Bu yazının bilmece gibi başlığı size bir ipucu veriyor mu?

Vermiyorsa…

Ben sizi yormadan söyleyeyim…

Bu bir 'Aziz Kocaoğlu' yazısıdır…

'Kader' ile 'Şans'ın aynı sahada top koşturduğu…

Ancak…

Sonsöz'ü hep 'alın yazısı'nın söylediği…

Bir 'hikayecik' başlıyor…

***

Rahmetli Ahmet Piriştina, 1999 Yerel Seçimleri'nde DSP'den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı oldu… O günkü seçmen sayısı ile bu kentten yüzde 30.5 oy aldı… Aynı partiden 1995 yılında da milletvekili seçilmişti… Tecrübeliydi… İzmir'in çitasını yükseltmek için elinden geleni yaptı… Beş yılını doldururken CHP 'Efsane Başkan'a kancayı attı… O günlerin CHP İzmir İl Başkanı Alaatin Yüksel, Piriştina'yı 'altıoklu parti'ye kazandırmak, 2004 Mahalli Seçimleri'nde CHP'den aday yapmak istiyordu… CHP'nin lideri Deniz Baykal da Piriştina'yı istiyordu… Alaattin Yüksel, ortak arkadaşlarını devreye soktu; olmadı… Hatta, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur ile Güzelbahçe Belediye Başkanı Ertan Avkıran'ı elçi olarak Ahmet Piriştina'ya yolladı… Arnavut inadı vardı rahmetlide… Nuh diyor, Peygamber demiyor, CHP'ye gelmek istemiyordu… Elçiler Batur ve Avkıran, döndükten sonra Alaattin Yüksel'e, 'Gelmiyor; sen bu işi unut' dediler… Yüksel de, çaresiz Baykal'a 'Gelmiyor' dedi… CHP Lideri, 'Sen de o zaman gereğini yap' dedi… İnanamayacaksınız ama, Alaattin Yüksel gereğini yaptı… Büyükşehir Meclisi'nde CHP Grubu, Piriştina'nın bütçesine sürpriz bir şekilde 'red oyu' verdi… İş şimdi daha da çatallaşmıştı… Üstelik, seçime 'çeyrek' vardı… Aziz Kocaoğlu ise, o sıralarda hem ticaretle uğraşıyor hem de Bornova Belediye Başkanı olmak için 'sessiz / sakin' CHP'de siyaset yapıyordu

***

Tam, 'N'olacak şimdi?' derken, Deniz Baykal devreye girdi; Alaattin Yüksel'in 'pişirdiği' işi bizzat bitirdi… Piriştina 2003'ün yaz aylarında, mahalli seçimlere birkaç ay kala CHP'nin grup toplantısında 'altıoklu rozeti' taktı… Hizmetleri iyi biliniyordu… 28 Mart 2004'te ikinci kez yüzde 45'lik oy oranı ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi… Rastlantıya bakın ki, Aziz Kocaoğlu da o seçimde aynı oy oranı (%45) ile Bornova Belediye Başkanı oldu…

***

Ve acı gün… Takvimler 15 Haziran 2004'ü gösterirken…

Ahmet Piriştina kalbine yenik düştü, 52 yaşında aramızdan ayrıldı…

***

CHP'nin İzmir için kısa sürede 'başkan adayı' belirlemesi gerekiyordu…

Meclis'te seçim yapılacak, yeni başkan belirlenecekti… Çok heyecanlı aday vardı… Abdül Batur ve Cevat Durak hazırdı… Üstelik, ikisinin de Baykal ile arası sıcaktı… Alaattin Yüksel, Bornova'nın reisi Aziz Kocaoğlu'na 'Sen de aday ol…' dedi… Aldığı cevap ise 'Yok abi, biz haddimizi biliriz' oldu… İl Başkanı Yüksel, çaresiz o günlerde CHP'nin efsane genel sekreteri Önder Sav'ı aradı, 'İzmir'e gel hallet bu işi abi, ortalık karışacak, oylamada kaybedebiliriz' demek zorunda kaldı… Sav, tecrübeli bir siyasetçiydi; taşı gediğine koydu: 'Tamam gelelim de, ya İzmir bizi ciddiye almazsa?' karşılığını verdi… Süreç hızla ilerliyordu…

***

CHP Grubundaki iki turlu yarışa Alaattin Yüksel'in zorlamasıyla Aziz Kocaoğlu da katıldı; Abdül Batur ve Cevat Durak ile yarıştı… İkinci tur'da Batur, Kocaoğlu'ndan yana yarıştan çekilince, Aziz Bey, CHP'nin adayı oldu; Meclis'teki seçimde de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı koltuğuna oturdu… Vefalıydı… İlk sözü, 'Efsane Başkanımız Piriştina'nın yolundan gideceğiz' oldu… Dediğini de yaptı… Bornova'nın reisliğinden Büyükşehir koltuğuna gelince var gücüyle çalıştı… Ancak, bakalım Genel Merkez, Kocaoğlu'ndan mutlu muydu?

***

2009 Mahalli seçimleri yaklaşırken…

Ve de tarihler 28 Aralık 2008'i gösterirken…

Deniz Baykal Büyükşehir'in yatırımlarını açmak için İzmir'e geldi…

Kocaoğlu göreve yeniden talip olmuştu…

Çiğli'deki törene gelen vatandaşlar, 'Aziz Başkan…' diye bağırıyordu…

Baykal hiç renk vermedi… Bilakis, İzmir Büyükşehir adayında aradığı kriterleri sıraladı… O konuşma, CHP'nin tarihine geçti:

'Efendi belediye başkanı istiyoruz… Önce beyefendi olacak. İnsanları ayırmayacak. O büyük bu küçük demeyecek. Herkese eşit davranacak. İnsana saygı gösterecek. Dürüst olacak. Yolsuzluk yapmayacak. Çalmayacak, çırpmayacak. Yüreği hizmet aşkıyla dolu olacak. Bir yere hizmet götürdü mü mutlu olacak. Hizmette ayrım yapmayacak. Erkek mi olacak kadın mı olacak? Farketmez… Hatta erkek bile olabilir…'

Vatandaş gülmeye başlamıştı… Partililer 'Aziz Başkan'ı açıkla…' diye bağırımaya devam edince, Baykal, gülümseyerek 'Ya bırak Aziz Başkanı kardeşim ya' dedi… Bununla da kalmadı… Kalabalığın en önünde duran ve Kocaoğlu'nun adının açıklamasını isteyen yaşlı bir adama döndü, 'Kalpten gideceksin… Kendine mukayyet ol. Buralarda bir doktor yok mu? Seni bir hastaneye göndereyim' diyerek espri yaptı… Ardından, 'Adayı açıklayayım da bir dahakine bu kadar kalabalık gelmeyin değil mi?' sözleriyle Çiğli'deki açılışı noktaladı… O sırada Kocaoğlu'nun halini düşünebiliyor musunuz?

***

Baykal, ertesi gün Çeşme'de kamp yaptı; Kocaoğlu'nun yeniden adaylığı konusunda örgütün nabzını yokladı… Hem milletvekillerine hem de belediye başkanlarına 'Aziz Bey'le tamam mı, devam mı?' sordu… Aslında, çaktırmıyordu ama Baykal'ın kafasındaki öncelikli isim Kocaoğlu idi… Ama, bakalım milletvekilleri ve belediye başkanları Aziz Bey için ne diyecekti? Tansiyonu düşürmek gerekirdi… Bunu yapmazsa 'çıkmaza' girebilirdi… Önder Sav ise, o süreçte hiç renk vermedi… Ya da, biz fark etmedik…

***

Baykal, milletvekillerinden Güldal Mumcu, Mehmet Ali Susam, Abdülrazzak Erten, Bülent Baratalı ve Kemal Anadol ile toplu halde görüştü… Aynı soruyu sordu hepsine: 'İzmir'de Kocaoğlu'nun alternatifi var mı?' Rivayettir ki, o milletvekilleri koro halinde 'Mehmet Ali Susam' demişler… Baratalı hariç…

***

Peki; belediye başkanlarından Cevat Durak, Abdül Batur, Sırrı Aydoğan, Mehmet Ali Çalkaya, Faik Tütüncüoğlu ve Ertan Avkıran'ın yorumu neydi Kocaoğlu için? O da bende 'sır' olarak kalsın…

***

Sonunda…

O tarihe geçen meşhur 'Çeşme Buluşması'ndan Kocaoğlu'na alternatif çıkmadı… Baykal bu sonucu bekliyordu… Piriştina'nın vefatıyla Büyükşehir'in koltuğuna oturan Aziz Kocaoğlu, lideri Baykal'ın az-buçuk 'isteksiz' talimatıyla 2009 mahalli seçimlerine girdi; yıktı-geçti… Yüzde 56 ile bu kadim şehrin bir kez daha 'seçilerek' başkanı oldu…

***

Bu nasıl kaderdir, diyeceksiniz… Aynen öyle…

Sonra Baykal gitti, Kılıçdaroğlu geldi…

O sırada tarihler 22 Mayıs 2010'u gösteriyordu…

Aynı yaştaydılar… Hatta İzmir'in Reisi, liderinden üç ay büyüktü… İkisi de 'Kuvvacı' ruha sahipti… İyi anlaştılar… Ancak, iktidar partisi de boş durmuyor; 'İzmir'i nasıl alırız?' hesapları yapıyordu… 2009'da Taha Aksoy ile ancak yüzde 31'e ulaşmışlardı İzmir'de… Ağır bir isim gerekliydi Kocaoğlu'nun karşına… O sırada Başbakan olan Erdoğan, 2014 seçimlerinde Cumhuriyet Tarihi'nin rekortmen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı sahaya sürdü…

***

Aslında aday olmak Aziz Bey'in içinden geçmiyordu…

Tarihler 24 Ekim 2013'ü gösterirken, bu duygularını Kılıçdaroğlu'na açtı… Lideri de, O'na, 'İzmir'e dön ve çalışmalarına devam et… Başarılı belediyecilik hizmetlerini sürdür… Makul zamanda da adaylığını açıkla… Kamuoyuna ilan et… Partinin adayı imiş gibi çalışmalarını aksatmadan sürdür…' dedi… Ama, Kocaoğlu planını yapmıştı… Beklemeye başladı… Ne zaman ki, Binali Yıldırım'ın İzmir'e geleceğini öğrendi; 'Adayım, yola devam' dedi… Çünkü, rakip güçlüydü… İzmir'i silip, süpürebilirdi… Gerçekten çok sıkı çalıştı Yıldırım… İzmir'de Kocaoğlu'nun karşısında bir milyon oy aldı… Sandıklar kapandığında Kocaoğlu ile arasında 350 bin oy vardı… Üstelik, altısı Ak Parti, ikisi Mhp olmak üzere CHP sekiz ilçe kaybetmişti… Yarışa Chp rozeti ile giremeyen bazı eski belediye başkanları Dsp saflarına katılmış, Chp'nin oyları bölünmüştü… Kocaoğlu'nun 'radikal' kararı ve duruşunun sonucuydu bu…

***

Şimdi…

2019 mahalli seçimlerine 1.5 yıl kaldı…

Belki bu seçim öne bile alınabilir…

'Kader' ve 'Şans' faktörü bir araya gelince…

Ve dahi Kocaoğlu'nun yaşadıkları bir film şeridi gibi gözünüzün önünden akmaya başladığında…

Hepsinden önemlisi…

Kılıçdaroğlu'nun, 'Aziz Bey, istediği sürece İzmir adayımızdır' sözü tazeliğini koruduğu sürece…

O tarihte yaşı 71 de olsa…

Hepsinden önemlisi, 'kaderin ördüğü ağlar' sebebiyle…

Bunca 'iç ve dış fırtına' atlatan…

Aziz Kocaoğlu, 2019'da 'aday'dır…

Sonsöz: 'Ve, aslında sonsözü hep alın yazısı söyler…'