EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SonSöz TV’de yayınlanan programda ülke ve kent gündemlerine ilişkin konuları değerlendirdi.

CHP'li Nuri Aslan, İBB Başkanvekili seçildi CHP'li Nuri Aslan, İBB Başkanvekili seçildi

Programın gündemin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması vardı.

İMAMOĞLU ERKEN ŞAH ÇEKTİ
Araştırmacı Yaldız yaptığı değerlendirmede “İmamoğlu operasyonu bekleniyordu, geliyordu. Çarşamba’dan belliydi gelişi…. Siyasetin erken sertleşmesi söz konusu… Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen erken seçim tartışmaları başladı. İmamoğlu’nun erken şah çekmesi durumu var. Satrançta erken hamlenizin sonuçları sıkıntılı olabilir. Diğer tarafta rakibin eli daha güçlü… Devletle bütünleşmiş bir siyasi yapı var. Ortada bir devlet var, geri kalan devlet düşmanı gibi tanımlama yanlış. Devletin her bireyi bu devletin eşit unsurudur. Bir grup ayrıcalıklı olmamalı. Devlet ile bir parti iç içe geçmiş olabilir ama gün sonunda netice bu değil. Sonuçta bir sandık  kuruluyor ve vatandaş oy veriyor” dedi.

İZMİR OLARAK BİZ ŞERBETLİYİZ
“Operasyonun iki boyutu var” diyen Yaldız, “Yolsuzluk boyutu… Bir takım para trafiklerinden bahsediliyor. Trol diye tabir edilen ve siyasi anlamda hükümetten beslenen gazetecilerin anlattıkları dışında bir şey görmüyoruz. Bunların ayrıntılı çıkması lazım. İzmir olarak şerbetliyiz. İzmir Büyükşehir operasyonu süreci yaşandı ve o dava çöktü. Herkes beraat etti. Kocaoğlu, çete başı olarak 397 yılla yargılandı. Ciddi mağduriyetler oldu, yıllarca hapis yatan oldu, gün sonunda beraat ettiler. O dava ile bu dava arasındaki fark, İzmir davasının başındakiler FETÖ’cülerdi. Soruşturma savcısından hazırlık savcısına polisine kadar hepsi FETÖ’den yargılandı. Bunda farklı duygu durumu var. Yargı konusunda Türk halkının görüşü farklı. Halk yargının siyasallaştığını ve bağımsızlığını kaybettiğini düşünüyor. Yargının adalet için çalıştığı duygusu azalıyor. Bu çok önemli. Bu bir aygıta dönüşürse ayarı bozulan kantar zamanı gelir sizi de tartar diye bir söz var. 4 gündür gözaltı süreci var, ek gözaltı gelebilir. Terör suçlaması olduğu için daha da uzayabilir. Yolsuzluk muamma. Savcının elinde ne var, şu an karanlık. Bir şey olmasa operasyon olmazdı dendi. İBB Başkanı örgüt lideri, çete lideri deniyor. 5 kişilik bir kadrodan bahsediliyor, geri kalanından örgüt üye olduğui yardım ettiği bildiriliyor” şeklinde konuştu.

OPERASYON İLE CHP KURULTAYI BİRLİKTE KONUŞULUYOR
Gazeteci Fatih Yapar ise “Belediye hiyerarşisinde genel sekreter, genel sekreter yardımcısı, daire başkanları, şube müdürleri olur.  Gözaltındaki isimler hep dışarıdan… Belediyeden iş, ihale alanlar var. Buradan CHP’nin kurultayı ile ilgili tartışmalar var. Alınan cep telefonlarından, verilen kurultay öncesinde bazı delegelere verilen paralardan bahsediyordu bazı TV yorumcuları. Aktarılan paralar, paraların finans kaynakları gibi konuları ele alınıyor. CHP’nin İstanbul kongresi ve kurultay ile ilgili bu yönde değerlendirmeler oluyor” değerlendirmesini yaptı.

ERDOĞAN’IN O SÖZLERİ DOĞRU!
Ümit Yaldız ise “Bu operasyon Ergenekon gibi başlayıp matruşka gibi her davanın içinden başka bir soruşturma mı olacak bilmiyoruz. Para kuleleri meselesi vardı. Paranın kaynağı ile ilgili araştırma başladı, derinleşti. İstanbul kongresinde yaşandığı iddia edilen olaylar var. Erdoğan’ın konuşmasında ‘kamera önünde gözyaşı döktüklerine bakmayın. Onlar timsah gözyaşı döküyorlar. Kapalı kapılar ardından sevin naraları atıyor’ diyor. Doğru mu? Doğru. İlçe belediyelerinde de yürütülen soruşturmalarda şikayetçilerin belediye içinden ya da CHP’li olduğunu söylüyor. Bu iç hesaplaşma sonucu devlet bu verilere ulaşıyor anlamına gelen sözleri var. CHP’deki hesaplaşma başka yerlerdeki hesaplaşmalara benzemez. Kendi içlerinde yaşanan tartışmalarda rakip partide olanlar dahi makul sayılabilir. Çok kanlı olur hesaplaşma… Kurultay da öyle oldu. İlk turda İstanbul’un delegeleri baskı altına aldığı, para verdiği, vaatlerin olduğu parametreler konuşuldu. Dosyada bunların olduğu ve CHP’ye kayyum atanması ile ilgili bir sürece gebe olunduğu söyleniyor. Kongrenin iptali, CHP’nin parçalanması tartışmaları başlar” dedi.

ERDOĞAN’IN İSTANBUL’DA İKTİDARA GELİŞİNDE İSKİ SORUŞTURMASI VARDI
Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemi anımsatan ve İSKİ soruşturmasından örnek veren Yaldız, “Bir tarihsel perspektif var. Erdoğan’ın siyasal yaşamının başladığı yere dönelim. Erdoğan’ın seçilmesi imkansız görünen noktadan çok az bir farkla seçim aldı. SHP’nin az farkla kaybetmesinin nedeni İSKİ soruşturmalarıydı. İSKİ’de genel müdür, sevgilisi, eşi ve bir takım ihaleler üzerinden SHP’lilerin vurgun yaptığı algısı ülke genelindeki CHP’li belediyelerin tamamını vurdu. İzmir dahil. Özfatura kazandı İzmir’i. Erdoğan böyle bir iklimde bayrağı devraldı. 31 Mart sonrası ülkede CHP rüzgarı esti. Alınmaz denilen yerler alındı. Batı’da AK Parti’ye ait hiçbir kent kalmadı. CHP 40 yıl sonra birinci parti oldu. 89-94 travmasını CHP yeniden yaşamamalı. Bugün gelinen noktada yolsuzlukla ilgili bir şey çıkarsa siyaseten bunun üzeri örtülür diye düşünülüyor. Yolsuzluk başka partiler yaparsa problem değil bu ülkenin kurucu unsuru yolsuzluk yaptığında en başta CHP’li seçmen eleştiriyor. Erdoğan’ın böyle bir hayali olabilir. Yeniden 31 Mart fotoğrafının terse dönmesi için yolsuzluk üzerinden yapılacak operasyonel süreçlerle olabileceğini bırakabilirler. Yolsuzluk yapıldıysa yapılacak çok bir şey yok. Peki bu hükümetin yolsuzluk diye bir gündemi mi var? Kadir Topbaş, Melih Gökçek’in durumu ortada. AK Partili bir belediyeye niye yolsuzluk soruşturması açılmadı? Bu haklı bir sorudur ama somutlaşırsa var olan yolsuzluğu temizlemez. Onlar yaptı, bizde yaptık diye bir şey yok. Vatandaş notunu verir. O notlar seni iktidara taşıdı” değerlendirmesi yaptı.

Gazeteci Fatih Yapar ise “Kandil’e gidip gelenlerle diyalog kurulması, ihale alınması, Kent Uzlaşısı’nın belediyelerde ihale alanlar üzerinden örgütlenmesi, 171 defa Kandil’e gidip geldiği söylenen bir isim var, İmamoğlu’nun onunla görüşmesinden ve HTS kayıtlarından bahsediliyor. İstanbul operasyonu Ankara’yı da İzmir’i de ilgilendiriyor. Kent Uzlaşısı’nda belediye başkanlarından anlaşamıyorsunuz, belediye meclis üyeleri üzerinden anlaşıyorsunuz. Meclis üyelerinde olmazsa belediye başkan yardımcılıklarında anlaşıyorsunuz. Manisa-Yunusemre’de belediye başkan yardımcısı Beykoz Soruşturması’ndan içeri alındı. Bu tip ilişkiler var kimin nereden çıkacağı belli olmayan” dedi.

ÜLKE UZLAŞISINI KONUŞURKEN KENT UZLAŞISINI YARGILAMAK İRONİK DEĞİL Mİ?
Ümit Yaldız kent uzlaşısı konusunda yaptığı değerlendirmede “Yasal bir parti ile ittifak yapılırsa sorun yok. Meclis üyesi adayı olmak için adli evrak kullanılması lazım. Seçim kurullarından izin alınması, listelerin incelenmesi lazım. Kandil’deki isimleri mi listeye konmuş? Burada yasal çerçeve içerisinde kurulmuş bir parti ile ittifak yapılmış. Bu seçim ittifakı ile büyükşehirlerde zafer kazanmış ve birinci olunmuş. Sonuç böyle olunca kent uzlaşısı suç sayılıyor. 2019’da da vardı. Çok daha net bir uzlaşıydı. Bu seçimde yalandan da olsa aday çıkardılar İzmir’de. 2019’da Apo’nun mektubu okundu. Bunu nereye koyacağız? Diğer yandan içinden geçilen süreç var. Yeni bir açılım süreci var. Ülke uzlaşısı noktası var. Ülke uzlaşısını konuşurken kent uzlaşısını yargılamak ironik değil mi? Bu suçu kim işlemiş. DEM ve CHP anlaşma yapmış. Ortada suçlu varsa CHP de suçlu. İmamoğlu bu organizasyonu yapmış. Buradan İmamoğlu ceza alınırsa iş CHP’ye kayyum atamaya gider. Türkiye’de şu olmaz, bu olmaz denilen noktaları geçtik. 15 yıldır bu olmaz, bu da yaşanmaz denebilecek bir garanti yok” açıklamasını yaptı.

SAVCILIĞIN ALDIĞI KARARIN SOKAKTA HÜKMÜ YOKSA KARŞILIĞI DA YOKTUR

Yaldız şunları söyledi:

“TÜSİAD Başkanının gayet demokratik hakkı olan ülke yönetimini eleştirme hakkını zapturapt altına alıp koluna polis, adliye koridorlarında gezdiren ülkeyiz. Bırakın dış yatırımcı gelmesini iş insanlarının yurt dışına gitmeyi düşündüğü bir hale geldik. Ciddi bir ekonomik kriz yaşama durumumuz var. Huzur vermiyorsanız sorun çıkar. Ekonomik, demokratik istikrarı sağlıyorsanız, adil yönetiyorsanız ülke rahatlar. AK Parti döneminde CHP’ye yolsuzluk soruşturması açılıyor. CHP’liler hırsızsa hırsız olan cezasını alsın. Kendi mensuplarını, belediyelerini göz ardı ediyorsun. Mansur Yavaş, ‘Gökçek döneminde 100’ün üstünde belediye idari birimleri tarafından tespit edilen yolsuzlukları adalete teslim ettik. Soruşturma dahi açılmadı’ dedi. Bülent Arınç tarafından bile ciddi şekilde yaftalandı. Burada kamuoyu vicdanında karşılık olmaz. Türkiye bunu da atlatır. Adalet terazisi iki kefelidir. Hüküm verirsiniz. Vatandaş da hüküm verir. Sizin verdiğiniz hükme vatandaş da katılıyorsa adalet vücut bulur. Erdoğan şiir okudu, içeri attılar, hüküm verdiler. Mesela Erdoğan belediye başkanlığı döneminde kalpazanlıktan da yargılandı. Halkta karşılığı olmadı. Ve iktidara geldi. Sizin kararınız hukuki olabilir, davanın savcısı olabilir. Sokakta karşılığı olmazsa boş olur. Türkiye’nin algısını, huzurunu bozmaktan öteye gitmez. Geçmişimiz böyle yargılamalarla dolu. Menderes’i ve bakanları astık. Aylarca sürdü yargılamalar. Bir sürü suçtan bahsedildi. Toplum kabul etmedi bunu ve kendileri demokrasi şehidi olarak anılıyor. Deniz Gezmiş ve arkadaşları hukuken alınan kararla asıldı. Bu üniversiteli gençlerin sırf Amerika’ya yalakalık olsun diye asıldığı duygusu bu toplum üzerinden atılamadı. Buna benzer yargılamalar var. Siyasal dava algısı ile beraber her şey aklanır. Demirtaş 7 senedir içeride. Demirtaş’ın ‘tutuklu olması hukuki mi, siyasi mi?’ desek büyük bölüm insan ‘siyasi’ der. Yaptığı 3-5 açıklama dışında bir şey bulamazsınız. O zaman 7 milyonu hapse atmak lazım. Kobane olayları doğru, olay nasıl oluştu, nasıl gelişti? Önemli olan kararın halkın vicdanında karşılığının olup olmaması. İmamoğlu 10 yıl sonra bile sahaya döndüğünde çok başka bir yerden başlayabilir”

KENDİSİNİ SAVCI YERİNE KOYANLAR VAR
Gazeteci Yapar, savcılığa intikal eden soruşturmanın doğru şekilde ele alınmasının altını çizerek  “Yaşananların sonrasında para sayma makineleri, yurt dışına kaçanlar üzerinden resmen dezenformasyon var. Bu soruşturmayı yürüten hakimler, savcılar var. Polis var. Teknik takipler var. Bu iş içinde çalışan devlet görevlileri varken böyle trol hesaplar üzerinden şaibeli isimlerden, FETÖ borsalarında yer almış olanların ağzından bu tip söylemlerin çıkması toplumu rahatsız ediyor. Her şey ortada… Sosyal medya akışında bir şey var; karşı duranlar, destek verenler… Savcılıktan dosyayı yarım yamalak alanlar kendilerini savcı yerine koyanlar var. Gözaltına alınan insanları savunanlar var. Hukuki operasyondan çok sosyal medyada karşılıklı dalaşma noktasına gelindi” değerlendirmesini yaptı.

İMAMOĞLU, ÖZEL İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINI KENDİSİNE ZIRH YAPMAK İSTEDİ
Ümit Yaldız ise “Bir siyasi liderin derdest edilmesi şeklinde algılanmasının nedeni bu. Hafta sonu yapılacak önseçim zaten tiyatroydu. Belki de tüm olayların sebeplerinden birisi olabilir. Tiyatroydu. İstanbul’da gidişatın nereden ereye doğru gidileceğini gösteren ilk barametreler Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarıydı. Esenyurt’ta İmamoğlu’nun mevcut adayı çekerek kent uzlaşısı çerçevesinde alınan kararla başka bir ismi aday olarak koymuştu. Bunun sonu İmamoğlu’na çıkar dedik. Turpun büyüğü heybede açıklamaları, adım adım İmamoğlu’nun etrafının sarıldığını bize düşündürüyordu. Burada İmamoğlu, Özel ile işbirliği yaparak cumhurbaşkanı adaylığını kendisine zırh yapmak istedi. 23 Mart gelmeden devlet harekete geçti. Bugün ise İmamoğlu’nun yerine kayyum atanması düşünülüyor” açıklamasını yaptı.

YAVAŞ’A GELİNİRSE BUNDAN SONRAKİ YOLSUZLUK OPERASYONU ALGISI TAMAMEN ÇÖKER

Mansur Yavaş’ın süreç içinde aldığı pozisyona da dikkat çeken Ümit Yaldız şunları söyledi:

“Özel, İmamoğlu, Yavaş arasında bir üçlü görüşme yapıldı. Bu görüşmenin neticesi açıklanmadı kamuoyuna. Küçük küçük İmamoğlu konuştu, Yavaş zamanı geldiğinde konuşuruz dedi. İmamoğlu ve Özel bugün olanları öngörüp bunu yapmak zorundayız demiş olabilirler Yavaş’a. Ekrem Bey’i korumak zorundayız demiş olunabilir. Yavaş’ta büyük bir kırgınlık duygusu içinde değildi. Yol haritam var, vakti zamanında düşüncelerimi açıklayacağım dedi. Daha suhuretli bir açıklamaydı.

Yavaş, yurtdışında yakalandı operasyona. Sıra ona da gelebilir. Türkiye’de şu yaşanmaz denilecek şey kalmadı. Yavaş’a da gelebilir. Yolsuzluk üzerinden gelinse de dürüst başkan algısı var kendisinde. Oyunu sonu seçimde yüzde 100 arttırmış bir başkan. Konser yaptı falan. Onlarla ilgili gerekli idari kararları almış. İki çalışanı uzaklaştırmış. Yavaş 99’dan bu yana, Beypazarı’ndan bu yana para trafiğini şeffaf şekilde açıklamış. Yavaş’a gelinirse bundan sonraki yolsuzluk operasyonu algısı tamamen çöker. İş tamamen siyasal bir tarafın rakiplerini ortadan kaldırmak istediği olarak algılanır. Yavaş’a bu anlamda soruşturma geleceğine dair yorumların doğru olmayacağına inanıyorum. Algı çöker. Sokağa o zaman daha kitlesel inilir. Yavaş ve İmamoğlu farklı profiller. Yavaş sağdan gelen, milliyetçi bir isim. Devlet içinde milliyetçi nüfusu geniş. Milliyetçi isimlerle Yavaş’ın diyaloğu iyi. AK Parti adayının iki katı oy aldı. Yavaş’ın üstüne gelinme ihtimali zor diye düşünüyorum. Saraçhane’deki işe liderlik etmesi de kendi yolculuğu açsından değerli görüyorum. ‘Cumhurbaşkanı adaylığımı askıya alıyorum’ dedi”

YAPTIĞIMIZ İKİ ARAŞTIRMADA ÖZEL’İN OYU YÜZDE 10’UN ALTINDA
İmamoğlu’nun devre dışı kalması durumunda olası senaryoları yorumlayan Yaldız “Bundan sonra ne olur? Tonla senaryo var. CHP’ye kayyum atanırsa CHP’nin kurultayı iptal edilirse Kılıçdaroğlu ekibinin geri geleceği söyleniyor. Özel’in ciddi bir hazırlığının olduğu, İmamoğlu’nun başına bir şey gelmesi durumunda alternatif olarak ortaya çıkabileceğinden bahsediliyor. Biz de yaptığımız araştırmada üçlü soruyorduk; İmamoğlu mu, Özel mi, Yavaş mı CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olsun dediğimizde Yavaş birinci, İmamoğlu ikinci, Özel üçüncü çıkmıştı. Özel bir araştırmada yüzde 9, bir araştırmada yüzde 6 çıkmıştı. Özel’in aday değilim demesine rağmen Özel’in de adaylık meselesinde öne çıkma durumu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan diğer muhalefet partilerini de yönetmek, dişine göre adayı mindere çekmek konusunda yetenekli. Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu ve ya Yavaş olsaydı bugün daha farklı bir ülke atmosferinden bahsedecektik” dedi.

Gazeteci Fatih Yapar, operasyonda İzmir’de yakın temasları olan isimlerin olduğunu belirterek “gözaltına alınanlar arasında İzmir’deki belediye başkanları anketinin uygulayıcısı ve yapıcısı, İzmir’den belediye başkanlarının da yakından tanıdığı Reform Enstitüsü’nün başındaki isim Mehmet Ali Çalışkan var. İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem genel sekreteri ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı, İPA Başkanı Buğra Gökce de gözaltına alındı. Şu anki büyükşehir belediye genel sekreteri Ramazan Tezcan, Cemil Tugay’ın Ekrem İmamoğlu’na yakınlaşması sonrası Mehmet Ali Çalışkan aracılığıyla göreve gelmişti. Belediye başkanları partinin etkinliklerine katılıyor. Dağınıklık da var. Belediye başkanları da tam ne yapacağını bilmiyor. Bazıları parti toplantılarına katılıp değerlendirmeler yapıyor. Bazıları yapmıyor. İstanbul merkezli yürütülen operasyon Ankara’ya da gelecek diyenler var. İzmir’e gelse şu, bu belediyede olur mu diyenler var. Kimse ne olacağını bilemiyor” dedi.

CHP SÜRECE HAZIRLIKSIZ YAKALANDI, YENİ YENİ TOPARLANIYOR

Ümit Yaldız ise şunları söyledi:

“Mehmet Ali Çalışkan-Ramazan Tezcan ilişkisi güçlü. Reform Enstitüsü’nde beraber çalışmıştı Ramazan Tezcan ve bu kurumun yöneticilerindendi. İmamoğlu tarafından kurulan enstitünün 7 kurucusundan biriydi. Trolvari gazetecilere sızdırılan bilgilere bakıldığında terör iltisaklı biri ile Çalışkan’ın çeşitli görüşmeler yaptığı söyleniyor. Gökce’nin İPA üzerinden devlete paralel açıklamalar yaptığı ve bunun üzerinden orada olduğunu iddia etti Cem Küçük. Buğra Gökce’nin İzmir’de İmamoğlu’nun programı sürecinde yaptığı toplantıyı konuşacaktık. Konak İlçe Başkanı’nın da hazır bulunduğu 60 kişilik toplantıda ne konuştuğu, CHP İl Örgütü’ne paralel bir yapı nasıl kurulduğunu konuşacaktık. Gündem değişti. Gökce’yi başka bir konu ile konuşuyoruz.

İmamoğlu’nun operasyonel süreçlerinde Buğra Gökce, Mehmet Ali Çalışkan, Murat Ongun kritik isimlerdir. İmamoğlu alındığında dışarıdaki organizasyonu rahata yürütecek isimlerdi. Kocaoğlu’na yapılan operasyonda dışarıya karşı süreci yönetmek noktasında daha hazır bir isim olan siyasal iletişimci Ali Sabutkay vardı. Onu da 8 ay cezaevine yatırmışlardı. Bu tip noktada dışarıyı yönetebilecek, aktörleri harekete geçirebilecek isimlerin gözaltına alınması ile CHP sudan çıkmış balığa döndü. Belediye başkanlarının yaşadığı karmaşa bundan olabilir. Mansur Yavaş yurt dışında, Özel’in süreci daha sert yönetmesi ile ilgili beklentiler vardı. Yani CHP bu süreci okumamış. Hazır değil. Hazırlığı İmamoğlu ve ekibi yapmış. Bütün ekip alınınca hazırlık kalmadı ve CHP yeni yeni kendisini topluyor.

İMAMOĞLU GELECEK VAAT EDEN LİDER POZİSYONUNDAN CHP’NİN YARISINI CEZALANDIRAN BİR PROFİLE DÖNÜŞTÜ

Operasyonlar İzmir’e gelir mi? Balıkesir’e mi, Muğla’ya mı, Afyon’a da gelir mi? Bilemeyiz. Kent Uzlaşısı, İzmir’de var mıdır, bu suçsa nasıl ele alınır? Zaten İzmir’de CHP’li belediyeler kesintilerden, personel maaşı ödemekten ihale yapamadı ki. Belki de kesintiye dua edecekler. İhale bile yapamadılar. Öküzün altında buzağı aranıyor. Bunu da bazı CHP’liler altlık yapıyor maalesef. İç hesaplaşma var. İmamoğlu’nu düşünelim: İki kez Yıldırım’ı yenip sandıklara sahip çıkan, gönüllere taht kurmuş, gelecek vaat eden lider haline gelmişti. İmamoğlu, CHP’de iki seçim daha yaşadı. Murat Kurum’u yendi fakat kendi parti içerisinde de kurultayda gömdüğü isimler oldu. Yerel seçimde İstanbul ilçelerinde zabıta müdürü, genel sekreter yardımcıları, yakın yöresindeki kim varsa ya meclis üyesi ya belediye başkanı. Parti içi süreçler, ön seçim işledi mi? Üsküdar’a giden hanımefendi mesela ne kadar Üsküdarlı idi, ne kadar Üsküdar örgütü ile bağı vardı? Gelecek vaat eden lider pozisyonundan CHP’nin yarısını cezalandıran bir profile dönüştü. Belediye başkanlarının belirlenmesinde İstanbul’un dışında İzmir’de de İmamoğlu yönlendirmesiyle aday yapılıp başkan seçilen çok sayıda isim sayarım. Neden ihbar mekanizması bu yüzden işledi? Ön seçim sandığı bugün değil o gün kurulsa bunlar olmayabilirdi. Her yerde benim adamım olsun, her şey kontrolümde olsun, süreci delegeleri kontrol edelim, ihaleleri kontrol edelim derken her şeyi kontrol edemiyorsunuz. Kontrol edemedikleriniz size düşman olur”