Günlerden bir gün (M.Ö. Yaklaşık 145) Bergama Kralı Attalos, tahtında otururken girişimcilik ruhunun kendisini etkilemesiyle (galiba savaşta yok) askerlerine demiş ki; ' Gidin ve bana yeryüzünün cennetini bulun!' Askerler yola çıkar ve Manisa üstünden Denizli'ye, oradan da Korkuteli'ni aşıp Antalya'ya gelirler. Sonra krala haber salarlar ve cenneti bulduklarını söylerler. Attalos 'Atımı hazırlayın' der ve vurur kırbacı, varır Antalya'ya… Kafadaki zenginliğine zenginlik katma hayali kendisini düşünmeye yönlendirir ve der ki; 'Burası aşırı stratejik, buraya liman kenti yapalım!' Öyle böyle derken halkını yerleştirir oraya ve böylece Antalya'nın adının da Attalos'tan ilham alınarak 'Ataleia' olarak belirler. Derken Ataleia olur sana Antalya

*Asıl konuya gelecek olursak; Antalya tarihsel açıdan birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde de eğer Antalya'ya giderseniz (5 yıldızlı her şey dahil otellerden, yeme içmeden fırsat bulup dışarı çıkabilirseniz) antik kentleri, müzeleri gezin ve tarihsel şölene tanıklık edin. Günümüz Türkiye'sinde en fazla antik kente sahip olan yer hiç kuşkusuz Antalya'dır. Gezerken büyülenirsiniz. Özellikle Antalya Müzesi uzun zamandan beridir gördüğüm en düzenli ve sağlıklı eserlerin bulunduğu yerlerin içerisinde… Hele yeni yapılan Perge heykellerinin bulunduğu salon… Kısa bir araştırmadan sonra bu yeni yapılan salonun Antalya Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuarı çalışanları tarafından düzenlendiğini ve yaklaşık bir yıl süren restorasyon çalışmalarının büyük bir titizlikle yapıldığını öğrendim.

*Antalya Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuarı geçen yazıda da belirttiğim gibi kurulan 9 laboratuardan biri… 18 kişilik tecrübeli restoratör kadrosuna sahip. Antalya, Burdur, Isparta, Karaman, Konya, Mersin gibi geniş bir coğrafyaya hitap eden kurum çalışanlarının işi gerçekten zor… Topladığım bilgiler doğrultusunda kısaca laboratuvardan bahsedecek olursak; Çalışmalar oldukça güzel bir mekanda devam etmekte. Her eserin neredeyse çalışma alanı farklı noktalarda. Mesela taş eserler için yapılan laboratuvar dikkat çekici. Personelin çalışma disiplini, aldıkları koruyucu önlemler ve tüm koşullar Türkiye'de örnek gösterilmesi gereken bir noktada. Bu kadar bol taş eserin geldiği yerde, böylesine imkanlar sunan idareci ve yöneticiler de ayrı bir teşekkürü hak ediyor bence.

*Sonuç olarak;
Geçtiğimiz yıllardaki ziyaretlerimdeki Antalya Müzesi ile özellikle son 3 yıldır değişen Antalya Müzesi arasındaki fark görülmeye değer. Buradan da şunu söyleyebiliriz; 2012 yılında kurulan Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuarları ile müzeler ve ören yerleri oldukça iddialı bir değişime uğradı! Bu yapılan işler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na zamanında sorulan 'Bu kadar restoratörü alıpta ne yapacaksınız' sorusuna en güzel yanıtı vermiş olacak…


*Restoratörler (genel olarak) bu ülkenin gelişiminde ve değişiminde başrol oynayan nadir kişiliklerdir. Onlara destek olmalı ve sahip çıkmalıyız…