11 Eylül 2011 Pazar Akşamı, saat: 22.00 Yer: Türkiye'nin Hakkari İlinin Şemdinli İlçesi. Bizim ilçemiz.
Birdenbire büyük bir çatırdı kopar. İlçenin en önemli 4 yerine birden saldırılar başlamıştır.
Dağ Komando Taburu-İlçe Jandarma Karakolu-Emniyet Müdürlüğü-Asker ve Polis Lojmanları.
Önce roketatarlar, arkasından el bombaları ve uzun menzilli silahlarla, kalleş katiller sürüsü saldırıya geçer. Güvenlik güçleri saldırıya anında cevap vermeye çalışırlar. İki ateş arasında kalan vatandaşlar hayat ve ölüm arasında kalırlar. Türkiye sınırları içinde, 13 Bin nüfuslu Şemdinli ilçemizde çatışma 3 saate yakın sürer !. 3 vatandaşımız hayatını kaybeder. 1 Asker- 1 Polis- 1 Korucu şehit olur.
Güvenlik güçlerimizin eşleri ve çocukları, kendi evlerinin içindeki kum torbalarının arkasında bu işkencenin bitmesini beklediler.
Eğer kendinizi ve çocuklarınızı, lojmanlardaki canlarımızın yerine koyma zahmetine girerseniz, yaşanan faciayı daha iyi anlayabilirsiniz !...
PKK Terör örgütü, 13 Bin nüfuslu bir ilçeye, o ilçenin silahlı devlet güçlerinin bulunduğu 4 ayrı yere eşzamanlı olarak ağır silahlarla saldıracak hale geldiyse, bu durumdan sorumlu tek kurum ve tek kişi vardır; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Başbakan Erdoğan…
Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan ve onun 'Kürt Açılımı' politikaları, ülkeyi bu duruma getirdi.
Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan, Ankara'dan gırtlağını patlatırcasına bağırıyor; 'Hiç kimse sokakları çatışma alanına çeviremez !...' Erdoğan, Türk Milletine doğruları söylemelidir.
Artık sokaklar,caddeler değil,13 Bin nüfuslu ilçeler çatışma alanı haline getirildi!.
Güneydoğu bölgesinde Türk Bayrağı asmak mümkün değil, yol kontrolü PKK'nın eline geçmiş, özel mahkemeler davalara bakar hale gelmiş durumda. Hem birliğimizin sembolü bayrağımız, hem de hukuk devleti ilkemiz ciddi tehlike altında…
PKK militanları, Barzani'nin koynundan çıkıyorlar, sınırımızı geçiyorlar, yol kesiyorlar, asker-polis-devlet memuru ne varsa toplayıp tekrar Barzani'nin korumasındaki yılan yuvasına dönüyorlar. Devletin namusu olması gereken vatan evlatlarından iki aydan fazla zamandır haber yok. Kendi adamlarını, terör örgütünün elinden alamayan Erdoğan, aleme düzen vermeye çalışıyor!...
Erdoğan ağzını açıyor Gazze, kapatıyor İsrail. Aylardır bunları dinliyoruz. İnsan sormadan edemiyor;
*Gazze'dekiler mi sizin vatandaşınız, Türkiye'de şehit edilen evlatlarımız mı?
*Gazze'dekileri analar doğurdu da, şehitlerimizi bizim analarımız doğurmadı mı?
*Gazze'dekiler Müslüman da, bizim şehitlerimiz Müslüman değiller mi?
*Öldürülmelerinde hükümetinizin de suçu olan, 9 vatandaşımız için İsrail'e a-b-c-d planları açıklayıp dünyanın dikkatini bu olayın üzerine çekiyorsunuz da, vatan evlatlarını şehit eden terör örgütünü koruyan, besleyen Barzani'ye niçin tek laf edemiyorsunuz?
*Nedir bu Gazze sevgisi, Arap hayranlığı. Araplara gösterdiğiniz sevgiyi niçin Türklere göstermiyorsunuz?...
Dünyanın en karmaşık bölgesinde, Türkiye olarak bizi yalnız bırakacak bu Filistin Devleti ve Gazze olayının gerçeğini bir de bizden dinler misiniz;
'Ortadoğu'da hiçbir devlet, ağızları ne söylerlerse söylesinler, devlet politikaları gereği Filistin Devletinin kurulmasını istemezler. Sebep; Her devlet önce kendi yararını düşünür. Bizim Gazze Sultanı hariç !...'
Ürdün:
Ürdün ile Filistin sınırını, Ürdün nehri oluşturur. Bu nehrin batı tarafı(Batı Şeria) Filistin'e aittir. Amman dışındaki tüm Ürdün şehirleri ise bu nehrin doğusu(Doğu Şeria) tarafındadır. Ürdün nehrinin doğusundaki şehirlerde yaşayanların hepsi Filistinlidir. Bugün Filistin Devleti kurulsa, Ürdün nehrinin doğusundaki tüm şehirler Filistin'e katılır, yani Ürdün diye bir devlet kalmaz, kaybolur gider. Bu yüzden Ürdün, Filistin Devletinin kurulmasını kesinlikle istemez ve İsrail'le bu konuda ittifak halindedir…
Mısır:
Gazze'ye giriş çıkışlar, Mısır'ın Sina Yarımadasında bulunan 'Refah' kapısından yapılır. Mısır bu kapının kapalı tutulması ve Gazze'nin tecrit edilmesi karşılığında her yıl ABD'den 3 Milyar Dolar para alır. Ayrıca Gazze'yi, dolayısıyla Hamas'ı kontrol altında tutarak, fiili olarak Arap aleminin liderliğini yürütür ve bunun çok avantajlı ticari menfaatlerini kullanır. Filistin Devleti kurulursa, Mısır hem her yıl aldığı bu avantayı, hem ABD ve İsrail'in desteğini hem de Gazze'yi ilerde kendi topraklarına katmayı düşündüğünden, Gazze'deki zengin yer altı kaynaklarını elinden kaçırmış olur. Mübarek son zamanlarda bu çizginin dışına çıkmaya başladığı için devrildi ve aynen 12 Eylül 1980 de olduğu gibi
'Bizim çocuklar Mısır'da da başardı…' Mısır bu sebeplerden dolayı Filistin Devletinin kurulmasını asla istemez..
Suriye:
Suriye halen Golan tepelerinde İsrail ile çatışma halindedir. İsrail ve Filistin'in tek su kaynağı buradadır. Ortadoğu çölünde cennet gibi bir vaha olan Golan tepelerindeki su kaynakları, bu tepelerin güneyindeki Galile gölünde toplanır. Bu su, kanal ve borularla 350 kilometre güneydeki Akabe körfezine kadar olan tüm İsrail ve Filistin yerleşim bölgelerine götürülür. Bugün Filistin Devleti kurulsa, İsrail Batı Şeria'da bulunan 16 Tugayını, Golan tepelerine yani Suriye sınırına getirir. Bu da Suriye'nin sıkıntıya girmesine neden olur. Bu yüzden Suriye, Filistin Devletinin kurulmasını istemez.
Filistin Halkı:
Filistin Devleti kurulursa, dünyanın dört bir yanından gelen yardımlar ve oluk gibi akan paralar kesilecektir. Bu paralar halen Filistin Hükümeti, El Fetih ve Hamas tarafından kullanılmakta ve çok az bir kısmı halka dağıtılmaktadır. Filistin Devletini bugün kurun, paraların bölüşülmesi ve aşiretlerin yönetimi ele geçirme kavgalarından ortalık kan gölüne döner. Şu an bile, Filistin'de günde meydana gelen her 20 olayın 1-2 si İsrail ile, diğerleri ise aşiretlerin kendi aralarındaki kavgalardan olmaktadır.
Diğer tüm Arap Ülke ve Şeyhlikleri ABD ve İngiltere'nin kontrolü altındadırlar. Hiçbir Arap Lideri patronlarının istemediği bir şeyi yapamaz…
*Gerçek bu iken, Eşbaşkan-Başbakan'ın bu Gazze-Filistin-Arap hayranlığına, sevgilisine hasret kalmış delikanlı gibi Gazze hasreti ile yanıp tutuşmasına ne diyeceğiz?
*Kendi Generallerinden 52 tanesinin dijital tuzaklarla hapse atılmasını ellerini ovuşturarak izleyen, fakat ABD emriyle Mısır'da yönetime el koyan General'e selam duran Erdoğan arasındaki çelişkiyi nasıl anlayacağız? Bu ikili davranışı 'İleri Demokrasi'nin' neresine yerleştireceğiz ?
Başbakan Erdoğan'ın Mısır'da, 'Allahın Azizi Erdoğan' , 'Müslümanlar el ele, Avrupa yıkılacak' sloganlarıyla karşılanması, Erdoğan'ın da kendisini karşılayanlara Arapça seslenmesi, Erdoğan'ın kendi ülkesindeki terör olaylarını es geçerek tüm enerjisini Gazze-İsrail-Mavi Marmara gemisine vermesi bize bu gidişin hangi yola çıkacağını gösteriyor;
İstikamet, Türkiye İslam Cumhuriyeti… Anladınız mı şimdi civanım delikanlının gayretini !...
Bu özlemle yananların bilmeleri gereken gerçek şudur;
Bu aziz vatan üstünde tek Türk kalsa bile, bu sapık hayal asla gerçekleşmeyecektir. Mustafa Kemal'in çağdaş savunucuları, vatanseverler, demokratlar ve bu ülkenin aydınlık insanları Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkacaklardır…