Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Ulu Önder'le ilgili…

Az bilinen ama çok merak edilen…

Bir ayrıntının üstündeki sis bulutlarını dağıtalım…

Bunu yaparken de…

Sizi şaşırtacak ayrıntılarla baş başa bırakalım…

***

O'na yakın olan isimler…

Sofrasının müdavimleri…

Asker arkadaşları…

Hatta Çankaya'daki hizmetliler…

Hep aynı fikirdeydiler…

Atatürk…

57 yıllık ömründe hiç doya doya gülemedi…

Çoğu kez…

Yaşadığı kırık mutluluklar, dudaklarının ucunda dondu…

***

Bir askeri deha… Bir Önder… Bir Dünya Lideri…

Neredeyse hiç 'gülen fotoğrafı' yok, inanır mısınız?

***

Kaderin O'na çizdiği yolda nasıl gülsün ki?

Bırakın gülmeyi, tebessüm eden fotoğrafı bile varla-yok arası…

Henüz parmak kadar çocukken, dayısının Selanik'teki çiftliğinde…

Kardeşi Makbule ile tarlaya dadanan kargaları kovarken bile…

Gülmek, eğlenmek, koşup-oynamak yerine…

Bir 'strateji' uzmanı gibi…

'Bak…' diyor, Makbule'ye o parmak kadar çocuk…

'Kargaların bize oynadığı oyunu anladın mı Makbule? Bizim acemi olduğumuzu fark ettiler… Bu iş, kargaları birlikte kovalamakla olmayacak… Tarlayı ikiye bölelim, bayıra gelenleri ben, düzlüktekileri son kovalama… Kendimize ait bölgenin tam ortasında duralım… Böylece hepsine yetişebilir, fazla yorulmaktan da kurtuluruz…'

Çocukken bile doya doya gülememiş Selanikli Mustafa…

***

Mahalle Mektebi'nden başladı…

Harp Akademisi'nden mezun olduğunda tığ gibi bir gençti…

1909'da 31 Mart Vakası'nı yaşadı…

1911'de Arnavutluk İsyanı'nın bastırılmasında etkin rol aldı…

Aynı yıl Trablusgarp'da binbaşı rütbesi ile Tobruk Muharebesini yönetti…

1913'taki İkinci Balkan Savaşı sırasında Trakya'da gösterdiği başarıdan dolayı Sofya ataşeliğine atandı…

Bırakın gülmeyi, 'gülümseme'ye bile zamanı yoktu…

***

18 Mart 1915…

Çanakkale Savaşları'nda on binlerce şehit verdik…

Mustafa Kemal'in sayesinde…

Dünya Çanakkale'nin Geçilemez olduğunu anladı…

Artık, O albay Mustafa Kemal'di…

Ama…

O yaşadıkları var ya…

Acılarla dolu, kahırlı günlerde özellikle…

Yüzünden düşün bin parça oluyordu…

***

11 Mart 1916'de Kolordu Komutanı olarak…

Diyarbakır, Muş ve Bitlis cephesinde…

Ruslara ve Ruslar ile birleşen Ermenilere karşı savaştı…

Takvimler 1917'yi gösterirken…

Suriye-Filistin Cephesi'nde…

Hem İngilizler'e hem de Arap çetelerine aman vermedi…

1918 Mondros Mütarekesi sonrası…

Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı'na atandı...

1919-1923 arasında Şanlı Kurtuluş Savaşı Destanı'nı yazdı…

Milletin makus talihini yenmesinde baş aktör oldu…

Cumhuriyet'i, bu millete armağan etti…

57 yıllık ömründe o kadar yoruldu ki, gülmeyi bile unuttu…

10 Kasım'da bu dünyadan göçüp giderken…

Geride bir elin parmağı kadar gülümseyen fotoğraf bırakabildi…

***

Cumhuriyet'in ilanından sonra bile…

Rahat edemedi…

İzmirli Latife Hanım'la evlendi; ancak 1000 gün sürdürebildi…

Başkaları doya doya gülerken…

O hala…

İçten bir gülümsemeyi bile sergileyemiyordu!

***

O günlerden ibretlik bir anı…

Kılıç Ali'nin anlattıklarından; virgülüne bile dokunmadan…

'Latife Hanım, Gazi Mustafa Kemal'in eşi olduktan sonra bir halk adamının, bir millet şefinin değil de sanki bir hükümdarın eşiymiş gibi kraliçe tavırları göstermesi Gazi'nin hoşuna gitmiyordu… Atatürk, Latife Hanım'ın takip etmek istediği bu yolu hoş görmüyor; artık yavaş yavaş eski sofra hayatına dönmek istiyordu… Oysa Latife Hanım, sanki Gazi'ye eza etmekten hususi bir zevk alır gibi vaziyetler takınıyordu… Mesela bir akşam Gazi çok neşeliydi… Latife Hanım sofrada değildi… Yukarıya çıkmıştı… Bu neşeye tahammül edemediğini gösteren sert bir hareketle yemek salonunu üstündeki odada, bulunduğumuz salondaki avizeyi adeta yere serecek gibi ter ter tepinmeye başladı… Gürültü, davetlilerin dikkatini çekecek bir hal alınca, Gazi sabredemedi… Misafirlerinden utandı ve istemeye istemeye karşısında oturan Salih Bey'e seslenerek:

'Salih, yukarı çık bak, hizmetçilerden bu terbiyesizliği yapan kimdir?' demeye mecbur olmuştu… Bu suretle, bu çirkin hareketin Latife Hanım tarafından değil, hizmetçiler tarafından yapılmakta olduğunu misafirlerine anlatmak istemişti…'

***

Kader güldürmek istemeyince güldürmüyordu işte…

***

Bitiriyoruz…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün…

Ancak bir elin parmakları kadar…

Gülümseyen fotoğraflarını, şimdi…

Allah uzun ömür versin, İzmirli büyüğümüz…

Yazar ve koleksiyoner Hanri Benazus koruyor…

Nokta…

Sonsöz: 'Gülmeden ölmemek için, mutluluğa kavuşmayı beklemeden gülünüz… / Jean De La Bruyere – Fransız hukukçu ve yazar…'