İzmirli misiniz?

'Evet…' diyenler parmak kaldırsın…

Şimdi parmak kaldıranlara soralım:

'En son ne zaman Cumhuriyet Meydanı'nını 86 yıldır süsleyen at üstündeki Atatürk Heykeli'ne doya doya baktınız?'

Peki, heykelin önünde ne yazıyor biliyor musunuz?

Tutun ki, doya doya bakmadınız…

Babanız ya da dedeniz o heykeli size anlattı mı?

Anlatmadılarsa, okumaya devam edin…

***

Yıl; 1930…

Türkiye Cumhuriyeti yedi yaşında…

Kazım Dirik İzmir'in Valisi, belediye başkanı da Dr. Behçet Uz

Bu kadim şehrin yöneticileri, İzmir halkının büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'e minnet ve şükranlarını ifade etmek için bir anıt heykel yaptırmaya karar verir… Önce uluslararası bir yarışma düzenleme fikri ağır basar, sonra vazgeçerler… Araştırırlar, İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica'da karar kılarlar… Bir hasep yaparlar; kaidesinden heykel ve rölyeflerine, meydan düzenlemesinden anıta kadar harcanacak para 400 bin liradır… (O tarihlerde 1 Dolar= 1 TL. idi… ) Yani bugünün 400 bin dolar… O'nu da TL.'ye çevirirsek bugünkü yaklaşık 1.5 milyon lira ya da eski parayla 1.5 trilyon lira… Üstünde durmazlar, 'Tamam…' derler… Ortaya muhteşem bir anıt heykel çıkar… Heykelin malzemesi bronz; kaide için de koyu kırmızı Afyonkarahisar mermeri seçilir… İtalyan heykeltıraş Canonica, sanatını konuşturmuştur resmen…

***

İzmir'in en güzel yerine dikilir o anıt heykel…

Atatürk, maraşal üniformasıyla at üzerinde…

Sol eliyle atın dizginlerini tutuyor…

Sağ kolu ileriye uzanmış işaret parmağı ile Ege Denizi'ni gösteriyor…

Bu duruş, Ulu Önder'in, 'Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir ileri!' emrini verdiği anı simgeliyor… Kaidenin üç cephesinde, Kurtuluş Savaşı ve zafer konulu bronz kabartma yer alıyor… Onlar ise, nakış gibi işlenmiş ayrı güzellikte…

O anıt heykel ile Cumhuriyet Meydanı'na ruh gelir…

İzmirli'nin heyecanı doruktadır…

Başbakan İsmet İnönü'nün de katıldığı açılış töreni 27 Temmuz 1932 Çarşamba gerçekleşir; İzmir bayramdan farksız unutulmaz bir akşam yaşar…

***

Ancak…

O anıt heykel ile ilgili özel mi özel bir ayrıntı…

Çok dikkat çekicidir…

Ön cephede bronz harflerle 'Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir; ileri' cümlesi yer alır… Altına da imza olarak, 'Başkumandan Gazi Mustafa Kemal / Eylül 1922' yazılmıştır…

***

Şimdi, diyeceksiniz ki, 'Bundan normal bi'şi olur mu?'

Kabul…

Peki, sizce yıllardır bize 'Ege Denizi' olarak öğretilen alana…

Ulu Önder neden 'Akdeniz' diye bir tanımlama yaptı?

İşte, o ayrıntının hikayesi…

***

Cumhuriyet döneminde basılan harita ve atlaslarda yer alan Ege Denizi'nin 15'inci yüzyıl sonrası Osmanlı İmparatorluğu dönemi haritalarındaki adı 'Bahr-ı Sefid', yani 'Akdeniz'di…

Ege (Aegean) deyimi ise, Yunan mitolojisinden kaynaklanıyor… Çünkü,
Yunanlılar önce Midilli civarına, daha sonra da tüm adaların yer aldığı bölgeye 'Ege Denizi' adı vermişlerdi…

***

Oysa…

Lozan Antlaşması'nın, Türkçeye çevrilerek 24 Ağustos 1923 günü Büyük Millet Meclisi'nde onaylanan metninde, anılan bölge için 'Adalar Denizi' tanımı yer alıyor… Nitekim; Atatürk, 26 Ağustos sabahı verdiği 'Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir; ileri!' emri ile de, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarına kadarki evrede anılan yerin adının 'Akdeniz' olduğunu doğruluyor… Çünkü, Yunanistan, Akdeniz''in bu kısmına ''Ege Denizi'' adını takarak, bölgedeki Yunan egemenliğini ve haklarını belirtmek maksadıyla ısrarla 'Ege Denizi' deyimini kullanmaya başlamışlardı… Mustafa Kemal Paşa, özellikle bu adı kabul etmediğini belirtmek için o tarihi emrinde, ''Akdeniz'' deyimini kullanmıştı… Ancak, neden bugüne kadar hep o bölge 'Ege Denizi' anılarak geldi; işte bunu kimseler bilmiyor…

Sonsöz: Atatürk diyor ki: 'Türk' demek, 'dil' demektir… Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir… Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır… / 17 Şubat 1931… (İzmir'deki anıt heykelin açılışından 1.5 yıl önce…)