Başbakan Erdoğan annesini kaybetti. Merhumeye tanrıdan rahmet, ailesine sabırlar dilerim.
Tenzile Erdoğan rahmetli olduğu andan itibaren, canlı yayınlarla vefatın gerçekleştiği hastaneye kimlerin geldiğini, sonra da Başbakan'ın villasında taziyeleri nasıl kabul ettiğini, yurt dışından telefonla arayan yabancı devlet adamlarının isimlerini ve mesajlarını bir bir dinledik. Cumartesi günü ise Türkiye'deki televizyonların tamamına yakını sayesinde Fatih Camisindeki ve Karacaahmet Mezarlığındaki törenleri izledik…
Bu arada, Türk Siyasetine Turgut Özal ve eşi tarafından sokulan
'Yağcılık-Yalakalık-Gösteriş' illetlerinin en büyüklerini şaşkınlıkla seyrettik. İnanıyorum ki bu çirkinlikten en fazla Başbakan Erdoğan rahatsız olmuştur, bu yalakalar adamcağıza acısını bile yaşatmadılar…
Ne İnönü, ne Bayar, ne Demirel yakınlarını kaybettiklerinde bu çirkinlikleri yaşamamıştık!...,
Televizyon mikrofonlarını 'elma şekeri' sanan bazı bakanlar, ağızlarını açar açmaz, 'Tenzile annemizi kaybettik. Başbakanımızın yaptığı hayırlı hizmetler ve aldığı hayır dualar sebebiyle, Cenab-ı Allah Tenzile Annemize cennetin en mükemmel köşesinden yer verecektir, inşallah' diyerek hem günah işlediler hem yağcılık rekoru kırdılar. Hepsi, cennette emlakçi gibi adamcıkların!..
Yağcı-Yalaka takımına şunu hatırlatmak gerek. Herkesin sevabı-günahı kendine. Bu iş duble yolları bölüp, bölüp eşe dosta ihale vermeye, Türk müteahhitlerinin aldığı işleri, baskıyla İtalyanlara vermeye, sadaka paralarıyla televizyon-parti kurmaya benzemez. Öteki tarafta ne torpil işler, ne paranız geçer. Orada kırmızı plaka da yok, kandırabileceğiniz kimse de yok. Herkes yaptığının karşılığını tam tamına alacak. Ne bir dirhem fazla, ne bir dirhem eksik…
Diğer bir yalakalık örneği de, özelleştirme sonucu ele geçirdikleri kurumlar ve şirketler adına gazetelere tam sayfa ilanlar verilmesiydi. Kendi anaları ölse, bu kadar büyük ilan vermeyecek olan bu yalakalar, konu Başbakan'ın annesi olunca paraya acımadılar. Cenaze törenini 'Cem Yılmaz'ın' artist cenazesine benzettiler. Kimin ilanı 'Kaç Santim' daha büyük yarışmasına çevirdiler, gazeteleri.
Bu arada Ali Ağaoğlu'nun ilanını göremedik!.. Ağaoğlu'na yakışan ya tamamı kendi cenaze ilanlarıyla dolu bir dergi çıkarmak, ya da rahmetlinin adını vereceği bir uydu kent yapmak olmalıdır. İnanın bu görgüsüzlüklerden midem bulandı…
Televizyonlara ne demeli? Türkiye'yi bilmeyen biri televizyonları seyretse
ya Türkiye'nin en büyük devlet adamı ya da ülkeyi kuran kahramanlardan biri ölmüş de onun defin töreni yapılıyor sanacak.
Rahmetli Tenzile Erdoğan 88 yıl yaşamış, kocasını ahrete uğurlamış, evlatlarının tamamının mürüvvetini görmüş, torunlarının çocuklarını sevebilmiş şanslı bir insan idi. Allah herkese böyle ömür nasip etsin.
Bu ülkede her gün birkaç gencecik fidan şehit oluyor. Gün geliyor onlarcası aynı gün kahpe PKK tarafından şehit ediliyor. Hangisi için bu kadar uzun ve ayrıntılı cenaze töreni yayını yaptınız? Yazıklar olsun.
Tabii o garibanların arkasında sizin tapacağınız bir güç yok ki, şehit cenazelerini niçin böyle uzun uzun vereceksiniz!...
Sene 1995. Tansu Çiller'in annesi Muazzez Hanım vefat etmişti.
Dün, Başbakan'ın annesinin cenaze töreninde olan iş adamlarının tamamına yakını(AKP zamanında yeni zengin olanlar hariç) Muazzez Hanımın cenazesinde de vardı. Cemaatin önde gelenleri de, Tansu Hanımdan nefret ettikleri halde aldıkları emir gereği orada hazır bulunmuşlar ve kendilerini Tansu Hanıma göstermişlerdi. Aynı yalakalık, aynı yağcılık o zaman da vardı. Değişen bir şey yok…
Tansu Hanımın annesinden bahsedince, birdenbire aklıma Tansu Çiller-Recep Tayyip Erdoğan arasında ki ortak noktalar gelmeye başladı. Biliyorsunuz Tansu Çiller, Başbakan'a ekonomik konularda danışmanlık yapıyor, Başbakan da kendisine 'Abla' diyor. Başbakan ve eşi, sık sık hem Semra Özal'a hem de
Tansu Çiller'in boğazdaki yalısına gidip ablalarını ziyaret ediyorlar.
Tansu Hanımın annesi vefat edince, yastığının altından çıkan küçücük 'çıkının' içinde bakın neler çıkmıştı;
1 Pırlanta saat-2 çift pırlanta küpe- 3 adet pırlanta yüzük- 5 Bilezik-2 Altın zincir-900 Cumhuriyet Altını-570 Bin ABD Doları-690 Bin Alman Markı-432 Milyon Türk Lirası…
Muazzez Hanımın 'Çıkınından' çıkanlar, sonradan Tansu Hanımın servetinin kaynağı olarak belirtilmişti…
Başbakan Erdoğan'da servetinin hesabını çocuklarının düğünlerinde elde edilen 'Takıları' kaynak gösterip izaha çalışmıştı. Başbakan, bu takıları sattığını ve elde ettiği gelirle hesabını tutturduğunu söylemişti. Takıları satın alan ise, daha sonra Başbakan'ın çocuklarıyla ortak iş yapan bir işadamı idi. Takıların satışında ve karşılığında bir yakınından para alınmasında elbette ki kötü niyet yoktu. Zaten olamazdı. Maksat 'sadaka saraydan çıkmasın' anlayışının bir ürünüydü…
Bu günkü Çiller-Erdoğan yakınlığının kökeninde bu 'Takı- Çıkın' kardeşliği yatar. Bu kardeşlik 'kan kardeşliğinden' daha ileri bir kardeşliktir, ve öyle kolay, kolay bozulmaz.
Hatırlarsınız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın, İmar Danışmanı(!) ve İDO Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Turgut'un evindeki kasalardan küçücük olanı çalınmış fakat kimse şikayetçi olmamıştı. Hırsızlar aralarında kavga edince olay ortaya çıkmıştı. Kadir Topbaş ile Fethi Turgut da halen çok iyi dostlar. Onların ki de 'İmar ve Kasa kardeşliğidir', o da bozulmaz !..
1995 yılında, Tansu Çiller güçlü bir siyasetçi iken peşinden ayrılmayanlar, Muazzez Hanımın cenazesinde, aile fertlerinden daha fazla ağlayıp dövünenler bugün hepsi Tayyip Bey'in yanında saf tuttular.
Peki Tansu Hanım ne yapıyor? Tayyip Bey'den başka arayıp soranı yok. O da korkudan 10 yıldır ağzını bile açamıyor. Yalıdan tekneye, tekneden yalıya…
İster misiniz böyle ortak noktaları bulunan bu abla-kardeşin de sonları aynı olsun !...
Görmek istedikten sonra, etrafımızda o kadar çok ibretlik olay var ki.
Yeter ki görmek isteyin…