Ülkemizin, vatanın para karşılığı değişilebilecek bir kara parçası olmadığını henüz idrak edemeyen bir anlayışın yönetiminde, korku ve para ile tuzağa düşürülmesini acıyla seyrediyoruz.
Bizim hissettiklerimizi, kafasının arkasında ’“İslam Cumhuriyeti’” özentisi olanlar, ’“demokrasiyi amaç değil, araç olarak’” görenler, bağımsız yargıdan, özgür basından son derece rahatsız olanlar ve yargıyı ’“Pranga’”, basını ’“her şeye maydanoz’” olmakla suçlayanlar ve her değere para ölçüsüyle bakanlar asla hissedemezler. Çünkü onların gizli inanışlarına göre Türkiye Cumhuriyeti, bir ’“Dar-Ül Harp’” tir. (İslami anlayışın, siyasi otoritenin dışında kalmış olup, yönetim tarzı ve yürürlükteki hukuku, İslamî olmayan ülkeler). Yine onların inanışına göre böyle bir ülkeyi soymak, soydurmak caizdir(günah değildir-dinen ruhsat verilmiştir).
AKP Hükümetinin 9 yıldır ısrarla uyguladığı ekonomik politikalar sonunda geldiğimiz bazı noktaları beraberce irdeleyelim;
*Son iki hafta içinde, Petrol Ofisinden sonra Garanti Bankası da yabancıya satıldı. Türkiye’’nin tasarruf eksiği olduğu için( halk dilinde, parası olmadığı için) her biri pırlanta gibi değerli kuruluşlarımızı yabancılar alıyor. Gelen yabancı sermayenin ekonomimize, özellikle üretim ve istihdama hiç katkısı olmuyor. Türkiye’’ye gelen yabancı sermaye zaten mevcut olan bir tesisimizi satın alıyor, ülkeye esas katkısı olacak sıfırdan yatırıma itibar etmiyor.
Hükümetin, sebebini anlayamadığımız bir acelecilikle, adeta yangından mal kaçırır gibi yaptığı özelleştirmelerin sonucu işletmelerimizin çoğu, 3-4 yıllık gelirleri karşılığı üç otuz paraya gittiler. AKP tipi özelleştirme, rekabeti ve verimliliği arttıracağına ülke ekonomisine çok zarar verdi.
Kar transferi olarak gerçekleşen özelleştirmeler sebebiyle bütçeye girmeyip yurt dışına giden para, vatandaşlara daha fazla vergi yükü, daha fazla zam ve daha az hizmet olarak yansımaya başladı.
*İşsizlik 2002 yılında % 6,5 idi. 9 yıllık AKP iktidarının sonunda %12-13’’lere yükseldi. Başbakan’’ın işsizlik oranlarında ikide bir ABD’’yi örnek vermesi kara mizahın en son örneğidir. Karşılıksız çek ve protesto olan senetlerin miktarındaki artışlar, cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûm sayısındaki artışlar, işsizliğe yol açan ekonomi politikalarının eseridir.
*İMKB endeksi 55 binden, krizde 26 bine kadar düşmüştü. Şimdi 70 bine çıktı. İMKB’’de şirketlerin hisse senetleri satılıyor. Hisse senedi, şirketlerin değerini gösterir. Hisse senetlerinin borsadaki değerleri %250 arttığına göre, ya şirketlerin karları bu oranda arttı ya da yapılan yeni yatırımlarla işletme değerleri bu kadar arttı! Bunların hangisi oldu acaba?
Bunların hiçbiri olmadı. İMKB balon yaptı. AKP Hükümeti finans sektörüne ve spekülasyon lobisine teslim oldu. 9 yıllık AKP iktidarının teşvik ettiği sıcak para ve düşük kurdan dolayı bugüne kadar ortaya 180 Milyar Dolar cari açık meydana geldi. Buna rağmen ’“TL aşırı değerli’” diyenlere Başbakan Erdoğan gurur duyduğunu söyleyebiliyor!...
*AKP’’nin son oyunu ise şudur; Yapay olarak kamuoyunun gündemini ve dikkatini ’“türban’” konusuna çeken AKP bu arada sessiz sedasız, resmi gazetede İstanbul boğazındaki köprülerin satışını da ilan ediverdi. Köprülerle birlikte, 2 bin kilometre uzunluğundaki otoyolların da satışı gündeme gelecek. Bu satışlardan elde edilecek paralar ise Haziran 2011 seçimlerinde kullanılacak. Sonra mı?Köprü ve otoyol zamları rutin hale gelecek yani olan yine vatandaşa olacak.
Tüm bu gerçekler ortada dururken ve ülke ekonomisi göz göre göre bir felakete sürüklenirken, iş dünyasının, üniversitelerin, sendikaların sessizliğini nasıl yorumlamak gerekir?
Ülkeyi önümüzdeki günlerde çok sıkıntıya sokacak ’“Açılım’” adı altındaki ’“Demokratik Özerklik ve Bölünme’” senaryoları karşısında ’“Milli Duruş’” beklediğimiz kişi ve kurumların konuşmaktan korktuğu bu ortamda, aynı kişilerden ekonomik konularda ses beklemek biraz hayalcilik olacak galiba.
Zaten, Kürt sorununun ’“demokrasi eksikliğinden’” olduğunu söyleyen bir Tüsiad Başkanı, Başbakan’’ın korkusundan, rüyasında bile Murat Yalçıntaş’’ı gören ve işini dahi unutan bir TOBB Başkanı, AKP’’nin işçi kolları başkanı gibi davranan Türk-İş Başkanı ve YÖK Başkanına teslim olan Cumhuriyetin Üniversitelerinin aydın bilim insanları, bu saatten sonra konuşsalar ne olur, konuşmasalar ne olur?
Merak ettiğim, Büyük Atatürk’’ün Kurtuluş mücadelesini ve Türkiye’’nin yeniden yapılanma mücadelesini verdiği arkadaşlarının torunları, torunlarının çocukları neredeler?Hepsi birden nereye kayboldular dersiniz?...
Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar sağlık, huzur, mutluluk temenni ederim.