Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

Bu anıyı bugünlere taşıyan Falih Rıfkı Atay'ı, derleyen Süleyman Bulut'u ve Atatürk'ün köylülerle tablosuna imza atan ressam Mehmet Ruhi Arel'i…

Saygıyla analım…

***

Yıl; 1926…

Cumhuriyet'in 'Üçüncü Kuruluş Yıldönümü'

Büyük bir coşku ile kutlanıyor…

Törene…

Ankara'nın köylerinden de katılım olduğu için…

Büyük bir kalabalık Atatürk'ü alkışlamakta…

O'na olan hayranlığını göstermekte…

***

Bu içten sevgi seli karşısında heyecanlanan Ulu Önder…

Önce…

Halkla arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını istedi…

Sonra…

Yaverini de yanından uzaklaştırdı ve…

Halkın arasına karıştı…

Ellerini, en yakınındaki iki vatandaşın omuzlarına koydu…

Kendinden geçmiş bir şekilde…

Kalabalıkla birlikte yürümeye başladı…

***

Biraz gittikten sonra, görevliler yanına yaklaşıp…

'Artık otomobile binseniz…' diye O'nu uyarmak istedi…

Atatürk…

Bu uyarıyı yapana döndü ve…

İçli bir ses ile şu soruyu sordu:

'Sen belki ömründe sevmişsindir… Fakat hiç sevildin mi?'

***

Görevli, hiç beklemediği bu soru karşısında…

Şaşırdı, ne cevap vermesi gerektiğini düşünürken…

Atatürk, noktayı koydu:

'Buradaki zevk hiçbir şeyde yok! Hele aşığın Türk Ulusu olursa… Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın…'

Nokta…

Sonsöz: 'Milletimiz çok büyüktür; hiç korkmayalım… O, esaret ve aşağılılığı kabul etmez… / M. Kemal Atatürk…'