Kimse üzerine alınmasın:

Bu mektup size değil, Taranta-Babu'ya…

Nazım 1935 yılında, 13 şiir- mektuptan oluşan eserinde, İtalya'daki faşizmi, ne güzel anlatır…

Resim öğrenmek için İtalya'ya gelen bir Habeşistan'lının( Etiopya)' eşine yazdığı ama ulaştıramadığı mektuplardan oluşur Taranta-Babu…

'Babasının yirmibeşinci kızı
Benim üçüncü karım,
Gözlerim, dudaklarım
TARANTA- BABU
Sana bu mektubu
İçine yüreğimden başka bir şey koymadan yolluyorum
Roma'dan'
diye başlar…

Büyük gösterişlerin arkasındaki yoksulluğu, ahlaki çöküntüyü, İtalya'da sanatın can çekişmesini, din adamlarının, toprak sahiplerinin, büyük sermayenin, nasıl Mussolini ile işbirliği yaptığını ve onu yücelttiğini, faşizmin kalemşörlüğünü yapan gazetecilerin, yazarların kör olup gerçekleri görmeyişini, sağır olup duymayışını bir bir anlatır…

'Roma'da
Roma'yı aradım!..
Burada artık
Büyük ustalar mermeri ipekli bir kumaş gibi
Kesmiyor;
Floransa'dan rüzgar esmiyor!..
Ne Dante Aligeri'den şarkılar,
Ne Beatriçi'nin nakışlı yüzü var,
Ne Lenardo Vinci'nin öpülesi eli !..
Mikel Angelo

Müzelerde prangalı bir kürek mahkumudur,
Ve sapsarı boynundan asmışlar Rafael'i !..
Roma'nın büyük
Roma'nın geniş caddelerinde bugün;
Dayamış sırtını beton-arme bankalara,
Çifte başlı bir balta gibi duran
Yalnız bir kara
Yalnız kanlı bir gölge var.
Her adımda bir esir
Başı vuran,
Her adımda bir mezar açıp geçen
SEZAR !..

Roma!
Kovadis Roma?
Diye sorma!
Bizim oraların güneşi gibi aydın ve ortada bu!'

1922- 1943 yılları arasında İtalya'da başbakanlık ve 1943-1945 yılları arasında da devlet başkanlığı yapan Mussoli'nin portresini çizer Sekizinci Mektup'ta…

'Mussolini çok konuşuyor TARANTA- BABU
Yapayalnız karanlıklara
Bırakılmış bir çocuk gibi
Bağıra bağıra
Kendi sesiyle uyanarak,
Korkuyla tutuşup
Korkuyla yanarak
Durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor TARANTA- BABU
Çok korktuğu için
Çok konuşuyor!..'

Mussolini İtalyan halkına eski Roma İmparatorluğu'nun ihtişamlı günlerini geri getireceğini söz vererek iktidar olmuştu. Önce liberallerin desteğini almış, güçlenince diktatörlüğünün katı kurallarını devreye sokarak, İtalya'yı bir polis devletine dönüştürmüştü.
Felsefesi; 'İnan, itiat et, dövüş'tü.'

Kitapları toplatıyor, gazetelere sansür uyguluyor, seçim sisteminde kendi lehine düzenlemeler yapıyordu.
Üniversite öğretim üyelerine faşizme bağlılık yemini yaptırıyor, gazete editörlerini bile kendi seçiyordu…

Duçe (lider) olarak adlandırılıyor, her diktatör gibi çok konuşuyor, çok yalan söylüyordu… Hemen hemen her konuda söz sahibiydi. Ekonomiden dış politikaya, spordan sanata varıncaya kadar her şeyin en iyisini o bilirdi(!)…

Öfkeliydi, eleştiriden hiç hoşlanmazdı. Kindar ve intikamcıydı…

Son dönemlerinde Almanya'dan yardım beklerken gelmemesi üzerine 25 Nisan 1945'te
'Aldatıldık, yine Alman'lar tarafından aldatıldık' sözleri tarihe geçmiş, sonu da her diktatör gibi felaketle sonuçlanmıştı…

'Sus TARANTA-BABU
Sevgiyle
Saygıyla
Gülerek haykırarak
Sus!..
Dinle bak!
Zincirlerini kırıyor
Roma'nın varoşlarında SPARTACÜS!..'