İZMİR - Konak Belediyesi’nin bu ayki sayısına konuk olan ‘Nurettin Usta’, sıra dışı hikayesini Reha Alan’ın yaptığı röportajda anlattı.
İşte o röportaj…
Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, hepimizin metropolün yarattığı keşmekeşlikten kurtulup, gerçekleştirmek istediğimiz hayallerimiz vardır. Kimimiz çok lüks ve modern bir yaşamın, kimimiz de Arnavut kaldırımlı, taş sokakları, tahta kapısı, ufacık avlusu, ahşap kanatlı camları olan, her odada ahşap dolapların (Yüklük) bulunduğu,çatısı alaturka kiremit, bacasından içinde yanan meşe ağacı odunun dumanının tüttüğü bir evin hayalini kurar.
Maddi olanaksızlıkların engellediği bu hayalleri yıllar boyu zihnimizde yaratır ve yaşatırız. Ancak Nurettin Ataman hayatın içinde var olmasını istediği tüm hayalleri gerçekleştirebiliyor. Nasıl mı? Tabi ki büyük bir sabır ve emekle yarattığı maketten dünyalarla…
Nurettin Ataman ile kısa bir süre önce açtığı Nokta Sanat Kültür ve Kitap Evi’nde buluştuk. Haftalar, aylar boyu hiç bıkmadan, yorulmadan yarattığı, oya gibi ince ince işlediği el emeği, göz nuru maketlerin albenili dünyasına girdik. Hepsi birbirinde güzel, renkli ve sımsıcak maketler bizi farklı dünyalara sürükledi. Ataman, açtığı sanat, kültür ve kitap evinde roman, hikaye, çocuk ve okul kitaplarından oluşan 3 bine yakın eski kitapları bölgede yaşayan her yaş grubu insanla buluşturmak, gençleri sokaktan kurtararak kitap okuma alışkanlığını da yaratmak istiyor.
Alis Harikalar Diyarında gibiydim
Boyutları küçük ama içinde kocaman ve upuzun yaşanmışlıkların olduğu evlerin çat kapı içine daldık kimi zaman. Odalarında dolaştık, cumbasından dışarıya baktık. Kimi zaman taş sokaklarını arşınladık yalınayak, mahalleleri gezdik birlikte. Röportaja giderken sıradan bir gün olacağını düşünmüştüm ancak Nurettin ustayı dinledikçe adeta Charles Lutwidge Dodgson tarafından 1865 yılında yazılan kurgu romanı “Alis harikalar diyarında” gibi küçük ama koskoca bir dünyanın içinde buluverdim kendimi.
Ve başladık sohbete o anlattı ben dinledim…
Geride kalan hayatlara, yaşanmışlıklara, anılara ve onların tanıklık ettiği evlere ve sokaklara duyduğu özlemi anlattıkça anlattı Nurettin Ataman. Maket yapmaya yeni başladığında eserlerinin kendi duygularını anlattığını düşünüyormuş. Ancak maketleri o kadar çok ilgi görmüş, öyle beğenilmiş ki, geçmişin özlemi ile yaşayan birçok insanın olduğunu fark etmiş.
Şöyle bir bakın etrafınıza diyor.’’ Eskiden her taraf taş binalar, bahçeli cumbalı tarihi ahşap evlerle doluydu. Ancak bizler değerini bilemedik, koruyamadık. Ve kızıyor, hem de çok, tarihe olan saygısızlığımıza ve vurdumduymazlığımıza. “Yapamadık, sahip çıkamadık geçmişimize, bizi biz eden tarihi değerlerimize, kültürümüze” diyor.
Konak Belediyesine Teşekkür ederim-
Nurettin Atama en büyük Teşekkürü Konak Belediyesi’ne ediyor. İlçedeki yıpranan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıklarımızın yenilenerek korunması, yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılması içinyaptığı başarılı çalışmaların herkese örnek olmasını istiyor.
“Bizler az da olsa görebildik ama bizden sonraki nesillere belki de hiç bir şey kalmayacak, ancak fotoğraflarından görebilecekler o kocaman sımsıcak evleri çok üzülüyorum” diyor.
Bu yüzden görev edinmiş kendisine nerdeyse gece gündüz hiç durmadan, usanmadan maketten evler yapmaya, geçmişi günümüze taşımaya, yaşamlar kurmaya. “Sakın içleri boş sanmayın, hepsinin içinde çok farklı yaşamlar sürüyor, mutfaklarında yemekler pişiyor. Güneş batıp ta gece olunca yanıyor evlerle birlikte sokak lambaları da, aydınlatıyor tüm mahalleyi. İşte en büyük zevkim bu diyor” Ataman. Karanlıkta ışıklarını yakıp karşısına geçtiğim o an aylar süren emeğimin karşılığını alıyorum.
Stres atıp, oyalanmak için başladığı hobisi hayallere uzanan köprüsü oldu.
Nurettin Ataman - İstanbul doğumlu Tekel’den emekli bir babanın oğlu. Ablası Sema Çulam İngiltere Naif Sanatçılar Derneği’nin ilk Türk ve aynı zamanda yabancı üyesi. Türkiye’de ve yurtdışında sayısız sergiler açmış anlatırken gurur duyuyor. Kendisi 23 yıl boyunca uluslararası büyük şirketlerde satış pazarlama alanında yöneticilik yapmış emekli olduktan sonra da çalışma hayatına devam etmek üretmek istemiş. 2000 yılında başladığı kitap satışı ve pazarlama işin de birçok yeri gezmiş. 4 yıl önce gittiği Bodrum Türkbükü’nde farkına varmış sahip olduğu yeteneğin. Arkadaşının dünyalar tatlısı kızına tenekeden bir Bodrum Guleti yapmaya karar vermiş. Uzun uğraşlar sonucu son eksikleri de tamamlayarak, suyun üzerinde yüzebilen yelkenli, güverteli çok güzel bir tekne yapmayı başarmış. Hem de farkında olmadan çocukluğunda kalan hayallerini gerçekleştirmeyi… Bir gün tesadüfen orada gölgelik malzemesi olarak kullanılan ‘Dakota’ ile tanışmış, çeşitli kalınlıkları bulunan, ahşap malzemeyi andıran kesimi ve uygulaması kolay olan bir reklam malzemesi Dakota ile. Dakota’nın çöpten topladığı parçalarına başlamış maket bıçağı ile şekil vermeye. İlk başlarda hiç de kolay olmamış kullanmak ve alışmak. “Maket bıçağı bu, şakası olmaz” diyor. Oldukça da zarar görmüş kesilmedik parmağı kalmamış. Anlattığına bakılırsa nerdeyse bir çay bardağı kan döktüm diyor ama kanı pahasına ödün vermeden kararlılıkla 4 yıldır devam ediyor yapmaya, yılmadan usanmadan. Böylece başlamış maketten evler, mahalleler, tekneler, deniz fenerleri ve duvara asılan çeşitli objeler yapmaya. En çok ta sokak yapmayı seviyor “derinliği var, yaşanmışlıklar var” diyor. Basmane bölgesi, tarihi Asansör, Dario Moreno Sokağı ve çevresindeki Cumbalı evler ve Bosna Hersek'in Mostar kentinde, Neretva nehri üzerinde kurulu tarihi Mostar Köprüsü Nurettin Ataman’ın en çok maketini yapmak istediği yerler.
Yarattığım evlerin, mahallelerin, sokakların hiçbir adresi yok…
Yaptıklarının sadece bir maket olmadığını özellikle vurguluyor “Hayallerine Dokunabilmek” diyor yaptığı iş için. Yarattığı evlerin, mahalleleri, sokakların hiçbir adresi yok. Tamamen kendi hayallerimde yarattığım yerler zaten hayal etmezsen, projelendiremezsin diyor. En büyük arzusu kısa bir süre önce oğlunun öneri ve baskılarıyla açtığı Nokta Sanat, Kültür ve Kitap Evi’nde sanatla iç içe meraklı ve yaratıcı ustalar yetiştirmek. Bu amaçla Atölyesinin kapılarını sonuna kadar açmış. Evlerinde kendi başına emek veren, üreten resim, seramik, ahşap boyama, takı tasarım ve maket gibi çeşitli el sanatlarına hevesli herkese sesleniyor. Hayal kurmasını bilen, tüm meraklı, yaratıcı ve sabırlı öğrencileri bekliyor. “Gelsinler üretsinler”. 7’den 70’e herkesi bekliyor çayımız, kahvemiz ve sohbetimiz var diye çağrıda bulunuyor.
Onu en çok sevindiren ise bu kadar çok emek vererek yarattığı birbirinden güzel ve değerli şeylerin ana malzemesinin Dakota’nın çeşitli firmalar tarafından kampanya süresince reklam malzemesi olarak kullanılıp işi bittikten sonra çöpe atılan bir malzeme olması. Bu sayede, kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin tekrar üretim süreçlerine kazandırılmasını sağlamış oluyor ve oda yaptığı işten daha çok keyif almasını sağlıyor
. (Yazı ve fotoğraflar Reha Alan)