Güneydoğu Bölgemizdeki bir İl'in Belediye Başkanı, davet üzerine Yunanistan'a gider. Onu davet eden Belediye Başkanı, yakındaki ormanda bulunan PKK Kampına ciddi derecede destek veren biridir.
Yunanlı Başkan, konuğunu Belediye Konuk Evi'nde ağırlar. Çok lüks olan bu binayı gören bizim Başkan; 'Ne mükemmel bir yapı. Nasıl yaptınız' der?
Yunanlı; 'İlerdeki köprüyü görüyor musun? Avrupa Birliği o köprüyü iki gidiş-iki geliş yapalım diye para verdi, biz tek gidiş-tek geliş yaptık, kalan parayla da burayı yaptık' der.
Sonraki yıl bizim ki Yunanlı Başkanı davet eder, şehri gezdirir, ama şehri pislik götürüyor. Onu Belediye Lojmanında ağırlamış. Yunanlı Lojmanı görünce hayran kalır! Kendi Konuk Evi, bunun yanında kulübe gibidir!
Hemen sormuş; 'Nasıl böyle ultra lüks bir bina yapabildiniz?'
Bizim ki; 'İlerideki köprüyü görüyor musun' diye sormuş. Yunanlı bakmış ama köprü filan yok. Hayretle; 'Köprü yok ki' der.
Başkan; 'Hah işte TC bize köprü yapalım diye para verdi, biz köprüyü yapmadık!...'
BDP'li Belediye Başkanlarının, kendi şehirlerine hizmet için değil sadece PKK'ya hizmet için seçildiklerini hepimiz iyi biliriz. Şehre hizmet etmezler, dağa adam çıkarmak için her ay zarf içinde para verirler. Çoğu PKK'nın tahsildarı gibi çalışır. Tutuklanmayan Başkan neredeyse yok gibidir. Tutuklanmayanı da örgüt hizaya çeker ve ondan 'özeleştiri' ister.
Bu Başkanların en medyatik olanı ise Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'dir. Kafası estiğinde, Başbakan'dan başlar, Hükümet'ten çıkar.
En meşhur lafı; 'Meşe Ağacının Dalları Nerenize Battı, Sayın Hükümet?' sözüdür.
Bunu başka biri, örneğin İzmir Belediye Başkanı söylese, adamı anasından doğduğuna pişman edecek olan AKP, nedense bunlar karşısında susta durur!
Üstelik PKK'lılar hakaret ettikçe, AKP'liler bundan hoşlanmışçasına koşa-koşa Osman'ın yanına giderler! Adam, meşe ağacının dallarını bunların bir yerlerine batırıyor, küfür ediyor, AKP'li Milletvekilleri doğru Osman'ın yanına, halay çekmeye. 'Lorke-lorke, batır- batır, canım acımıyor,oh, oh lorke' diye!...
En son AKP'nin akıl hocası, Amerika'nın Pilli Tavşanı Davut oğlu, kendisine batırılan meşe ağacının dallarını unutarak ve gülerek Osman'ı 30 TV kamerası eşliğinde ziyaret edip onurlandırdı.
Davut oğlu, Osman'a 'Stratejik Derinlik' adlı kitabını imzaladı, Osman da ona üzerinde 'Meşe Ağacı' figürü bulunan, gümüş bir tabak armağan etti!
O kadar samimi bir görüntü verdiler ki, dağdaki Karayılan'ın bile gözleri yaşardı.
Sanki tek yumurta ikizi gibiydiler!
Boysa boy ikisi de fidan gibi, fizikse fizik ikisi de pehlivan gibi maşallah. Yakışıklılık desen ikisi de birbirinden üstün, rüyasında görenin dudakları uçuklar!
İkisi de 'Ulus Devlete' savaş açmış.
İkisi de Türklük ve Türk Milletini sevmezler.
İkisi de 'Kürtçülük hariç, her türlü Milliyetçiliği ayaklarının altına almışlar.
İkisi de Atatürk ve Kemalizm düşmanıdır.
İkisi de Barzani'nin biraderidir.
İkisi de 'Niçin iki bayrak olmasın' diyor.
İkisi de 'Kürtçe Savunma' diye, Adliyelerden Türkçeyi kovmuşlar.
İkisi de 'Kürtçe Eğitim ve Öğretim' istiyorlar.
İkisi de, içinde 'Türklük ve Türk Milleti' olmayan 'Ümmet' taraftarıdırlar.
İkisi de 'İslam'ın Son Ordusu' olan Türk Ordusunu sevmezler.
İkisi de PKK Narko-Terör örgütü önderi cani Öcalan'a 'Sayın' derler,severler.
Eee, o zaman adama sormazlar mı;
Niçin ayrı partilerdesiniz be ikiz biraderler?
Hemen bir araya gelip, tek parti olun, birbirinize meşe ağacının dallarını mı, yoksa başka bir şey mi batırırsınız, hiç olmazsa kimse duymaz.
Tük Milleti de kim kendisine düşmanmış, kim dostmuş 'açık-net-çıplak' olarak görmüş olur…
Not: Yetiştirebilirsem yarına, 'Ulus Devletle Hesaplaşma Vakti Geldi' diyen Davut oğlu'nun fikri yapısının nereye dayandığını ve kimlere hizmet ettiğini yazacağım. Hesaplaşmayı isteyen kendisi. Hesaplaşalım bakalım…