İZMİR - Milliyet Ege yazarı Selim Türsen, bugünkü köşesinde bu iddiayla ilgili kulisleri kaleme aldı.
İşte Türsen'in o yazısı:
Ankara kaynaklı kulisi çok güvendiğim birinden dinledim. Yani politik olarak yönlendirme çabası filan olmayan bir kaynak. Zaten konu tesadüfen karşılaşılan bir sohbet ortamında gündeme geldi. Olan bitene isyan ettiği için “Bu kadar da olmaz” diyerek anlattı.
Konu İzmir Büyükşehir Belediyesi baskını ve tutuklamalarla ilgili. Hatırlanacağı gibi, baskının hemen ardından Ankara kaynaklı Sayıştay raporları bazı gazetelerin ulusal baskılarına servis edilmişti. Operasyonu haklı çıkarmak için “Bakın raporda neler varmış” denerek başkan Kocaoğlu topun ağzına konmuştu.
Bu olay Sayıştay’da çok rahatsızlık yaratmış. Sayıştay’daki ilgili kişiler “Bizim raporlarımızda organize suç örgütü, çete gibi suçlamalara ve tutuklamalara neden olacak bilgi ve veriler yok.” diyerek rahatsızlıklarını dile getirmiş. Hatta daha da ileri giderek raporların bu ölçüde tutuklamalara gerekçe gösterilecek bir nitelik taşımadığını belirten bir açıklama yapmayı bile planlamışla.
Ama her nedense o açıklama bir türlü yapılamamış. Daha doğrusu yaptırılmamış. Birileri engellemiş.
Ankara’dan gelen bilgiler siyasetin acımasız yüzünü ortaya koyuyor. Yerel seçimler öncesi tutuklanan sonra da beraat eden ilçe belediye başkanları gibi, belki de bir çok masum insan komplo kurbanı olarak şu anda cezaevlerinde yatıyor.
Genellikle adalet geç de olsa yerini buluyor. Ama hapiste geçen sürede alt üst olan hayatların, hiçbir suçları olmadığı halde özgürlükleri ellerinden alınanların uğradığı manevi yıkımın tamiri mümkün olmuyor. Hiçbir maddi tazminatın da bunu karşılaması mümkün değil.
Eğer Sayıştay bir açıklama yapmak istemiş ve bu engellenmişse birileri yanlış bir işler yapmış demektir. Bu birileri de büyük bir ihtimalle kraldan çok kralcı veya başka hesaplarla bu işleri yapıyor olmalı.
Şimdi dört gözle İzmir’deki seçim sonuçlarını bekliyoruz. Eğer AKP adayları Yıldırım ve Günay’ın bile söylediği gibi, bu olay AKP’ye zarar verirse faturayı mutlaka birilerinin ödemesi gerekecek. Galiba esas hesaplaşma seçimden sonra olacak.
Yer bulun Kipa mağaza açsın
İki bin ton baklava, kadayıf ve tulumba, 18 milyon TL’lık 292 ton börek, 900 ton çipura, 750 ton levrek sadece yılbaşı gecesi 25.900 adet pasta. Bu rakamlar İngiliz hipermarket zinciri dünyanın ikinci büyüğü, İzmir’in Tesco’ya gelin verdiği Kipa’nın 2010 yılındaki satış rakamlarından bazıları.
Tesco 500 bin çalışanı olan bir dünya devi. Bu çalışanlardan 8 bini Türkiye’de. Geçen yıl Türkiye’de 3.500 kişiyi işe almışlar. Bu yıl 2 bin kişiyi daha alacaklar. Ama mağaza açmak için Türkiye’de yer bulmak büyük problem. Mike Arnott, Gökçe Orhan ve Hüseyin Topuzoğlu ile sohbet ederken kriterlerin uygun yer bulma konusundaki sıkıntılarını dile getirdiler. Kısa bir süre önce İstanbul ve Gelibolu’da süpermarket formatında ortalama 1000 metrekare büyüklüğünde iki adet 1K mağazası açan şirket İzmir, İstanbul, Ankara, Tarsus, Bolu ve Bandırma başta olmak üzere bu yıl içinde özellikle bu tip mağaza sayısını artırmayı hedefliyor.
Yeni mağazalar demek sadece bu yıl 2.000 kişiye daha iş demek. Yeni mağazalar demek baklavadan, araba lastiğine 35 bin çeşit ürünün satıldığı mağazalarda Türk çiftçisinin, Türk imalatçısının mallarını tüketiciye ulaştırmak için yeni kanallar demek.
Yeni mağazalar için özellikle süpermarket formatına uygun 1000 metre karelik yerler önerebileceklerin dikkatine. İş ve aş yaratmanın yolu önce yer bulmaktan geçiyor.