Başbakan Erdoğan, teyzesinin cenaze namazını kıldıktan sonra, imamın elinden mikrofonu kaptığı gibi, cami cemaatine terörü anlatmaya başladı!...
Hızını alamayıp, teröristlerin hepsinin cehennemlik oldukları fetvasını da verdi..
Eh artık bundan sonra PKK kimseyi öldürmez. Adamlar düşünecekler;
'İstanbul İmamının dediğine göre, hepimiz cehennemlikmişiz heval.
Biz yanmışız, artık terör- merör yok'
diyecekler, ve çok şükür ki terör bitecek!..
Erdoğan, teyzesinin naşı henüz musalla taşında yatarken yaptığı konuşmasında;
'Terör konusunda önerileri olanlar varsa, biz kapımızı kapamadık, bekliyoruz' dedi.
Ben de kendisine diyorum ki, bu işler kapıyı açmakla olmaz, önce gözünüzü açacaksınız, gerçekleri göreceksiniz… Eğer gözünüzü açmazsanız, PKK çapulcuları sizi ve hükümetinizi 'terör manyağına' çevirirler. Şehit cenazelerine katılmaktan camilerden çıkamaz hale gelirsiniz…
PKK terörünü önlemek için, bizim bildiğimiz olmazsa olmaz şartlar var. Bunlar;
*Eline silah alıp bu ülkenin askerini-polisini, çocuklarını öldüren, sakat bırakan, yakan-yıkan kim varsa, sebebi ne olursa olsun, Türk Güvenlik Güçleri tarafından yok edilinceye kadar bunlarla mücadele edilmelidir.
Silah bırakmayan, öldürmeye devam eden bir terör örgütüyle mücadele etmeyip, sözüm ona siyasi çözüm arıyorum diyerek 'müzakere' etmek, ihanetle eşdeğerdir…
*Başbakan Erdoğan, başımıza getirilen belaların esas sebebi olan Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanlığından derhal ayrılmalıdır. Bir taraftan şeytanla işbirliği yapmak, diğer taraftan terörden şikayet etmek akıllı ve namuslu adamların işi değildir.
*Kuzey Irak'ta PKK terör örgütünün iki tane koruyucusu vardır. ABD ve Barzani.
Bu ikisinin haberi ve izni olmadan Kuzey Irak'ta dişi sinek bile uçamaz.
Sayıları 5.000'e yaklaşan terörist bir çeteyi, bu ikilinin fark etmemesine veya sözlerini geçirememesine ancak, geri zekalılar inanır…
ABD, tercihe zorlanmalıdır;
Ya Türkiye'yi dost olarak kabul edip gereğini yapacak, ya da Türkiye'deki pılısını-pırtısını, üssünü-kalkanını neyi varsa alıp, Kuzey Irak'a gidecektir.
Barzani denen eşkıya da tarafını belirlemelidir. Ya Türkiye'nin dostu olup, akrabadan(!) Türk ortaklarıyla ticarete ve yol bulmaya devam edip, kendi bölgesinin güvenliğini sağlayacak, ya da düşmanımız olarak kabul edilecektir.
ABD ve Barzani'ye karşı 'açığı olmayan' , onlardan korkmayan Türk Devlet adamlarının şunları söylemesi ve sonra da gereğini yapması, bölgedeki dengeleri anında yerine oturtacaktır.
'Bu andan itibaren, ABD ve Barzani'nin kesin etki alanı olan Kuzey Irak'tan Türkiye'ye bir saldırı olursa, bir Türk'ün burnu kanarsa, Uluslararası anlaşmalardan doğan haklarımız tereddütsüz kullanılacak ve Barzani'nin karargahı yerle bir edilecektir. ABD'nin Türkiye'de bulunan üsleri , tamamen Türk Ordusu yönetimine alınacaktır…'
Bunu söyleyebilen ve gerekçelerini açıkça Türk Milleti ile paylaşıp, dediklerini yapan kişi, Türk Milletinin başının dik gezmesine sebep olacaktır. Daha sonra, yapılması gereken ne varsa, gerek kültürel haklar konusunda, gerek ekonomik desteklerde, Türk Milleti olarak beraberce yapılmalı ve demokrasinin standartları sadece bir bölge için değil, tüm milletimiz için ortak olarak yükseltilmelidir..
Bunları yapabilirseniz size gerçek 'Devlet Adamı' derler. Yapamayıp, her cenazede salya-sümük ağlamaya devam ederseniz, size ne derlerse desinler, kimsenin umurunda olmazsınız, değil kapınızı nerenizi açarsanız açın
alay konusu olursunuz, deliğe süpürülür ve unutulup gidersiniz…