İZMİR ’– Hürriyet Gazetesi’’nin usta kalemlerinden Fatih Çekirge bugünkü köşesinde İzmir’’den Diyarbakır’’a yapılan ve hem kentte hem de ülkede günlerce gündemden düşmeyen daveti kaleme aldı.
Fatih Çekirge ’“İzmir’’den İlknur’’un Diyarbakır’’dan Osman’’a uzattığı el neden havada kaldı?’” başlıklı yazısında Osman Baydemir’’in büyük mutlulukla karşıladığı davete neden hayır dediğini açıklarken, Türkiye’’nin ’‘Baydemir’’in İzmir’’de konuşmasına ihtiyacı var’’ mesajı verdi.
İŞTE ÇEKİRGE’’NİN O YAZISI
İzmir’’den İlknur’’un Diyarbakır’’dan Osman’’a uzattığı el neden havada kaldı?
İlknur Denizli, Osman Baydemir’’i İzmir’’e davet ediyor.
İlknur Hanım, İzmir Sanayici ve İşadamları(ve iş kadınları) Derneği’’nin (İZSİAD) başkanı’…
Baydemir bölgesel fırsatlar üzerine bir konuşma yapacak.
Elbette bu davet İzmir’’den Diyarbakır’’a uzanmış bir eldir.
Ve önemlisi, siyasetçilerin sürekli olarak kullandığı ’“İzmir’’deki genç kızımız öfkeli’” sözünü aşan kıran bir mesajdır.
Çipura ve çöp şiş kıyılarından, Sur dibindeki ciğerciye gönderilmiş bir merhabadır’…
Bunun böyle olduğunu Osman Baydemir de söylüyor. Daveti övüyor.
Ama olmuyor. Davet duyulduktan sonra Baydemir İzmir’’e gidemiyor.
İlknur Hanım Baydemir’’in neden gelemediğini şu sözlerle açıklıyor: ’“Gelemeyeceklerin ifade ettiler. Gerekçe şu; medyadaki birtakım olumsuz yaklaşımlar nedeniyle amaçlanan iktisadi ve ekonomik faydayı sağlamakta ciddi problem olabileceğini ifade ettiler.’”
Bu yuvarlak sözlerin arkasındaki acı gerçeği hepimiz biliyoruz. Bir ilin belediye başkanı başka ilden gelen davete gidemiyor.
İşte içine düştüğümüz ’“öfke uçurumu’” ya da kör kuyu budur.
Etnik milliyetçilik üzerinden siyaset yapanların, aşırı milliyetçilik üzerine kamp kuranların bizi getirdiği acı manzara budur.
Baydemir ’“silahla çözüm devri kapanmıştır’” dedi. Öcalan’’dan yemediği laf kalmadı. PKK üstüne geldi, sustu.
MART GERİLİMİ
Çok iyi biliyorum ki;
Devletin birçok gizli istihbarat değerlendirmesinde Baydemir ’“tehlikeli’” ya da ’“tehdit’” olarak fişlemiştir.
Baydemir gibi iki kamp arasına sıkışmış, ne söylese tepki alan insanlar var.
İşte bu insanların ’“Açılımın kilidini’” açacağını düşünmüştüm. Bu nedenle ’“Kürt açılımı’”nı destekledim. Hala destekliyorum.
Uyutulsa da, seçim üzerinden yaşayan ’“vampirlerin’”, ’“silah tüccarlarının’” yenilmesi için desteklemiştim.
Şimdi bakıyorum, yine sokaklarda küçücük çocuklar lastik yakıyor, meydanlar taş ve dumanla kuşatılıyor.
Öcalan’’ın ’“Mart’’a kadar beklerim’” sözü gelip kapıya dayanmış durumda.
Peki nasıl açılacak bu gerilim?
Silahla değil, siyasetle çözüm aramak isteyen Kürt aydınları, siviller olduğunu biliyorum.
BDP içinde ve belediye başkanları arasında bu düşüncede olan çok insan tanıyorum.
Bir defasında Güneydoğu’’da çok olaylı bir kentin belediye başkanının makamında kızıyla sohbet ediyorduk.
Sormuştum:
-Nerede okuyorsun?
’“İzmir’’de turizm okuyorum’…’” demişti genç kız
Başkanla göz göze gelmiştik. Gülerek şöyle demişti:
-Bizler dağı değil, demokrasiyi, ayrılığı değil ortak vatanı isteyenleriz. Bak kızım nerede okuyor?
Ama sonra sitem de etmişti:
-Ama bize öyle muamele yapılıyor ki. Dağdakini haklı kılıyor.
Bütün bunları şunun için yazıyorum:
-İzmir’’den Diyarbakır’’a uzatılan elin havada kalmaması için hepimizin o ’“sivil cesarete’” ihtiyacı var.
-Korkuyla değil, güvenle bakmaya ihtiyacımız var.
-Kızını İzmir’’de okutan Güneydoğu’’daki başkanın sözüne ihtiyacımız var.
-Kürtçe oyununu sergilemesi için Haldun Dormen’’in Erbil’’e davet eden Bursalı Nurgün Hanım’’a ihtiyacımız var.
Ve en önemlisi;
-Yaklaşan oy sandığına değil, Türkiye’’nin geleceğine ayarlı bir siyasete ihtiyacımız var.
-Bunun için sivil ve özgür bir anayasaya ihtiyacımız var.
Lider vekilliğini değil, milletin vekilliğini öne çıkartan bir siyasi partiler yasasına ihtiyacımız var.
Baydemir’’in İzmir’’de konuşabilmesine ihtiyacımız var.