EGEDESONSÖZ – Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ömer Ulaş Kırım, SONSÖZ TV'de Gazeteci yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı.

Telefon ve otomobil alacaklar dikkat: Taksitlere yeni sınırlama! Telefon ve otomobil alacaklar dikkat: Taksitlere yeni sınırlama!

Taklit ve tağşişli ürünlerin bakanlık tarafından artık her gün kamuoyuna duyurulmasından gıda enflasyonuna kadar pek çok konuda görüşlerini aktaran Başkan Kırım, bakanlığın iki yıl sonra başlattığı yeni uygulamasını olumlu karşıladıklarını, ancak caydırıcılık ve vatandaşta güven anlamında tek başına yeterli olamayacağını savundu. Başkan Kırım, tespitlerden sonraki yaptırımların sonuçlarının da açıklanması gerektiğini ifade etti.

O FİRMALARDAN KAÇI KAPATILDI?
Tek başına o firmaların teşhir edilerek kamuoyuna duyurulmasıyla sonuca ulaşılamayacağı görüşünü sık sık dile getiren Başkan Ömer Ulaş Kırım, 'Biz düzenli aralıklarla taklit ve tağşişli ürünlerin açıklanmasını istemiştik ancak anlık açıklama süreci başladı. Umarım uzun soluklu bir uygulama olur. Bu anlık yayınlama yöntemi, Avrupa ülkelerinde, ABD'de uygulanan bir yöntem. Arada şöyle bir fark var; biz liste olarak yayınlıyoruz, onlar görselleriyle birlikte yayınlıyor. Bu uygulama hem bakanlığa, hem de gıda güvenliğine olan güveni artıracaktır. Son yayınlanan listeye baktığımız zaman, 20'den fazla ürünü taklit ve tağşişli firma var. Listeleri açıklamakla bu sorunu çözmüş olamayız. Sıkı bir denetleme ve yaptırım gerekiyor. 20'den fazla taklit ve tağşişli olan firma kapatıldı mı? Yetkilileri hapis cezasına çarptırıldı mı? Ne kadar para cezası kesildi? Taklit ve tağşişli ürünler nerede, ne şekilde imha edildi? Eğer bu soruların cevaplarını da vermezseniz, halkın güvenini bekleyemezsiniz, kuşkular devam eder. Para cezası kesilmiş firma, hala o sağlıksız ürünleri üretmeye devam ediyorsa, marketlerdeki raflara o ürünleri tekrar koyma ihtimali var demektir. Bu da güvensizlik ortamının devamı demektir. Bakanlık, caydırıcı uygulamalarla firmaların üzerine gittiyse, onları da yayınlamalı ki, hepimizin içi ferah olsun!' dedi.

BAKANLIĞIN MEKANİZMASI DOĞRU İŞLESEYDİ, BÖYLE BİR LİSTE ÇIKMAZDI
Zeytinyağı, et ve süt ürünleri, bal gibi ürünlerin daha çok taklit ve tağşişli olmasının nedenlerini irdeleyen Başkan Kırım, şunları söyledi:

'Bu ürünlerin özellikle öne çıkıyor olması, her şeyden önce toplumun çokça tüketiyor olmasındandır. İkincisi de taklit ve tağşişli ürün ortaya koyduğunuzda, size iyi bir maddi gelir sağlıyor olmasındandır. Bir litre zeytinyağının fiyatını bildiğimiz zaman, yarı fiyatına bir zeytinyağı diye mal ettiğiniz ürünü, gerçek zeytinyağı fiyatına satarsanız çok para kazanırsınız. Çok para kazandıkları için bu yüzden zeytinyağı, bu yüzden et ve süt ürünleri taklit edilir, tağşiş edilir. Bakanlık da bu gerçeği bildiği için, özellikle bu ürünlerin üzerine gidiyor, özellikle bunları denetliyor. Kendi ülkemizde ürettiğimiz ve ihraç ettiğimiz ürünleri, kendi insanlarımıza güvenilir bir şekilde sunamıyoruz. Bu da bakanlık içindeki mekanizmanın doğru işlemediğini gösteriyor. Doğru işliyor olsaydı, o kadar teşhirden sonra herhangi bir üreticinin taklit ve tağşişli ürün üretmeye cesaret edemiyor olması gerekirdi. Sayfa sayfa o firmaların isimlerini görüyorsak, denetimde eksiklik vardır, ceza işlemlerinde eksiklik vardır, ahlaki mekanizmada da eksiklik vardır. İnsanları açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ederseniz, insanlar da haklı olarak ayın sonunu getirebilmek için ucuz ürüne yönelecektir. Ucuza talep oldukça, ucuz mal üretimi olacaktır. Dolayısıyla işin içine hile de girecektir.'

FİYATI ÜZERİNDEN YORUM YAPMALIYIZ
Tüketicinin, raftaki ürünün taklit veya tağşişli olup olmadığını anlama imkanı olmadığının altını çizen Başkan Kırım, şu değerlendirmeyi yaptı:

'Ne yazık ki çıplak gözle, dokunarak ya da başka bir metotla o ürünün taklit veya tağşişli olduğunu fark etmemiz mümkün değil. Bakanlığın laboratuarlarında yapılan tahliller sonucu ortaya konulabilir. Fakat bir kilo sucuğun kaç kilo etten, bir kilo kaşar peynirinin kaç litre sütten yapıldığını bilirseniz ve fiyatı yorumlarsanız, bir sonuca ulaşabilirsiniz. Mesela sütün litresi 15 lira, bunun üretim maliyeti var, nakliyesi var, deyip 150 liraya satılamayacağına kanaat getirebilirsiniz. Güvenilir markalarımız da var elbette, hakkıyla üretim yapıp vatandaşa sunan… Ama hilekarlar da az değil. Hile hurda, çikolatada, alkollü veya alkolsüz içeceklerde, hatta bitki çaylarında bile var. Mesela bir adaçayı aldığımızda güveniriz, bunun içinde bir şey var mı, diye kuşkulanmayız ama ne yazık ki olabiliyor. Etiketi okuma alışkanlığı olan bilinçli tüketicilerden olmamız gerekiyor. Bir meyve suyu satın alan tüketici, içinde meyve olmayan bir meyve suyu satıldığını söyleyip isyan ediyor. Oysa arkasındaki yazıyı okusa, o meyve suyunun içindeki meyve oranının yüzde 10 olduğunu görecek.'

KEBAP, LAHMACUN GİBİ KARIŞIK ETLERDEKİ AT EŞEK ETİ, BAHARATLA BASTIRILIYOR
Tüketiciye artık lokantalarda bile at, eşek eti yedirilmeye başlandığını belirten Başkan Kırım, 'At eti, eşek eti sağlıksız ettir, diyemeyiz' dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

'Özellikle kebap gibi, lahmacun gibi karışık etlerde at eti, eşek eti, domuz eti kullanıldığını görüyoruz. Neden bunların içine katıyorlar? Çünkü bunlar, baharatla harmanlanarak sunulan ürünler ve siz buradaki tatsızlığı, baharatın baskın olmasından dolayı anlayamıyorsunuz. Dolayısıyla kebap ve lahmacun gibi ürünler, bu tür olaylara açık oluyor. Burada temel sorun, dana eti, koyun, kuzu etinin çok yüksek bir şekilde artmasıdır. Hayvancılığın üzerindeki baskı, yem fiyatlarındaki acayip artışların etkisi var. İthal etin ülkemize fazlaca giriyor olmasının da etkisi var. Dolayısıyla üretici, en ucuz bulduğu eti, gerçek dana etinin içine karıştırıp maliyeti düşürüyor. At eti, eşek eti, domuz eti, sağlıksız ettir, diyemeyiz. Ama bu hayvanların etlerini, dana etinin içine karıştırıyorsanız, hilekarlık yapıyorsunuz demektir. Bu da suçtur. Orta Asya'da at eti fazlasıyla tüketiliyor. Avrupa ülkelerinde, ABD'de domuz eti fazlasıyla tüketiliyor. Ülkemizde et üretimi için at çiftliği, eşek çiftliği olmadığına göre, siz bunu gayri resmi yollardan gerçek ete katıyorsunuz demektir. O at belki ölmüş bir attı. Ya da yaşlandığı için kesip etini piyasaya sürmeye kalkıştınız. At eti tüketme alışkanlığı olmayan ülkemizde, içinde at, eşek eti olan ürünleri piyasaya sürüyorsanız, suç işliyorsunuz demektir. Biz dana eti, koyun, kuzu eti, tavuk, balık tüketiriz. Bir de denetimsizliğin olduğu sakatatımız var. Mezbahalarda hayvanlar kesildiğinde küpe takibi yapılır, kıymetli etler ayrı yere konulur, ama sakatat çoğu zaman takibe bağlı kalmaz. Kelle, ciğer gibi sakatatın doğru olmayan bir yöntemle piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Özellikle kelle, mikroviral üremeye uygun bir üründür. Her halükarda denetim mekanizmasını çok iyi çalıştırmak, denetimi artırmak gerekiyor.'

GÜNDE 4,5 MİLYON EKMEĞİ ÇÖPE ATIYORUZ
Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ömer Ulaş Kırım, gıda israfına da değindi:

'İsraf konusunda önümüzde maalesef kötü rakamlar var. Bugün dünyada 800 milyon insanın yatağa aç girdiğini biliyoruz. 1,5 milyar insanın pek çok gıdadan mahrum kaldığını biliyoruz. 13,5 milyar insanı doyurabilecek kadar gıda ürünü üretiliyor ama 8,5 milyar insanın tamamını doyuramıyoruz. Bu rakamlara bakarak gıda israfının ne boyutlarda olduğunu görebiliriz. Ülkemizde her yıl 4,5-5 milyon adet ekmek çöpe gidiyor. Dünyada üretilen sebzelerin yüzde 40'ı çöp oluyor. Ülkemizde otellerde, büyükşehirlerde anormal gıda israfı oluyor. Yanlış alışverişler sonucu evlerimizde de israf tavan olmuş durumda. Fazla aldığımız, fazla pişirdiğimiz bir ürünü çöpe atıyoruz. Isıtma metotlarında yaptığımız hatalar sonucu o gıdaları çöpe atmak zorunda kalıyoruz. İsrafın önüne geçmek için bilinçli tüketici olmak, mamulüne sahip çıkan olmak zorundayız. Porsiyonları ayarlayan insanlar olmalıyız.'

ÜLKEMİZDE GIDA ENFLASYONU ÇOK YÜKSEK, ÇÜNKÜ…
Başkan Kırım, ülkemizde yüksek seyreden gıda enflasyonunu da değerlendirdi:

'Ülkemizde yüzde 68 gibi gıda enflasyonu açıklandı. Gıda enflasyonu neden bu kadar yükseliyor? Dışa bağımlı bir gıda politikamız var. Mazotumuz döviz bazlı olduğu için gıda enflasyonu artıyor. Ulaşım maliyeti yüzünden yükseliyor. Çiftçinin, ürünü para etmediği için toplamadığı ürün nedeniyle yükseliyor. Dışa bağlı bir hayvancılık politikası güdüldüğü için artıyor. Doğru bir üretim planlaması yapılmadığı için gıda enflasyonu artıyor. İşçilik maliyetleri çok yüksek seviyeye çıktı. Tabii ki israfın da gıda enflasyonunun artmasındaki etkisi tartışılmaz. Marketlerde satılmayıp çürüyen gıda maddeleri çöpe atılırken, bir sonraki alışverişte insanlar o israf edilen ürünün parasını ödüyor.'

BELEDİYE, O MENÜYÜ 50 LİRAYA MAL EDEBİLİR
Belediyelerin açtığı Kent Lokantaları'nda 50 liraya, 90 liraya satılan dört çeşit yemeğin maliyetini de değerlendiren Başkan Kırım, 'Belediyeler zararına mı satıyor, yoksa esnaf lokantaları mı çok yüksek fiyata satıyor?' sorusunu yanıtladı:

'4 çeşit yemek, artı su, Kent Lokantası'nda 50 lira, 90 lira gibi fiyatlara veriliyor. Güzel bir soruydu. Kent Lokantaları, hızla yayılıyor. Toplu üretimlerde, toplu alımlar yaptığınız zaman üretim maliyetlerini aşağı çekme şansınız olur. Yer kendisine aitse, belediye elemanları çalıştırılıyorsa, rakamları daha da aşağıya çekmek mümkün olabiliyor. Esnaf lokantası yüksek bir kira öder, birkaç eleman çalıştırır ve toplu alımlar yapamadığı için üretim maliyeti yüksektir. Belediyenin amacı kar etmek olmadığı için de rakamlar makul seviyelere çekilebilir. Belediyelerin o fiyatlara dört çeşit yemek sunması mümkündür, rakamlara şaşırmamak lazım. 4 çeşit yemek, anlattığım şartlarda 50 liraya mal edilebilir. Mal edilemese bile sosyal belediyecilik adına zarar, kabul edilebilir bir zarar olur. Bu projenin başında gıda mühendisi arkadaşlar var. Bu projenin sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü biliyoruz.'