi. Canavar artık az ile doymuyordu ve hepsini istiyordu!...
Büyük Ortadoğu Projesinin, Kuzey Afrika kısmının çok sayıda nedeni vardır. Başlıcaları şunlardır;
*Dünya nüfusu bu hızla artmaya devam ettiği sürece önümüzdeki 50 yılda, 'Açlık-Susuzluk' kaçınılmazdır. Dünyada ki ekilebilir tarım arazileri de bellidir. Yeni araziler kısıtlı ölçüdedir ve yerleri bellidir. Tarıma açılabilecek en büyük araziler Afrika'dadır. Afrika yer altı zenginlikleri açısından da çok verimlidir. Ayrıca enerji önümüzdeki yılların en önemli güç kaynaklarından biri olmaya devam edecektir. Enerji kaynaklarına sahip olanlar veya yakın olanlar gücü ellerine geçirmiş olacaklardır. Bunun için 'Afrika Güneşi', tüm Avrupa ülkelerinin gözünü diktikleri bir cazibe merkezi ve bedava enerji çeşidi olarak durmaktadır.
*Dünya nüfusu bu hızla artmaya devam ettiği sürece önümüzdeki 50 yılda, 'Açlık-Susuzluk' kaçınılmazdır. Dünyada ki ekilebilir tarım arazileri de bellidir. Yeni araziler kısıtlı ölçüdedir ve yerleri bellidir. Tarıma açılabilecek en büyük araziler Afrika'dadır. Afrika yer altı zenginlikleri açısından da çok verimlidir. Ayrıca enerji önümüzdeki yılların en önemli güç kaynaklarından biri olmaya devam edecektir. Enerji kaynaklarına sahip olanlar veya yakın olanlar gücü ellerine geçirmiş olacaklardır. Bunun için 'Afrika Güneşi', tüm Avrupa ülkelerinin gözünü diktikleri bir cazibe merkezi ve bedava enerji çeşidi olarak durmaktadır.
İşte bunları gören ve yıllar önceden planlarını yapan ABD, 4 Haziran 2009 da 1.Eşbaşkan Obama'yı Mısır'a gönderdi. Obama sözlerine 'Esselamun Aleykum' diyerek başladı ve Kur-an'dan ayetler okuyarak devam ederek değişimin(!) işaretini verdi. Aradan iki yıl geçti, Nato'nun devreye sokulmasıyla tüm yönetimler iskambil kağıdı gibi devriliverdi. Diktatörlerin yıllar süren zulmünden bıkan halklar, yeni bir uluslararası sömürü cenderesinin altına girdiklerinin farkında bile değillerdi !...
*1.Eşbaşkan Obama'dan iki yıl sonra, ilk etabı tamamlanan BOP Kuzey Afrika Projesinin açılışını yapmak üzere 2.Eşbaşkan Erdoğan Mısır'a gitti. O da Arapça konuştu, Kur-an'dan ayetler okudu, bol alkış aldı ve kendisini kalabalıklar karşıladı. Eşbaşkan Erdoğan görevini yerine getirmişti.
Bu sözlerime itiraz edecek AKP'liler lütfen Genel Başkan Yardımcısı-AKP Sözcüsü ve Van İlimizin Prensi Hüseyin Çelik'in şu cümlesini iyi okusunlar;
'Ya Türkiye kendi kabuğunda yok olup gidecek, ya da küresel güçlerin, küresel projelerinin bir parçası olarak bölgede etkinliğini sürdürecektir !...'
Tipik bir, mandacılığı-uşaklığı kabullenen zavallı bir zihniyet.
Bu sözlerime itiraz edecek AKP'liler lütfen Genel Başkan Yardımcısı-AKP Sözcüsü ve Van İlimizin Prensi Hüseyin Çelik'in şu cümlesini iyi okusunlar;
'Ya Türkiye kendi kabuğunda yok olup gidecek, ya da küresel güçlerin, küresel projelerinin bir parçası olarak bölgede etkinliğini sürdürecektir !...'
Tipik bir, mandacılığı-uşaklığı kabullenen zavallı bir zihniyet.
2.Eşbaşkan Erdoğan'ın Mısır'da kalabalıklar tarafından karşılanmasına gelince söyleyecek çok sözümüz var ama bu konudaki ibret verici bir hikayeyi anlatmak daha iyi olacak:
'Osmanlı İmparatorluğu zamanı. Ordunun küçük bir kolu, halka zulmeden yöneticilere derslerini vermek üzere Trablus-Mısır seferine çıkacak. Askerleri toz ve güneşten korumak için 'Puşi' denen örtüye ihtiyaç vardır. Araştırılır ve en iyi puşi'nin Şam-Halep civarında yapıldığı öğrenilir. O bölgenin Valisine bir telgraf çekilir ve 10 Bin adet Puşi istenir. Fakat telgraf Valinin eline gidinceye kadar, Puşi kelimesi yanlışlıkla Puşt haline gelir. Telgrafı eline alan Vali bir bakar ki, saray 10 Bin Puşt istiyor. Çare yok, ya bulacak ya da kellesi gidecek. Derhal emir verir ve Arap yarımadasında zor da olsa 10 Bin Puştu toplar, yanlarına yeterli sayıda asker verip İstanbul'a gönderir. Aylar sonra Saray'a ulaşan 10 Bin kişi, karışıklığa sebep olur. Gerçek anlaşılınca Sadrazam şöyle bir emir verir; Bu gelenleri üçe bölün, üçte birini geldikleri yere, diğerlerini ise ordu ile beraber Trablus ve Mısır'a gönderin…
Rivayet olunur ki, Hazreti Peygamberin Mescidi Nebevi'deki kabrini koruyan Türk Askerini arkadan hançerleyenler, İstanbul'dan Sadrazam tarafından geri gönderilen üçte birin çocuklarıdır.
İster misiniz, Libya ve Mısır'daki kalabalıklar, Sadrazamın gönderdiği kişilerin torunlarının çocukları olsun. Kim bilebilir ki?..
'Osmanlı İmparatorluğu zamanı. Ordunun küçük bir kolu, halka zulmeden yöneticilere derslerini vermek üzere Trablus-Mısır seferine çıkacak. Askerleri toz ve güneşten korumak için 'Puşi' denen örtüye ihtiyaç vardır. Araştırılır ve en iyi puşi'nin Şam-Halep civarında yapıldığı öğrenilir. O bölgenin Valisine bir telgraf çekilir ve 10 Bin adet Puşi istenir. Fakat telgraf Valinin eline gidinceye kadar, Puşi kelimesi yanlışlıkla Puşt haline gelir. Telgrafı eline alan Vali bir bakar ki, saray 10 Bin Puşt istiyor. Çare yok, ya bulacak ya da kellesi gidecek. Derhal emir verir ve Arap yarımadasında zor da olsa 10 Bin Puştu toplar, yanlarına yeterli sayıda asker verip İstanbul'a gönderir. Aylar sonra Saray'a ulaşan 10 Bin kişi, karışıklığa sebep olur. Gerçek anlaşılınca Sadrazam şöyle bir emir verir; Bu gelenleri üçe bölün, üçte birini geldikleri yere, diğerlerini ise ordu ile beraber Trablus ve Mısır'a gönderin…
Rivayet olunur ki, Hazreti Peygamberin Mescidi Nebevi'deki kabrini koruyan Türk Askerini arkadan hançerleyenler, İstanbul'dan Sadrazam tarafından geri gönderilen üçte birin çocuklarıdır.
İster misiniz, Libya ve Mısır'daki kalabalıklar, Sadrazamın gönderdiği kişilerin torunlarının çocukları olsun. Kim bilebilir ki?..
Kaderin cilvesine bakın ki; Dünyanın tüm emperyalist devletlerine karşı bağımsızlık savaşı vermiş ve tüm ezilen halklara önder olmuş Atatürk'ün Türkiye'si aynı coğrafya'ya, emperyalist devletlerin işbirlikçisi olarak gidiyor. Atatürk'ün Kurtuluş mücadelesini kendisine örnek alan ve Libya'da İtalyan'lara, Mısır'da İngilizlere, Cezayir'de Fransızlara karşı bağımsızlık savaşı veren Müslümanlardan şehit olanların göğüslerinden Türk Bayrağı ve Atatürk'ün resmi çıkmıştı…
Ne diyelim; Atam bak ne hale geldik; Önderimiz Obama, Liderimiz Tayyip…
Ne diyelim; Atam bak ne hale geldik; Önderimiz Obama, Liderimiz Tayyip…