İZMİR - 1994 yılında seçildiği Buca Belediye Başkanlığı görevini kesintisiz 15 yıl sürdüren Cemil Şeboy, bu işin akıllı adam işi olmadığını, akıllı insanı da en sonunda delirteceğini söyledi.
Belediyeye yönelik düzenlenen operasyon kapsamında zor günler geçiren, tutuklanan, cezaevinde yatan ancak sonuçta aklanan Şeboy, şimdi de "Neden gecekonduları yıkmadın" diye yargılandığını belirterek yaşadıklarına isyan etti.
Son dönemde gergin olan ve sinirlerine hakim olamayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu da bu anlamda çok iyi anladığını söyleyen Şeboy şöyle konuştu:
"1994'lü yıllar belediye başkanlığı için daha rahattı. Ama her geçen gün daha da zorlaştı. Menfaatine dokunduğunuz insanlar, şantajla iş yaptırmak isteyen insanlar. Bunlara hep direniyorsunuz. Bunlarla kavga halindesiniz. Siz bir kişisiniz, ama karşınızda koskoca bir kent var. Bu kent hep size karşı. Herkes birşeyler istiyor, birşeyler yaptırmak istiyor. Tayininden tutun da yoluna parkına kadar. Bazılarının da özel menfaatleri var. Bunlarla boğuşuyorsunuz. Ben iş yapmaktan korkmam. Dağları devirir geçiririm. Ama sistem bana uygun bir sistem değil. Çalışmaya uygun bir sistem değil. Öyle veya böyle 15 yıl bu işi götürdüm. Ama belediye başkanlığı akıllı adamın işi değil. Akıllı adamı da zaten delirtirler. Son zamanda deli demiyorum ama Aziz Kocaoğlu'nun halini de anlıyorum. İnsan etten kemikten yapılmış. Sinirleri var. Zor iş. Allah bütün belediye başkanı arkadaşların yardımcısı olsun. Onları en iyi anlayan biriyim".
ÇOCUKLARIMA KENDİMİ DİNLETECEĞİM
Mimar olduktan sonra Buca'da müteahhitlik yaptığını, ancak 1984 yılında meclis üyesi seçildiğini belirten Şeboy şöyle konuştu:
"1984 yılında Buca meclis üyesi olduğumda babam inşaat ofisime geldi. Neden meclis üyesi oldun diye çıkıştı. Zorladılar falan dedim. Bana 'Bak Namık Kemal ne demiş biliyor musun. Bu memlekette sadakatla çalışanın sadakatinin içine edeyim demiş. İşte kendisi gitti Kıbrıs'ta zindanlarda öldü' dedi. Çay söylemiştim çayını bile içmeden gitti. Yaşadığım olaylardan sonra 'Babam haklıymış' dedim. Keşke işime gücüme baksaydım. Babamın sözünü keşke dinleseydim. Müteahhit olarak Ali Ağaoğlu gibi olurdum. 80'li yıllarda 8-10 müteahhit vardı ve en hızlıları bendim. Hepsini bir kenara ittim. Helikopterim de olurdu, özel uçağım da. Daha dün inşaatlara başlayanlar allah versin gittiler. Biz ise hep eksiye gittik. Kıskanmıyorum. Ben tercihimi yapmışım. Ama yanlış bir tercih yapmışım."
BİRİKİMİMİ KAYBETTİM
Belediye başkanlığına başlamadan önce mal varlığının daha iyi olduğunu, başkanlık döneminde sürekli eksiye gittiğini belirten Şeboy şöyle konuştu:
"Belediye başkanlığı öncesi dönemde bütün kazandıklarım başkanlık döneminde gitti. 3 seçim geçirdim, kolay değil. Belediye başkanlığından önce, 1993 yılında 50 tane hipodromun bulunduğu bölgede inşaatımız vardı. Babamdan kalan kentin içinde imarlı arsalarımız vardı. Babamın dairelerinden 13 tanesini sattım. Hepsini tükettik. Şimdi babamdan kalan bir tane dairem var. Oturduğumuz evi sattık, Kaynaklar'da bir tane ev yapıyoruz. Yani şu an 2 evim, 2 arabam var. Arabamın birini de 60 ay vadeyle aldım. Hala kredisini ödüyorum. Bir de başkanlıktan önce yaptığım bir apartmanın 35 metrekarelik bir dükkanım ve diğer dükkanın dörtte biri var. Bunları üşününce keşke bu işe hiç girmeseydim diyorum. Çocuğuma ve çok yakınımdakilere kesinlikle tavsiye etmiyorum. Gidin oyunuzu atın ama. Mümkün değil ben çocuğumu kesinlikle politikaya sokmam. Çünkü ben babamı dinlemedim ama onlara zorla kendimi dinletirim. Bereket öyle hevesleri de yok."
EN GÜZEL MAKAM HÜRRİYET
2009 seçimlerinde ismi büyükşehir belediye başkan adaylığı için de geçen Şeboy, büyükşehir için bir teklif gelirse kabul edip etmeyeceği yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi:
"Bende hakikatten böyle bir düşünce yok. En güzel makam hürriyettir. Ondan güzel makam yok. 2.5 yıl içinde bunun daha da keyfine vardım. İnsan bir kez dünyaya geliyor. 15 yıl kesintisiz belediye başkanlığı yaptım. Hiçbir getirisi olmadı bana. Hep benden aldı götürdü. Elimizde bir yeşil pasaport vardı o bile gitti. 2009'da halktan talep geldi. Keşke İzmir'de büyükşehirde olsa daha iyi olur diye. Hakikaten olurdu. Ama benim de o gençliğim, o hevesim olsaydı, o zamanlar farklı olurdu. Şimdi artık yavaş yavaş geçiyor. Tüm zorluklara rağmen Benim Buca'da yaptığım çok güzel çalışmalar var. Türkiye'ye önek olan Gölet, Mevlana Heykeli, Yedi Göller, Atatürk Maskı gibi birçok vizyon proje var. Ben bunlarla gurur duyuyorum".
BU YASALAR YALNIZ İZMİR İÇİN Mİ?
1994'te göreve geldiğinde Buca'nın imar planı dahi olmadığını, planlama yaparak sağlık ocakları, okul yerlerini kontrol altına aldıklarını kaydeden Şeboy, gecekondulaşmayla kendi başına giden Buca'yı planlı hale soktuklarını söyledi. Görev süresi boyunca 3 binin üzerinde gecekondu yıktığını ancak şimdi hala "Neden 10 bin gecekonduyu yıkmadın" diye yargı önününde ifade verdiğini söyleyen Şeboy şöyle konuştu:
"Teknik olarak en fazla yıkım yapan belediye bizdik. Ama buna rağmen yine "10 bin taneyi niye yıkmadın" diye yargılanıyoruz. İşten soğutan konular bunlar. Ben 3 binin üzerinde gecekondu yıktım. Gecekondu yıkmak kolay. Getirirsiniz dozeri yıkarsınız. Ama kaçak yapı öyle değil. İki katı ruhsatlı üçüncü katı kaçak. Gelip dozerli yıkabilir misiniz? Onu kazma kürekle yıkarsın. İhale açıyorsun kimse girmiyor. Sizin gücünüz yetmiyor. Gecekondu affıyla 1200 dükkanı yasal hale getirmişler, ama ruhsat veremiyorsunuz bina uygun değil. 5 bin kişi oradan ekmek yiyor, aileleriyle 20 bin kişi. Hadi gelin çözün bakalım çözebilirseniz. Sonra da koş mahkemeye yargılan. Nasıl hizmet edeceksiniz bu kente. Bir de bu yasalar yalnız İzmir için mi geçerli? Onu bilhassa sormak isterim. İstanbul'a gidin. Kocaman kocaman binalar kaçak. Şırnak'a gittim. Belediye başkanına 'Kaçak inşaat var mı' diye sordum. 'Sen bana ruhsatlı var mı diye sorsana' dedi. 50 tane varmış onlar da hepsi kamu binaları. Ee hani adalet? Yalnız bu yasalar İzmir'de mi? Bu müfettişler yalnız İzmir'e mi geliyor? İzmir'deki belediye başkan arkadaşlarımızı mı sorguluyor yalnız? O yüzden belediye başkanı arkadaşlarımızı gayet iyi anlıyorum. Allah yardımcıları olsun. Bürokraside en kolay hesap sormak İzmir'de. Öteki taraflarda hiçbir şey yapamıyorlar. İstanbul örneğin kontrolden çıkmış. Kocaman binalar var. Öyle olunca da durum maalesef böyle oluyor."
KİMLİKSİZ AŞURE KENTİYİZ
İzmir'in yıllardır kenidne bir türlü kimlik bulamadığını, üniversite kenti mi, turizm kenti mi yoksa sanayi ticaret kenti mi olduğuna bir türlü karar veremediğini de söyleyen Şeboy şöyle konuştu:
"İzmir hala kimliğini bulamadı. Burası ne kenti? Üniveriste kenti mi, sanayi mi ticaret mi? Bana göre İzmir tam bir aşure kent. Biraz fasulye var, biraz nohut var. Ama hepsinden biraz var. Onun için hiçbir şey olmuyor, ancak aşure kent oluyor. Bu kente vizyon veremedik. Örneğin Las Vegas denince kumar, Newyork denince ticaret, Hollywood denince akla sinema geliyor. İzmir'in de böyle bir kimliğe ihtiyacı var. Örneğin Gölet ve çevresi Disneyland için ideal. Expo'nun Buca'da kurulması halinde fuar kalktıktan sonra o alanlar disneylanda dönüştürülebilir. Expo'nun en ideal yeri Buca. İnciraltı deniyor ama ben iddia ediyorum İnciraltı'nda olursa trafik kitlenir. Çünkü herkes aynı yöne gidecek. İnsanlar hastaneye gidemeyecek, ölecek. Öyle bir merkez olmalı ki, etrafında 360 derece değişik yönlere giden yollar olmalı. Buca bu anlamda ideal. Expo'nun orada olması lazım. Sonra da EXPO'yu Disneyland'a çevirmeliyiz. 6 ay sonra fuar kalkınca eğlence merkezi olmalı. Böylece İzmir eğlence ve üniversite kenti kimliğine de kavuşur. Çünkü gençlik varsa eğlence vardır."
Sığacık'a Osmanlı kalesi yapalım
Seferihisar'ın sakin kent çalışmasına da katılımadığını vurgulayan Şeboy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Huzurevi yani. Başka ne anlarsın. Genç böyle bir yere gider mi? Yaşlılar da akşam 8-9'da yatar. Restoranlar ne olacak? Eğlence merkezleri ne olacak. Böyle Seferisar büyümez sadece büyük bir huzurevi olur. Ben orası için bir dönem önermiştim. Sığacık'ta 100 bin metrekare Osmanlı Kalesi yapalım diye. Kale surları, büyük makaralar yapalım. İçine de osmanlı mimarisinde tasarlanmış barlar, kafeler çarşılar yapalım. Kale surlarında yeniçeri askeri kıyafetleriyle dolaşan korumalar olsun. Ama tabi benden geçti artık. Bana sorarlarsa fikrimi söylerim. Fikir için para da istemem. Bu tür vizyon projelere ihtiyaç var."(Nihal Aşkın/Habek Türk Egeli)