İZMİR - İzmir Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri, geçen Mayıs ayındaki operasyonda ele geçen dosyalar üzerinde bilirkişi incelemelerinin tamamlanması üzerine, salı günü, harekete geçmişti. İzmir, İstanbul, Hatay ve Ordu'da yapılan eş zamanlı baskınlarda, aralarında daire başkanları, genel sekreter yardımcısı, yönetmen, sendika temsilcisi, üyesi ve firma sahiplerinin de bulunduğu 44 kişi gözaltına alındı. İlk aşamada, adliyeye sevkedilen 5 zanlıdan 3'ü tutuklandı. Daha sonra adliyeye sevkedilen 39 zanlıdan 8'i tutuklanırken, diğerleri serbest bırakıldı. Operasyon çeşitli tepkilere neden olurken, CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, "Bugün, sabah saat 06.00'da, İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının evlerine operasyon yapıldı. Kapıyı sütçü değil, eşkiya çaldı" diye değerlendirmede bulundu. Yüksel'in bu değerlendirmesi, emniyet teşkilatında üzüntüye neden olurken, operasyona katılan polislerin, bireysel olarak, Yüksel aleyhine, hakaret ve tazminat davası açmak için harekete geçtikleri öğrenildi. Yüksel de, gerçek anlamda "Eşkiya" demek istemediğini, kelimeyi edebi olarak kullandığını, anlayışı eleştirdiğini dile getirdi.
'POLİSİ HEDEF ALMADIM'
CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Büyükşehir operayonuyla ilgili sarfettiği sözlerin ardından polisin dava açmaya hazırlandığı haberleri üzerine yazılı açıklama yaptı. Yüksel, yazılı açıklamasında özetle şu görüşleri dile getirdi:
"22 Kasım 2011 günü sabah saat 6 sularında İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının evlerinde gözaltına alınmasıyla ilgili olarak, aynı gün saat 12.00'de TBMM'de Genel Başkan Yardımcılarımız ve milletvekili arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız basın açıklamasında kullandığım ifadeler kesinlikle polisimizi hedef almayıp, genel olarak yapılan operasyonun uyandırdığı duygulara ve anlayışa ilişkindir. Yaptığımız basın açıklamasında da belirttiğim gibi bizler denetime karşı değiliz. Fakat sabaha karşı yapılan baskınlar, keyfi gözaltılar, yeri yurdu ve kurumsal kimliği belli olan kişilerin tutuklanması, cezaya dönüşen uzun tutukluk süreleri ve özel yetkili mahkemelerin uygulamaları bir baskı aracına dönüşmekte, kamu vicdanında derin yaralar açmakta ve adalete olan güveni zedelemektedir. Bizi rahatsız eden budur. Burada eleştiri konusu olan kişiler değil, anlayış ve uygulamadır. Dolayısıyla kendilerine verilen emirleri uyguladıklarını bildiğim polislerimizi ve genel olarak emniyet teşkilatımızı hedef almış veya kastetmiş değilim. Nitekim Emniyet Teşkilatımızın üyeleri de birer kamu görevlisi olup, eleştirdiğimiz uygulamalar bizzat onların başına da gelebilirdi. Orantısız güç kullanıldığında polisimizi doğrudan eleştirmekten çekinmiyoruz. Ama bu olayda eleştiri konusu olan polisin davranışı değildir. Bilakis polisin o sabah Belediye çalışanlarına nazik bir şekilde davrandığını da biliyoruz. Bu bağlamda, İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının adeta baskınlar yapılarak, sabaha karşı evlerinde gözaltına alınması konusunda söylediğim sözler polis teşkilatımızı ve polislerimizi hedef almayıp, genel olarak yapılan uygulamaya ve anlayışa ilişkindir. Sözlerimin bu şekilde anlaşılması gerektiğini, bu ifadeleri kullanan kişi olarak emniyet teşkilatımızın değerli üyelerinin ve halkımızın bilgisine saygıyla sunarım." (DHA)