Bebek Katili ve Cumhuriyet tarihimizde en çok Kürt öldüren cani, masanın başında 'Kumarda kazanmış mafya çömezi' gibi kasılarak oturuyordu.
Yan tarafta, T.C Devletinin Memuru olduklarını söyleyen iki BİT elemanı uslu çocuklar gibi, başları önde ellerinde kalem-defter ve teyp, not almak üzere bekliyorlardı.
Sırayla içeri girdiler. Önce Artiz Sırrı, sonra Şeriatçı Altan, en sonunda ise uyuşturucu baronunu TBMM aracıyla kaçıran Pervin Yenge geldi.
Saygıyla önderlerinin iki elini de öpüp, geri-geri giderek yerlerine demokratça ve özgürce oturdular!
Türkiye Cumhuriyeti'nin muhatabı ve barış kargası haline gelen cani konuşmaya başladı;
'Ben PKK Önderi Öcalan ve yoldaşım ile bir karara vardık. Önce, yoldaşım bizi destekleyecek geçici olarak hafif yollu bir özerklik verecek, bu salak Türkleri uyutmaya devam edeceğiz, sonra da biz onu arkadan destekleyip Başkan yapacağız. Yoldaşım Başkan olduktan sonra her istediğimizi yapacak. Kimse karşı çıkmasın. Özal'ın ölümü ile yarım kalan işimizi şimdi bitireceğiz. Yoldaşım bizi bizden fazla düşünüyor, özgürlük çok yakın'
dediği anda, odaya çok pis bir koku yayıldı. Koku öylesine kötüydü ki, içerde durmak mümkün değildi!
On binlerce ölüm emri vermiş Öcalan, masanın üstünden atlayıp dışarı kaçtı.
Diğerleri de koşarak dışarı fırladılar. Gardiyanlar karga tulumba Öcalan'ı kaptıkları gibi hücresine kapattılar.
Görüşme suya düşmüştü. Hepsi kahroldu ama en çok üzülen ise ileride,
Bebek Katilinin hayatını anlatan ve kendisinin de başrolünü oynayacağı
'Suçlu Ölü Bebekler ve Melek Apo' filmini çekecek Artiz Sırrı idi.
Olay Ankara'da duyulur duyulmaz, Türkiyeli Başbakan, Türkiyeli Bakanlar Kurulunu Olağanüstü toplantıya çağırdı. Bu arada BİT Müsteşarı Filiz ve Sözel Paşa'da Bakanlar Kuruluna gözlemci olarak katıldılar.
Başbakan;
'Benim Bakanlarım, Benim Paşam ve Benim Has Adamım Filizim.
Olay çok ciddidir. Kim kaçırmıştır, neresinden kaçırmıştır, kim sızdırmıştır da bu pis koku herkesi perişan edip, güzelim Barış ve Başkanlık sürecine darbe vurmuştur? Herkes konuşacak ve bu iş aydınlanacak. Yan çizmek, kıvırmak yok. Biz bu işe kellemizi koyduk, tamam mı? Vin-Vin dedik yahu, zart-pırt mı anladınız? Attırmayın lan tepemi!
Başbakan; Konuş bakalım Sözel Paşa dedi;
Sözel Paşa derhal ters L vaziyetini alarak;
'Pek çok Sayın Başbakanım.
'Barış ve Sevgi Odasında' benim askerim yoktu, Türkiyeli Mehmetçikler dış güvenliği sağlıyorlardı. O günkü karavanada da kuru fasulyede çıkmamış.
Eee zaten bunu yapabileceklerin komutanların tamamını zindana attık.
Bu yüzden bizi şüpheliler listesinden çıkarın nur yüzlü Başbakanım, yoksa çok üzülürüm. Üzüntüden kilo verebilirim maazallah'
dedi, topuk selamı vererek yerine oturdu.
Sen konuş Başçavuşum, yani filizim, dedi Başbakan;
'En çok Sayın Başbakanım, birer defa Sayın Bakanlarım ve Paşa;
Odada bulunan iki elemanımı, taa sizinle askerde kantin sorumlusu olduğumuz zamandan beri tanırım. Ayrıca aynen Öcalan gibi namazında niyazında çocuklardır.İçki içmezler sigara kullanmazlar. Her biri üçer çocuk yaptı, şimdi dördüncü için çalışıyorlar. Bunlara Bülent abimiz ağlayarak şahitlik edebilir. Benimkiler ne kaçırmıştır, ne de sızdırmıştır. Ağızları da, altları da sıkıdır benimkilerin. Ayrıca olaydan hemen sonra yapılan don-pantolon kontrolünde, herhangi bir ize rastlanmamıştır,
Sayınların Sayını Başbakanım benim, bir tanem efendim, saygılar sunarım
' dedi. Fakat yerine oturmadı.
Başbakan; Başka bir şey mi var, diye sordu;
Filiz; '
Efendim, kaçıran-sızdıran-ortalığı lağıma çeviren bence BDP'lilerdir. Olaydan hemen sonra, adamlarım onların diplerini koklayıp, altlarına bakmak istediler. Ama onlar itiraz ettiler.
Dediler ki, 'Bizim dokunulmazlığımız var, hem de üç'er tane. Bizi elleyemezsiniz. Birinci dokunulmazlığımız TC Devletinden, diğeri Sayın Öcalan'dan, diğeri de Kandil-Avrupa Uyuşturucu AŞ'den.'
Bu yüzden onlara dokunamadık Başbakanım. T.C'nin eski Genelkurmay Başkanını aldık, terör örgütü başkanı diye zindana tıktık kimse ne yapıyorsun demedi, ama bunlara dokunamadık. Çünkü bizi, size şikayet etmekle tehdit ettiler efendim.
Onlara dokunursak Barzani basına konuşurmuş, sizin başınız belaya girermiş.
Bu yüzden onlara dokunamadık Sayınların Sayını Başbakanım velinimetim benim'
dedi ve masaların altından sürünerek yerine geçti.
İslam aleminin lideri, Balkanlar-Ortadoğu ve Kafkasların haşin delikanlısı,
vatandaşına 'ne konuşuyorsun nankör, yiyecek ekmeğin yok senin' diyecek kadar kibar, Obama'nın Eşbaşkanı, Mars ve Jüpiter'in Fatihi, uydusu bol astronot Yoldaş, muhteşem kafasını ellerinin altına alarak kendi kendine konuşmaya başladı;
'Ulan bu Apo ne biçim adam be. Süreç, süreç dedi ortalığı b.k götürüyor.
Habur dedik olmadı, Oslo dedik olmadı, İmralı Süreci dedik yine çuvalladık. Selahattin de hastalanmış. Kalbi, sürece dayanamadı çocuğun.
Eee, bu işler öyle kolay değil. Dik duracaksın ama dikilmeyeceksin!'

Not: Eşbaşkan Selahattin ve Eşbaşkan Türkiyeli, hastalandıkları için Grup toplantıları iptal edildi. Ne huzurlu bir Salı günü idi be!..