Bu yazı bir tiyatro sahnesinden ya da bir sinema senaryosundan alınmamıştır. Bu yazı hayatımın en önemli pasajlarından biri olan Karşıyaka Ülkü Ocakları Başkanlığımın ilk gününden kısa fakat çok anlamlı bir anını yansıtmaktadır…

***

İlk gün ve ilk sabah…

Saat 09.15

Birkaç çalışma arkadaşımdan başka ortalıkta daha kimsecikler görünmüyor…

Neyi, nasıl yapacağımı düşünürken merdivenlerden insani ağırlığının dışında izler bırakarak bulunduğumuz kata doğru ilerleyen biri olduğunu hissediyorum. Etraf sakin ve Ocak sessiz…

Derken, 'Selamın Aleyküm' le içeriye giriyor, O hepimizin ağabeyi, hepimizin başkanı; ocağımızın seksen sonrası banisi; kurucu başkanı Veysel Şahin…

Eğer o gelmeseydi, eğer ilk o selamlamasaydı bizi bir yanım eksik kalacaktı. Ama öyle olmadı, eksik kalmadık, geldi işte!...

'Aleyküm Selam başkanım'…

***

O hatırlar mı bilmem ama ben hiç unutmuyorum o anları. Oturdu, oturdu da beni de karşısına oturttu.

Sanki ilk defa konuşacaktık, sanki ilk defa hiç kimseye söylemediklerini yine bana söyleyecekti. Zaten hep öyle olurdu. Fazla konuşmaz, bakışından, halinden ve yaptıklarından anlaşılsın isterdi.

Hani o hepimizin bildiği, hani o ne anlama geldiğini bazılarının hiç anlamadığı şahadet parmağını yine kaldırarak;

'Mübarek olsun, Allah utandırmasın! Ama bil ki, bundan sonra senin derdin yok. Kardeşlerinin derdi var. Dert bileceksen onu bileceksin. İşin gücün önce onlar olacak. Çocuk mu karşında ki, onu kulağınla değil ruhunla dinleyeceksin. Akranın mı, büyüğün mü yanına gelen, kibirlenmeden ayakta karşılayacaksın. Hakkıyla ağırlayacak, yine senden ve davamızdan razı olarak ayakta uğurlayacaksın. En zor işleri başkasından bekleme, hep sen yap. İçin, dışın ve ocağın temiz olsun. İnsan temizi sever, temize destek olur ve temize dua eder. Önce dua alacaksın unutma! Ve Yine unutmaki, işin ve vazifen sadece eğitimdir, bu yolda başarın insanlara verdiklerindir, verenlerle talipleri bir araya getirebilmendir.'

'Bil ki Türklük ancak sonsuz bir ummanda değer bulur. O umman da Töre' dir, dindir… Onların hepsi de adalettir. Başbuğumuz bu Ocağı Efendimiz Muhammed Mustafa'dan örnek aldı. Türk tarihi bu ocaklarla doludur. Ocağını yaşat, ocağını harla ki Türklük yaşasın. Atan da Resullullah da Allah da senden razı olsun. Senden gören de aynı senin gibi yapsın, etsin. Yıkmasın yükseltsin… Dağıtmasın toplasın; zorlaştırmasın kolaylaştırsın…'

'İşi sen gör, işi sen yap. Kimseden bekleme, sen koş. Yorulana darılma, gücenme ve gücendirme. Yürekle gönül, bilek gücüyle dua aynı yerde olursa kıymetlidir. Kıymetli olanı unutma. Okumuşsun bilmişsin… Yazarsın, görürsün… Yaparsın, takdir görürsün ama sakın hesap yapma. Kardeşlerin için nefsine ne ağır geliyorsa onu yap. Başköşede oturma ve başköşede olma, gönüllerde ol! Makamın övüncün değil, yükündür. Yükünü taşıyacak omzun olsun. Edebi bırakma!'

'İnsanlar davamızı, imanımızı ve fikrimizi senin şahsında tanıyacaklar, unutma! Onu iyi tanıt. Geldiğin geçtiğin yerleri güler yüzle selamla, hal hatır sor. Yolda kalana, zayıfa ve muhtaca yardıma koş. Lider bildiğimizin izinden ayrılma. Bulunduğun makam bir dünyadır, ama unutma ki, dünyadan büyük bir kainat vardır. Senin bulunduğun yerden çok ötesini gören ve bilen liderin vardır. Devlet Bey o liderdir. Onu Takip et.'

Her gelen söze ve söz taşıyana itibar etme. Görevine eğil, vazifeni yap… Okut, öğret. Çocuklarımız ve gençlerimiz bizim geleceğimizdir. Gücün yettiğince geleceğimizin yolundan taşları kaldır. Rabbim yardımcın olsun'…

'Şimdi bir çay getir de içelim,'

***

Karşıyaka Ülkü Ocakları Başkanlığı görevinde ilk günüm işte böyle başladı…

İlk vazifem de çay getirmek sonra da her gün sabah ilk önce lavaboları temizlemek oldu.

Sonrası mı? Bunu da başkaları anlatsın…