Bu hafta beş günlüğüne Harvard Üniversitesinde 'Etik Değerler Eğitimi' konferansındaydım. Sabah 8:30, akşam 21:30, öğleyin bir saatlik bir yemek arasıyla 600 akademisyen kapanıp Etik Değerler Eğitimini konuştuk, tartıştık, paylaştık. Her açısını… Irkçılıktan tutun, kadın hakları, Etik felsefecilerinden tutun, siyasette etiği ve biz eğitimcilere düşen görevleri, aktivistlikten tutun, doğayı korumaya, 5 gün, günde 13-14 saat konuştuğumuz yetmediği gibi akşam bir kadeh içip gevşeyelim dediğimizde konu yine bunlara döndü. Az kala gece uyurken gördüğümüz rüya da bu konular olacaktı…

Bu beş gün içinde ABD'yi fırtına bastı, Boston -5lere indi, rüzgar adeta bıçak gibiydi. Sabah 7:30 yola koyulduğumuzda titredik, akşam 10larda yola koyulduğumuzda donduk. Hatta toplantılarımızı yaptığımız salonlar da ısınamadı, paltoyla oturduk. Ama hiçbir şey bizi katılmaktan, beyin fırtınasından, ilim bilimden koparamadı… Çok mutlu bir 5 gün geçirdim, yaşamın tatsız gerçeklerinden 5 gün için koptum derken dün İstanbul'da patlayan bombalar ve kayıp canlar ile uyandık. Yüreğimize ateş düştü, yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabır, yaralananlara acil şifa dileklerimle…

Dünyanın dört bir yanından çok dolu, çok bilgili insanlar gelmişti. Bizim eğitim camiamızın duayeni, çoklu zeka kuramcısı Howard Gardner zaten ev sahibiydi. Dijital çağdaki çocuklarımızı bekleyen tehlikelere yoğunlaştı. Etik, duygularla ilişkisi, entelektüel bakış açısı tartıştığımız diğer konular arasındaydı. Dünyanın dört bir yanından çok değerli kişiler gelmişti dedim, peki bizim ülkemizden kimler, hangi değerli eğitimciler vardı?

Genç bir çocuk vardı, Londra'da bir üniversitede doktora öğrencisiymiş. Yani akademisyen değil. Alanı Din Eğitimi imiş. 7 yıldır doktora yapıyormuş! 'Doktora en geç 4 senede biter, sen ne yapıyorsun 7 yıldır' dedim, 'ık, mık' dedi, cevap veremedi. 'Burslu musun' dedim. 'Devlet bursu!' dedi. Bugün Londra'da bir öğrencinin eğitim alması, okul ücreti, barınma, ulaşım, vb deyince yılda 100 bin TL. 7 senede en az 700 bin TL! Ne acı…Kim ödüyor bu parayı? Devlet! Yani vergi mükellefleri, vergisini ödeyen biz namuslu vatandaşlar… Maaşını almadan, maaşından kesilen vergiyi veren devlet memurları, işçiler… Kendi çocuğunu yurt dışında okutamayan, hatta yurt içinde bile okutamayan binlerce, milyonlarca vergi mükellefi, emekçi bu çocuğu 7 yıldır Londra'da okutuyor. Yetmedi, bir de 5 günlüğüne çok lazımmış gibi Harvard'a yolluyor, onun uçak parasını ödüyor, otel parasını, harcırahını ödüyor…

Peki bu uzatmalı öğrenci ülkemizi çok mu iyi temsil etti? Bu ilim bilim ortamına çok mu katkı koydu? Hayır, sadece turistik bir seyahat yaptı! Üzülmemek elde değil, bu haksızlığa… Bu öğrenci gibi yüzlerce, binlerce öğrenci var, lüks içinde yurt dışında eğitim adı altında sefa süren…

Buna benzer bir kişi daha vardı ama en aşağı yurt dışında burslu okuyan öğrenci statüsünde değildi, devletten, yani biz vergi ödeyenlerden sadece ulaşım, otel, harcırah açısından faydalanıyordu. Artvin üniversitesinden gelmişti. İngilizcesi hatalarla doluydu, aksanı maalesef anlaşılmıyordu. Onun da ilim/bilim adına katlısı pek olmadı. ODTÜ; İTÜ; İYTE; Boğaziçi gibi İngilizce tedrisat yapan üniversitelerde çalışan, İngilizcesi düzgün, ülkemizi temsil edecek, akademisyenleri uzun yıllardır bu tür toplantılarda artık göremiyorum. Sadece birinin akrabası, tanıdığı - liyakat ve haketme değil - torpil ön planda maalesef… bu da yurt dışında kuvvetle fark edilmekte, ülkemizin saygınlığını zedelemekte… En kısa zamanda değişmesi dileğimle…