Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de…

'Atatürk'e Kafa Tutanlar' kitabının yazarı Selahattin Güngör'ü ve…

'Nükte ve Fıkralarla Atatürk' eserinin sahibi Niyazi Ahmet Banoğlu'nu…

Saygıyla analım…

***

1930'lu yılların ortası…

Yalova'daki Gazi Köşkü'nde akşam yemeği hazırlığı var…

Kadim dostları ve yakın arkadaşları…

Sofrada Atatürk'ün etrafında halka olmuşlar…

Geç saatlerde İsmet İnönü'nün geldiği haber veriliyor…

Biraz sonra…

İsmet Paşa'da sofrada ayrılan yere oturuyor…

Fakat…

Nedense yüzü hiç gülmüyor…

Bu görüntünün yorgunluktan kaynaklandığını düşünen Atatürk…

'İsmet Paşa'ya rakı veriniz!' diyor…

***

İnönü'nün içki ile başının hoş olmadığını…

Masadakilerin hepsi biliyor ama…

Yarısına kadar da olsa, İsmet Paşa'nın kadehini dolduruyorlar…

Ancak…

O da ne?

İsmet Paşa, yarım kadehle yetinmiyor…

Üst üste üç dubleye bana mısın demiyor…

İsmet Paşa'nın içkiye olan bu ani rağbeti herkesi şaşırtıyor…

Söz dönüp dolaşıyor…

Atatürk'e verilmesi planlanan İngiliz (dizbağı) nişanına geliyor…

Nişan henüz Ulu Önder'e takdim edilmiş değildi ama…

İsmet Paşa dayanamıyor ve birdenbire…

'Bu nişanı kabul edemezsiniz' deyiveriyor...

Hava buz kesiyor; kimseden çıt çıkmıyor…

Atatürk soruyor:

'Neden kabul edemezmişim?'

İsmet Paşa, buz gibi sesle karşılık verdi:

'Çünkü, İstiklal Madalyası'ndan başka bir nişanı taşımak hakkına sahip değilsiniz!'

Gazi Paşa, sesini yükseltmedi ama…

Taş gibi ağır bir cevap yolladı silah arkadaşına:

'Taşımak şart değil ki… Nişanın verilmesi hem siyasi bir hareket hem de bana karşı gösterilmiş bir sevgi eseridir… Reddetmek uygun olmaz, üstelik yeni dostlarımıza karşı da ayıp olur…'

Yüzü kıpkırmızı olan İnönü, altta kalmak istemez:

'Aslında incelettim… Bu nişanın verileceğine dair haberlerin hepsi balondan ibaret…'

Bu karşılık, bardağı taşırır…

Atatürk, hayatının belki de en keskin cevabını verir İnönü'ye:

'Bu iş üzerinde bu kadar ısrar etmenizin sebebini anlamıyorum! Beni çekemeyen bir adam gibi konuşuyorsunuz…'

***

İsmet Paşa çok ileri gittiğini anlamıştı…

Elleri titriyordu…

Ayağa kalktı; başını hafifçe öne eğdi ve tek kelime etmeden sofrayı terk etti…

Atatürk de eliyle masayı iterek ayağa kalkmış ve sofradan çekilmişti…

***

Olaydan en çok etkilenen…

Ata'nın çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok olmuştu…

Vakit gece yarısı olmuştu…

Bahçede sinirli sinirli yürürken İsmet İnönü ile karşılaştı…

Ayak üstü sohbet ettiler; İnönü haklı olduğunu anlatmaya çalıştı…

Yaver Bozok, İsmet Paşa'nın üzgün olduğunu anlamıştı…

Bahçede bir süre daha dolaştı…

Sonra, doğruca Köşk'e gitti…

Neredeyse şafak sökmek üzereydi…

Atatürk'ün yatak odasının kapısını çaldı…

Ulu Önder, 'Bu saatte beni neden uyandırdın?' diye sordu…

Salih Bozok, şahane bir yalan uydurdu:

'Atam, İsmet Paşa'yı sofradaki olaydan sonra bahçede gördüm… Çok üzgündü… (Ah, ne yaptım da Gazi'ye o ağır sözleri nasıl söyledim) diyordu… Bana geldi, (Ne yapıp yap, Gazi'ye benim tarafımdan af dile...) diye yalvardı…'

Atatürk, asla kin tutmazdı… Dargınlıkları çok defa bir tülbentin kuruyacağı zaman kadar bile sürmezdi…

Yaverine, İnönü'yü kastederek, 'Peki, ne istiyor?' diye sordu…

Salih Bozok, yalanı sürdürdü; 'Sadece elinizi öpüp, af dilemek…'

Atatürk güldü, 'İstediği zaman gelsin' dedi…

***

Salih Bozok'un etekleri zil çalıyordu…

Doğruca, İsmet Paşa'nın yanına gitti ve oyuna devam etti:

'Paşam, bu geceki hadiseye Gazi çok üzülmüş, beni çağırtıp, (Ben İsmet Paşa'ya ne söyledim?) diye sordu… Sizinle görüşmek istiyor…'

İsmet Paşa hem şaşırmış hem de sevinmişti:

'Peki, madem ki emirleri var… Yarın gider, ellerini öperim…'

***

İsmet Paşa, ertesi gün dediğini yaptı…

Atatürk'ten özür diledi; elini öptü…

Buzlar erimişti…

O günler için sonucu vahim olabilecek bir olay…

Yaver Salih Bozok'un…

İki tarafı da idare eden 'küçük bir yalanı' sayesinde…

Alevlenmeden sona ermişti…

Nokta…

Sonsöz: 'Eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır… / İsmet İnönü – Türkiye'nin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı…)