Uyarmıştık.
Kimlerle mi ?
Selçuk Belediye Başkanı Vefa Ülgür'ü ile,
Şirince Muhtarı Levent Apak'ı ile.
Egede Son Söz' ün baş yazarı Ümit Yaldız'ı ile.
Ege Tv'nin ilgi ile izlenen programı ' Söz Meclisten İçeri' adlı programın tartışmacıları Ümit Yaldız, usta gazeteciler Nedim Atilla ve Gönül Soyoğul'u ile.
Uyarmıştık.
İnanmayın demiştik hep birlikte.
Ancak itibar etmediniz uyarıcı tespitlerimiz ve öngörülerimize.
'Kanmayın, aldanmayın bu balonlara. Bu balonlar 22 Aralık'ta patlayacak' diye sık sık vurgu yapmıştık.
Ancak inandınız,
Bizlere değil onlara kulak verdiniz.
En başta da Türk basını inanıp, hemen atladı üstlerine koca koca yalanların, efsane uydurmacalarının.
Ya da inanmadınız da, inanıyor gibi yaptınız.
Düşündünüz, konuştunuz günlerce.
Maksat muhabbet olsun deyip aldınız kalemleri, klavyeleri, kameraları, mikrofonları ellerinize.
Başladınız döktürmeye.
'Elli bin, yüz bin kişi toplanacak Şirince'de'
' Oteller ful dolu, çadırlar- karavanlar her yeri dolduracak'
' Dünya ve Türkiye şöhretleri Şirince'ye geliyor'
' Tom Cruise rezervasyon yaptırdı'
' İki gemi Amerikalı geliyor'
' İsa Şirince Maden dağına mavi bir ışık eşliğinde gemiyle inecek'
' Şirince'de güneş başka yönden doğacak'
diye manşetler patlattınız, sohbetlere katıldınız.
Ancak bunların hiç biri olmadı 21 Aralık'ta güzel Selçuk'umuzun zaten ünlü Şirince'sinde.
Ünlüler den yalnızca Hande Ataizi vardı o gün Şirince köyümüzde.
Ha birde Türkeş'in sevgili evlatları olan iki kızı.
Saba Tümer, Yaşar Nuri Öztürk ve de Rezzan Kiraz.
Birde Kurtlar Vadisinin Ersoy Ulubey'i Selçuklu hemşerimiz Ümit Acar.
Semra Özal'sa üç gün önce gelip gitmişti öylesine.
Otel ve pansiyonlar öyle ek yatak bile atamadılar.
20 Aralık günü ve akşamı doluluk oranı basın mensupları sayesinde yüzde yetmişlere çıkarken ertesi günü ancak yüzde doksanları bulabildi.
20 Aralık'ta sokaklar da in cin top oynuyordu.
Köy meydanı ve sokaklar basın mensuplarına, Jandarmalara, Belediye, Maliye, Sağlık, Sivil Savunma çalışanlarına, yerel esnaf ve köylüye kalırken, konaklama yapan yerli ve az sayıdaki yabancı turist odalarından bile çıkmamışlardı.
Benimde personeli olduğum Selçuk Belediyesi Basın Bürosunun oluşturduğu 'Basın İletişim Masası' na akreditasyon yaptıran yerli ve yabancı basın mensubu sayısı onu yabancı olmak üzere iki yüz sekseni aşarken, altmış üç ayrı basın ve yayın kuruluşunun Şirince'de bulunduğu bizlerce tespit ediliyordu.
Haber ajanslarının haber ve görüntülerini kullananları, radyolar ve sosyal medyayı da düşündüğümüzde birkaç bin iletişim aracında Selçuk ve Şirince vardı anlayacağınız.
Selçuk'un en eski yerel gazetesi Efes Selçuk Gazetesi Kıyamet adıyla beş bin adet basılmıştı o gün. Kar amaçlı değil, geliri engellilere verilmek üzere bağış yoluyla satışa sunulmuştu dostum Arif Çemrek tarafından Kıyamet Gazetesi doğru tespit ve yazılarıyla.
Öngörülerden yalnızca medya ilgisinin çok fazla olacağı iddiası böylece doğrulanmıştı.
Sözde kıyametin kopacağı 21 Aralık günü ise gazeteci sayısı daha da artarken, ziyaretçi sayısı dört binleri ancak bulabilmişti.
Basın İletişim Masası'nın, naklen yayın araçlarının ve medyanın konuşlandığı Artemis restoranın bahçesi ile köy sokakları tam bir film platosuna dönüşmüştü.
'Kıyamet günü'ne ilişkin yeni bestelerini çalıp söyleyerek kendilerini göstermeye çalışan sokak çalgıcılarının, garip kılıklı tiplerin, bankaların seyyar bankamatik ve tanıtım araçlarının, bazı firmaların tanıtım faaliyetlerini üstlenmiş ekiplerinin, Artemis Restoranın sahibi Selçuklu genç ve başarılı iş adamı Gökhan Sengel'in akılcı tanıtım ve reklam gösterilerinin ilgi çektiği bu platoda sadece ünlü kurgucu Sevan Nişanyan ve ip cambazları yoktu.
Kaymakam, Belediye Başkanı ve köy esnafı tüm tv ekranları ve mikrofonlarını dolaşırken Nişanyan'ın 20 Aralık saat 18.00 de yaptığı ve soru sormanın yasak olduğu basın toplantısında zırvaladıkları hiçbir basın yayın organında yer bulamıyordu.
Zaten Nişanyan'da iki gün boyunca ne köy sokaklarında ne de bu ilginç film platasun da tek bir kez bile görülmemişti.
Mavi Enerjiciler ise tıpkı Nişanyan gibi sokağa çıkmayıp konakladıkları pansiyonlarında ve bazı evlerde bolca meditasyon yapıyorlardı.
Diğer bir ilginçlik ise Şirince Camiinde ilk kez bir müftü kameralar ve objektifler eşliğinde o 'önemli' günde Cuma vaazi veriyordu.
Selçuk Müftüsü İsmail Satu içersinde başta Kaymakam olmak üzere az sayıda vatandaş, bolca medya mensubunun bulunduğu camide gerçek kıyametin ne olduğunu anlaşılır bir dille anlatıyordu.
Oysa üç yıl önce Barselemeos Şirince St. John Kilisesinde ayin yönetmişti.
Ancak bu kadar gazeteci ve dinleyicisi yoktu.
Diyanet İşleri Başkanlığı o gün tam gaz görevdeydi.
Ancak yüz yabancı turistin bulunduğu Şirince Köyünde 10 bin adete yakın İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça yazılmış dini eserlerini ücretsiz dağıtıyordu.
Bana bile çok sayıda verdiler sağ olsunlar.
Ama bir sorun var ki bende diğer alıcılar gibi hiç yabancı dil bilmiyorum.
Gerçi haklarını yemeyelim Türkçe yayınlarda dağıtılmış ancak bunlardan benim elime geçmedi.
Tabii taktirlerimi kazanan etkinlik ve eylemlerde vardı.
Örneğin Türk-İş'e bağlı Maden-İş ve Tes-İş Sendikalarının Yatağan Şubelerinin Başkanları bir grup işçiyle birlikte başlarında baretler, üzerlerinde Sendika yelekleri, ellerinde pankart ve dövizler bildiri dağıtıp sloganlar atarak bizim platoya giriverdiler ansızın.
En öndeki pankarta ' Özelleştirme dünyanın, Özelleştirme ülkemizin ve işçinin sonundur ' yazıyordu.
Ellerindeki dövizler ve attıkları sloganlarla AKP Hükümetini ve icraatlarını kınıyorlardı.
İşçiler basın mensuplarının bulunduğu alana şölen havasında giriverince birden medyanın konu başlığı değişi verdi ve tüm kamera ve objektifler onarlın üzerine çevrili verdi.
Onca gazeteciyi etrafında bulmuşken fırsatı kaçırmayan sendika başkanı Süleyman Girgin gür sesiyle başladı konuşmaya:
' Mayalarda özelleştirmeye ve taşeronlaşmaya karşıydı. Çünkü Maya uygarlığında kölelik sistemi vardı. Bir başka anlamda da olsa bizlerde Özelleştirme ve Taşeronlaşmaya karşıyız.21 Aralık günü modern kölelik düzeninin sonu olmalıdır' derken şaşkın gözler ve alkışlar arasında başladı elindeki bildiriyi okumaya:
' Özelleştirme yağma, talan, soygundur.Termik Santrallerimizin ve Kömür ocaklarımızın özelleştirilmesi sonucunda; Kamu'nun yerini özel sektör tekeli alacaktır.İşsizlik artacaktır.
Pahalılık artacaktır. Dışa bağımlılık artacaktır. Sanayileşme engellenecektir. Gelir dağılımı bozulacaktır. Kazanılmış haklar yok olacaktır.Yöre Ekonomisi yara alacaktır.Göçler hızlanacaktır. Hepimizin birikimleri ile kurulan ve göz bebeğimiz olan iş yerlerimizi yerli ve yabancı tekellere yağmalatmayacağız. Milletin rızkını üç – beş aç gözlüye yedirmeyeceğiz. Özelleştirme batı dayatmasıdır. Emperyalist sömürü aracıdır. Milletin malı olan Santral ve Maden ocakları kamu eliyle çalıştırılmalıdır. İşimiz için,çocuklarımız için, yöremiz için,halkımız ve ülkemiz için haydi dayanışmaya' diyerek bildirisini okurken koluna yapışan Jandarmalar tarafından enterne edilip karakola getirilirken bildirinin devamını okuyamamıştı.
Neyse ki kısa sürede bırakıldı ve iki başkan zorluklada olsa tekrar yanımıza gelebildiler. Süleyman başkan meğer bizim iki değerli hemşerimizin hala oğullarıymış. Belediye Başkanı Vefa Ülgür ile birlikte onları kısa sürede olsa Restoranda misafir edip birer çay ikram edip öfkeli ruh hallerini yatıştırmaya çalıştık. Uzun zamandır birbirlerini görmemiş olan akrabalarda hasretle kucaklaşmış oldular bu vesileyle. Süleyman başkana ' ya başkan ne akıllı bir işçi lideriymişsiniz siz. Bu eylemi Taksim Meydanında veya Kızılay'da yapsaydınız bu kadar gazeteciyi toplayamazdınız. Hele hele bu işçilerle bu kıyafetlerle polis ve jandarma kontrolünden geçip nasıl buraya kadar gelebildiniz' diye sorduğumda işçi sınıfının yaratıcılığı bir kez daha anlamış oldum.
Sendikacılar günlerce bu işe kafa yormuşlar ve Şirince'yi eylem alanı olarak seçmeye karar vermişler. Yatağan Belediye Başkanı Haşmet Başkana gidip ' toplantıya gideceğiz' deyip bir belediye otobüsü istemişler. Tabi CHP'li belediye başkanı işçi sınıfını kıracak değil ya vermiş otobüsü. Onlarda otobüse dolup Selçuk'a kadar gelmişler. Ancak otobüsün içersinde başlarında baret, üstlerinde gömlek, ellerinde dövizler yok. Hepsi saklı. Şirince yol girişinde Polis kontrolünü, köy girişinde de jandarma kontrolünü resmi belediye otobüsünün karizmasıyla aşmışlar. Köye girince de giyinip kuşanıp doğru medyanın göbeğine eyleme. Neyse başkan gaz yemeden yırttı ve tekrar işçi arkadaşlarına katılıp ellerinde dövizlerle slogan atmadan köy sokaklarında bildirilerini sakince dağıtıp ' Hazreti İsa'nın içinde bulunacağı Kıyamet Gemisinin Maden Dağına inmesini birkaç saat köyde oyalanarak beklemeye başladılar.
Ha unutmadan anlatı vereyim.
O gün köyümüzde ta Bursa ilinden gelen En Kulüp Çevre Gönüllüleri isimli çevreci bir örgütte vardı. Pankart ve sloganlarla tüm gün platoda gözde gösterisi yaparak ' Esas kıyamet doğayı korumazsak çıkacak' başlıklı bildirilerini herkese dağıttılar ve bol bol poz verdiler.
Tabii böyle önemli bir günde Hıristiyan ve İslami yapılanmalarda Şirince'de iki gün boyunca bulunmaktan ve bolca dini propaganda yapmaktan geri durmadılar.
Bolca İncil, Kur'an ve dini yayın dağıtıldı meraklısına. Allah var tümü çok kibar ve çağdaş tavırlıydı. Kendi aralarında bile medenice tartıştılar, kavgasız, gürültüsüz rekabetlerini sürdürdüler.
Jandarmamız ve istihbaratlarımızda kibarlık gösterip onlara asla müdahalede bulunmadılar.
Köydeki esnafa gelince:
İki gün boyunca Esnafımız deyim yerindeyse sinek avladılar.
Oysa günler öncesinden bu gün için hazırlanmışlar, borç harç demeden dükkanlarını satacakları veya kullanacakları mallarla doldurmuşlar, işyerlerini boyayıp, temizlemişler ve bir aydır köye gelen gazetecilere bol bol demeçler verip hayaller kurmuşlardı.
Ancak hayalleri yıkıldı gitti. Kıyamet gününde de öncesi ve sonrasında kendileri para kazanamamış üstüne üstlük çoğu maliyenin yazdığı 180 lira para cezasıyla karşılaşmışlardı.
Yani bu işten karlı çıkan Selçuk Vergi Dairesi olmuştu. Hem görevlerini yapmışlar hem de devlet babalarına mali kaynak yaratmışlardı.
Esnaf para kazanamamıştı ama her biri defalarca televizyon ekranlarında ve gazetelerde boy göstererek dizi oyuncuları kadar meşhur olmuşlardı.
Bir rekor kırıldı Şirince'de, gerçek bir rekor.
Tarih boyunca hiçbir ülkede her bir esnaf başına iki gün boyunca üç gazeteci düşen bir yerleşim yeri yoktur. Bu bir rekordur ve bu rekor İzmir Esnaf Sanatkarlar Odası tarafından Guinness Rekorlar Kitabı temsilcilerine mutlaka tescil ettirilmelidir.
Şimdi esnafın morali bozuk, aralarından bazılarının ve medyanın olayı fazla abarttığını, 'çok kalabalık olacak', 'fiyatlar yükseldi' gibi söylem ve haberlerin gelecek olan ziyaretçilerin üzerinde olumsuz etki yaptığını, olağan üstü güvenlik tedbirlerinin ve özel araçlara yolların kapatılmış olmasının insanları gelmekten caydırdığını ve bunun yanlış bir karar olduğunu ifade ediyorlar.
Gelecekten ise ümitliler. Bu olağanüstü reklamın Köylerini daha da bilinir kılacağını, bununda daha fazla turist demek olduğunun bilincindeler. 'Bu gün kazanamadık amma gelecekte Şirince bir numara olacak' diye teselli oluyorlar.
İlçe Kaymakamı Ayhan Boyacı ve Belediye Başkanı Vefa Ülgür'de bu tanıtım fırtınasını sevinçle karşılıyorlar.
Başkan Ülgür'ün kendiside Şirinceli.
Köylülerine 'malınız mülkünüz çok değerlenecek. Şu an aranızda yoksulluk içersinde bulunanlarınız varsa da dayanın ve bundan sonra sakın taşınmaz mallarınızı satmayın' diye çağrıda bulunuyor.
Sevan Nişanyan'a gelince 21 Aralık 1956 olan doğum gününü çok coşkulu kutlayamadığı bilgisini aldım.
Yaptığı basın toplantısı işe yaramadı. Medyada beklediği ilgiyi göremedi.
Özetle bir takım tipler resmen geyik yaptılar tüm ülke insanı ve basın-yayın dünyasıyla.
Kimler mi?
İstanbul ve Şirince merkezli çakma Mayalar.
Yani ' Mavi Enerji Grubu' denilen işgüzar takımı.
Üstelikte bir avuçken.
Bilim adamları dahil bunca aydın insan yuttu zokayı.
Onlar mı ne kazandı ?
Yanıtını bir önceki yazımda vermiştim.
Hadi üşenmeyip o yazımı da tıklayı verin.