Yaşamım boyunca her zaman tanık olduğum türban tartışmalarının yeniden içindeyim.
Şaşkınım ki nasıl:
Koca koca adamların ve kadınların televizyon ekranına çıkıp bu tartışmaların içinde o ya da bu yönden bar bar bağırdıklarını gördüğüm zaman içimden adeta bağırmak geliyor:
'Tartışın, tartışın! Türbanı tartışın, başka şey kalmadı yani... Eğitim sorunlarımız yok, ekonomimiz tıkırında, demokrasimizde bir numarayız, herkes bize hayran... Bir tek sorunumuz kalmıştı, Türban... Asırlık sorunumuz. Tartışın ey ehli ekabir!'
***
Allah, Allah...
Herkes olaya bir yönünden bakıyor.
Birinin ak dediğine öteki kara diyor, mutlaka.
Ve üstelik sırf siyasi pozisyon elde etmek adına konu üzerinde bir çok yanıltmalar yapıyor; gerçekler ters yüz edilerek anlatılıyor.
Geçen hafta konu Türkçe Kuran'dı.
Bu hafta da Türban...
Takılsın mı takılmasın mı; öyle olunca ne anlama geliyor, böyle olunca ne anlam taşıyor...
Bir sürü terane...
Sonu yok bu tartışmanın, illallah ki yaka silkilesi...
***
Savrulan cümlelere bakınız:
Türban Türkiye'deki kadın sorununun ta kendisiymiş.
Okullarda öğrencilerin okuma hakları ellerinden alınmış.
Öğrenciler bir dönemde ikna odalarına sokulmuş.
Ne ayıp, gerçekten ayıp...
Artık aşmamız gerekiyor bunları. Türkiye'nin ne yazık ki, sonradan keşke öyle olmasaydı diyeceğimiz dönemleri oldu hep.
Ama bir yere takılıp kalırsak, aşamazsak bir türlü ve sırf bir figüre bakarak bunun üzerinden toplumsal ayrışmanın içine sürüklenirsek, nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Şahsen ben ülkede toplum temelinde başörtüsü sorununun aşıldığını düşünüyorum.
Ama siyasetçilerimiz bir türlü bu travmayı atlatamıyor:
Çünkü birilerine bu konu üzerinden hala siyasi amaçlı çook ekmek var.
Bir sürü şeyi unutturuyor toplum kesimlerine:
Örneğin dış politikada ne haldeyiz?
Libya'da son durumumuz nedir?
Biden'in Amerika'nın yönetim koltuğuna oturmak üzere olduğu şu günlerde müttefikimiz olan ülkelerle ilişki düzeyimiz nedir?
Pandemi sorununu aşabildik mi?
Yoksulluğu kader olmaktan çıkarabildik mi?
Bütün bu ve benzeri sorunlardan hiç ama hiç söz edilmiyor.
Açıyorsunuz televizyonları ya da gazete sayfalarını; her yerde aynı yorumcular ve her zaman söylenen şeyler hep aynı.
Herkes birbirine gol atmaya çalışıyor; sen şunu demiştin, sen de şunu söylemiştin...
Kimisi kutsal kitabımız Kuran'dan alıntılar yapıyor;
Öteki derhal itiraz ediyor, neye itiraz ettiğini bilmeden, anlamadan.
Bir körler kavgası ki, tam 'kör parmağım gözüne' misali.
Gına geldi gerçekten gına.
Bırakın bu işleri.
Türkiye'nin büyük sorunları var; onlara kafa yorun.
Toplumu bu sorunlar üzerine bilgilendirin ve ufkunu açın.
Akademinin durumunu ele alın, olumlu ve katkı sunan görüşleri dillendirin.
***
Hani İstanbul düşmek üzereyken Bizans'ta papazlar meleklerin dişi mi erkek mi olduğunu tartışırmış ya:
Günümüzde aynı şeyi yapıyor ekran şovalyeleri ve siyaset ustaları.
Hey, size söylüyorum size!
Döviz ve altın patlamış, nereye gidiyor, şuna bakın da kafa patlatın, ne olacak bunun sonu?
Çocuklar ölüyor hey; aç-çıplak çoluk çocuk, kulak verin dertlerine, annelerin inildemeleri nasıl dinecek, bunu yatırın masaya!
Yoksulluk ne olacak; kişi başına gelirimiz 7.000 doların altına düştü deniliyor, bunu alsanıza ele!
Bırakın gereksiz car car bağırmaları; yetti artık.
Türbanı takan takar, takmayan takmaz; size ne?
Çekip durmayın kimi şeyleri siyasetin içine!
Hey sen, program yapımcısı çok bilmiş arkadaş; hem kime ne kimin ne taktığı ne takmadığı diye ahkamlar kesip, ikide bir topu da havaya dikme; ayıp!
İstemem ama, yan cebime koyun, diyen ve alttan alta harlı tartışmaların altını üfleyip durman gerçekten çok acı bir ironi.
Biraz ar, biraz hay'a yahu!