Cumhurbaşkanı Gül;
Kanal 24'e konuk olan Cumhurbaşkanı Gül; Uzun tutukluluk sürelerine ilişkin olarak 'haksız yere hapse gönlümüz razı olmaz' dedi.
Yargıdaki aksaklıklardan yakınan Abdullah Gül, Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda sürecin yavaş işlediğini vurguladı. Abdullah Gül, insan hakları ve özgürlüklerle ilgili Türkiye'nin konumuna gölge düşürülmemeli, dedi.
Başbakan Erdoğan;
'Bir suç sabit olmadıktan sonra şu şudur diyemeyiz. Buna elbette biz karar veremeyiz, beratı zimmet esastır. Bu nedenle sürecin uzamasını doğru bulmuyorum. Ancak, 'neden böyle yapıyorsun' diye sorgulama yetkimiz yok. Ama düşüncemiz ortada… Diyoruz ki, geciken adalet, adalet değildir…'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç;
'Tabii tahliyelerden sadece memnuniyet duyulur. Özellikle gazeteci kimlikleri olan arkadaşlarımızın 375 gündür içeride tutuklu kalmış olmaları üzüntüye muciptir. Ben daha evvel bazı televizyon programlarında ve yaptığım konuşmalarda uzun tutukluluk sürelerinin mağduriyete yol açacağını söylemiştim. Uzun tutukluluk bir cezaya dönüştürülmemelidir…'
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan;
Türkiye'nin birinci sınıf bir ekonomiye sahip olması için gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerektiğinin altını çizen Babacan; 'Gerçek anlamda hukuk devleti olmayan bir Türkiye'nin, dünyanın en büyük on ekonomisinden birisi olması hayal' diye konuştu.
Babacan şöyle devam etti;
'Yargı sürelerinin mutlaka kısalması gerekiyor. Bakıyoruz zamanaşımı. İnsanların hayatı kararıyor. Ya adalet yerine gelmediği için insanların hayatı kararıyor, ya da insanları tutuklayıp içeri atıyorsunuz, yıllarca kendileri hakkındaki hükmün ne olacağını bilmeden hapislerde duruyor insanlar…'
Ülkeyi yönetenlerin 'uzun tutukluluk' konusunda defalarca verdikleri beyanlardan birer adetini yukarıya yazdım. Bu haksızlığın ve zulmün yasal olarak giderilmesinin yukarıdaki siyasetçilerin iki dudakları arasında olduğunu herkes biliyor.
*Dört kişiden iki Başbakan Yardımcısı, AKP'nin 2 ve 3 numaraları değil mi?
*Babacan bu durumun ekonomimizi olumsuz etkilediğini ve Türkiye'nin dıştaki imajını yaraladığını açıkça söylüyor. Babacan Türkiye'nin gerçek bir 'Hukuk Devleti' olarak kabul edilmediğini söylemiyor mu?
*Başbakan Erdoğan TBMM'deki çoğunluğuyla, istediği yasayı çıkarma gücüne sahip değil mi?
*Muhalefet partileri, böyle bir yasayı destekleyeceklerini açıklamadılar mı?
*Bu haksızlığı giderecek bir yasal düzenlemeyi Cumhurbaşkanı'nın derhal onaylayacağı belli değil mi?
Görünüşte bu soruların cevabı 'evet'tir.
O zaman niçin bu haksızlık giderilmiyor;
*Ya bu dört kişinin tamamı bizimle kafa buluyor,
*Ya da diğer üçünün de patronu olan dördüncü kişi samimi değil, doğru söylemiyor.
Başka bir şık var mı, tabii ki yok…
Son soru;
'Patron' olması kuvvetli ihtimal olan kişi, civanım delikanlı değil mi?...
O zaman, niçin insanlarla alay edip, vicdanları kanatıyorsunuz?
Hiç olmazsa kapatın ağzınızı, eğin başınızı, susun…