Diren ÇELİK-Ahmet Can KARATAŞ / EGEDESONSÖZ- İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, ikinci gününde 'Vicdana Davet' sloganıyla konuşmacılarını ağırlıyor.

Kongre kapsamında Türkiye'nin önemli ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm arayışıyla düzenlenen çalıştay ve oturumlarda birçok iktisatçı, akademisyen, politikacı sivil toplum örgütü temsilcisi yer aldı.

O GÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE ÖNÜMÜZDE YENİ BİR DÖNEM VAR
Programa konuşmacı olarak TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, kongrenin tarihsel önemine vurgu yaparak 'Tarihi zamanlardan geçiyoruz. bu yüzyılın iktisat kongresinde konuşmacı olarak katılmaktan onur duyuyorum. Bundan 100 yıl önce İzmir'de toplanmış olan İktisat Kongresi'nin anlamını konuşmadan devam etmek mümkün değil tam o andaki duygulara tercümen etmiş duygular yaşıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk kongreyi açan konuşmasında başarılı olmak için çok çalışmak gerektiğini bilmeliyiz, iktisadiyat demek her şey demektir. Yaşamak için mutlu olmak için insan varlığı için ne gerekse bunların tamamı demektir. Ziraat demektir, ticaret, emek, her şey demektir. Bütün bu konularda memleket ve milletin ne halde olduğunu biliyorsunuz' der ve iktisat programının temel başlıklarını özetler. Farklı kesimlerde bin 135 katılımlı toplantı iktisadi esasları belirler. O gün olduğu gibi bugün de önümüzde yeni bir dönem var. Kongrenin son oturumunda izlenmesi gerekilen politikalara dönülecek. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı başlıyor ve kongrenin son oturumunda bu yeni dönemde izlenmesi gereken politikalar aktarılacak' dedi.

BU YÜZYILDAKİ HEDEFİMİZ KALKINMA
Türkiye'nin ikinci yüzyıldaki temel hedefinin kalkınma olduğunu altını çizen Turan, 'Kongrenin düzenleyicileri kongrenin adını 'Geleceğin Türkiyesini inşa ediyoruz' diyerek isabetli koymuşlar. Yüzüncü yılı geride bırakırken 100 yıllık yaşananlara baktığımızda bardağın dolu tarafı kadar boş tarafı da gözümüze çarpıyor. Bu yüzyıldaki hedefimiz yine kalkınma... 2023 yılının dünyasında kalkınmayı daha geniş bir çerçeveye oturtmakta mecburuz. Bugün milletin rahat ve mutlu olmasının kalkınma ile beraber toplumsal adaleti sağlamaktan, uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmaktan, ve insanlığın tüm mirasını tehdit altında bırakan ekolojik yıkım ve küresel ısınmayla mücadele etmekten geçiyor. TÜSİAD'ın 50'nci yılı için hazırladığımız raporda hayalimizdeki Türkiye'yi gelişmiş, saygın, adil, aydın ve çevreci olarak tanımlamış ve ülkemizi nasıl inşa edeceğimiz sorusuna cevap aramıştık. Geleceğin Türkiyesi'ni insani gelişme yetkinleşmeyi sağlayarak bilim ve teknolojiye yatırım yaparak siyasette, toplumsal ilerlemeyi mümkün kılacak bir anlayışla başarabileceğimizi ileri sürdük' şeklinde konuştu.

İLERLEMENİN GÖSTERGESİ BETON YAPILAR DEĞİLDİR
Uygarlığın ileri bir noktaya taşınmasında yapılacak olan yatırımların önemine dikkat çeken Başkan Turan, deprem felaketine dikkat çekerek 'Bugün ilerlemenin göstergesi ne yer altı kaynakları ne de beton yapılar… Beton yapıların bilim esas alınmamışsa, kurumlara riayet edilmemişse ve kurumlar görevlerini yapmadıysa nasılda bir anda yok olabileceğini öğrenmiş olduk. Gelişmişlik ve kalkınmayı ancak iyi düzenlemiş ve akılcı politikalar üzerine inşa etmememiz gerektiğini çok iyi anladık. Depremin yıkımını çok derinden hissettiğimizi ve üyelerimizle başlattığımız seferberliğe devam ettiğimizi söylüyorum. Bu dersleri iyi kullanmak zorundayız bunların karşısında çok büyük bedeller ödedik. Bir daha bu yıkımın yaşanmasına müsaade etmemeliyiz.

RANT DEĞİL İNSAN MERKEZLİ KALKINMA OLMALI
Rant merkezli bir ekonomi anlayışının sonuna gelindiğini kaydeden Orhan Turan şunları söyledi:

Kurum ve kurulların var gücümüzle insana bilime ve kurumlara odaklanmalıyız. Yıkıma bakınca bu son facia değil. İşyeri kazalarında da hayatını kaybeden vatandaşlarımızı düşününce insanı merkezine alan bir aklanma politikası hayata geçti mi sormadan edemiyorum. Rant değil insan merkezli kalkınma olmalı. Bu konuda toplumca bir karar vermememiz gerektiğini düşüyorum. Kalkınmayı hızlandırmak için sağlıklı bir büyüme sürecine ihtiyacımız var. Yüzde 60 olan enflasyonun düşmesini, yüzde 5'lere inmesini sağlamak zorundayız. Sağlıklı bir büyümenin ilk şartı makroekonomik istikrar. Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Merkez Bankası'nın bağımsız olması çok önemlidir. Özellikle 21'nci yüzyıla ilerlediğimiz bu süreçte meselemiz sadece üretim yapmak değil ileri teknoloji ürün ve hizmetlere yönelmek daha fazla katma değer katmak zorundayız. Aksi halde global trenleri kaçırırız. Düşük ücret düşük beceri düşük teknoloji ile üretilen ürünlerin fiyatları azalıyor. Tarımdan sanayiye, inşaattan hizmetlere, tüm sektörleri ilgilendiren bu süreçlerde iş ve ayırım rotalarından bu zemini bu reformların yapılmasına ihtiyaç var. Bu reformlarla adil rekabet koşullarının iyileştirilmesi ve ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücünün tasvip edilmesi gerekiyor. Türkiye'yi dijital dönüşüme hazırlamak en önemli unsurlardan birisi. Eğitim sistemimiz 21. Yüzyılda gerekli tüm becerileri kazandırmalı. Ezberciliğe değil özgür yaratıcı düşünceye ihtiyacımız var. Dijital teknik ve sosyal bir genç kuşak yetiştirmeliyiz. Toplumsal adaletin iyileştirilmesi gerekiyor. Geleceğin Türkiye'sini kurarken kısa sürede yoksulluğun azalması ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin azalması gerekiyor