Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Borsası (İTB) Temmuz ayı meclis toplantısı İzmir Ticaret Odası meclis salonunda yapıldı. Toplantı, İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde gerçekleştirildi.

Toplantıya Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Kudal Timurhan ile Kredi Garanti Fonu (KGF) Batı Anadolu Bölge Müdürü Yusuf Buğra Yüksek katılım gösterdi.

İTB, AVRUPA DİJİTAL İNOVASYON MERKEZLERİ AĞINA DAHİL OLDU
İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi öncülüğünde aralarında İzmir Ticaret Borsası'nın da yer aldığı sekiz ortak kurum tarafından yapılan başvuru sonucunda 'AgrInnovateEuropeanDigitalInnovationHubs (EDIH)' isimli proje ile, kısaca 'ADİM' olarak adlandırılan Avrupa Dijital İnovasyon Merkezleri ağına dahil olduklarını duyurdu. Kestelli, yüzde 50'si Avrupa Birliği hibesi olmak üzere toplam 2 milyon Euro bütçeli projenin Türkiye'den seçilen beş projeden birisi olduğunu aktardı.

KESTELLİ: BÜYÜME ORANLARI ULAŞMAK İSTEDİĞİMİZ HEDEFLE UYUMLU DEĞİL
Kestelli toplantıda yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
'Uluslararası Para Fonu IMF, dünya ekonomisine ilişkin görüşlerini paylaştığı Ekonomik Görünüm Raporu'nugeçtiğimiz günlerde yayınladı. Raporda, 2024 yılı küresel ekonomik büyüme tahmini nisan ayında açıklanan yüzde 3,2 seviyesi ile aynı tutulurken, 2025 yılı tahmini çok küçük bir artışla yüzde 3,3 olarak güncellendi. Enflasyondaki düşüşün küresel anlamda yavaşladığı belirtilen raporda, özellikle hiz¬met sektörü kaynaklı enflasyonun katılığına vurgu yapılıyor. Türkiye ekonomisi için yapılan tahminde ise 2024 büyümesi yüzde 3,1'den yüzde 3,6'ya yükseltilirken; 2025 beklentisi yüzde 3,2'den yüzde 2,7'ye düşürüldü.
İlk çeyrekte gerçekleşen yüzde 5,7 büyümeyi düşündüğümüzde bu yıl hem IMF beklentisinden hem de Orta Vadeli Program hedefi olan yüzde 4'ten daha yüksek bir büyümenin gerçekleşmesini bekleyebiliriz. Ancak, beklentileri aşabileceğimizi düşünsek bile bu büyüme oranları ülkemizin ulaşmak istediği refah ve kalkınma hedefleriyle uyumlu değil.

'ORTA GELİR TUZAĞINA TAKILI KALDIK'
Son on yılda gerçekleşen ortalama yüzde beş seviyesindeki ekonomik büyüme performansımız düşünüldüğünde orta gelir tuzağına takılı kaldığımızı söylemek mümkün. Milenyumun özellikle ilk on yılında orta gelir grubuna yükselmemize, 2014 yılında yüksek gelir grubu sınırına dayanmış olmamıza rağmen sonrasındaki düşük ekonomik performansımız yüksek gelir grubuna yükselmemize maalesef engel oldu. Bir üst sınıfa çıkmak için, sürdürülemez alışkanlıkları terk edip yüksek verimlilik odaklı, katma değer yaratan bir ekonomik yapıya dönüşmek zorundayız.

'İZMİR KALKINMA RİSKİNDE DEĞİL'
Bu konuda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin vakfı olan TEPAV tarafından geçtiğimiz mayıs ayında 'Türkiye'de Hangi İller Bölgesel Kalkınma Tuzağında?' isimli araştırma yayınlandı.
Araştırmaya göre, yeşil ve dijital dönüşüm, hızla gelişen yapay zeka, göç ve yaşlanan nüfus yapısı gibi gerçeklerin ortaya çıkardığı geçiş dönemini ulusal düzeyde olduğu kadar bölgesel ve yerel düzeyde de başarıyla yönetmemiz gerekiyor. Ankara'nın en yüksek kalkınma tuzağına sahip olan il olduğu, İstanbul'un kalkınma tuzağı riskindeki iller arasında yer aldığı çalışma sonucuna göre İzmir'in kalkınma tuzağında veya riskinde olmadığı hesaplanmış durumda. Bunun kentimiz açısından dikkate alınması gereken çok önemli bir çıktı olarak görülmesi gerektiği kanaatindeyim.'



'TEKSTİLDE 100'ÜN ÜZERİNDE FİRMAMIZ MISIR'A TAŞINDI'
Merkez Bankası'nın faizi yüzde 50'de sabit tutmasını ve enflasyonun sektörleri nasıl etkilediğine dair açıklamalarda bulunan Kestelli, 'Son gelişmeler faiz oranlarındaki düşüş beklentisinin de bir miktar ötelenmesi anlamına geliyor. Gerçekçi olmak gerekirse içinde bulunduğumuz ekonomik durumda bırakın işleri büyütmeyi mevcut işleri sorunsuz devam ettirmek bile çok güç. Birçok sektörde buna şahit oluyoruz. Örneğin son bir yılda, tekstil ve hazır giyim sektöründeki 100'ün üzerinde firmamızın işlerini Mısır'a taşıdığı, sektördeki işgücü kaybının 100 bini aştığı ifade ediliyor. Ekonomik istikrarsızlığın neden olduğu bu durumun sektörde ve bağlantılı iş alanlarında nasıl bir etkisinin olacağını orta ve uzun vadede çok daha net görüyor olacağız. Böyle durumlarda ihracat; işlerin sürmesi, istihdamın olumsuz etkilenmemesi için adeta bir emniyet supabı görevi üstleniyor. Ancak, ihracatçılarımızda maliyetlerdeki artış ve döviz kurlarındaki eksik değerlenme nedeniyle küresel piyasalarda rekabetçi olamadıklarından şikayetçiler. Bunu dış ticaret rakamlarında da görebiliyoruz. Yine tekstil ve konfeksiyondan örnek vermek istiyorum. Son üç yılın ilk beş ayları itibariyle sektörün toplam ihracatı geriliyor. Nitekim, 2022 yılının ilk beş ayında 14,1 milyar dolar olan tekstil ve konfeksiyon ihracatı, 2023 yılında 13,4 milyar dolara, 2024 yılında ise 12,7 milyar dolara gerilemiş durumda. Genel ihracatımızda benzer bir gerileme söz konusu olmasa da son 2 yılda 250-260 milyar dolar seviyelerinde sabitlenmiş gibi görünüyor. İlk beş ay verileri de 2024 yılının tamamında bu seviyelere yakın bir ihracat gerçekleştireceğimizi işaret ediyor' şeklinde konuştu.

'TARIM ÜRÜNLERİNDE KİLOGRAM BAŞINA İHRACAT DEĞERİ YÜZDE 6,4 DÜŞTÜ'
Kestelli sözlerini şöyle sürdürdü:
'İhracatımız 2024 yılının ilk yarısında da yüzde 2 artarak 125,4 milyar dolara yükseldi. Ancak kilogram başına ihracat değeri yüzde 11,3 düşüşle 1,57 dolardan 1,42 dolara geriledi. 26 sektörden 10'unda kilogram başına değer düşerken 2'sinde aynı kaldı. Sanayi ürünleri ihracatı yüzde 12,1 değer kaybı ile ilk sırada yer aldı. Tarım ürünlerinde kilogram başına ihracat değeri yüzde 6,4 düşüşle 1,30 dolar olurken, sanayi ürünlerinde kilogram başı değer 1,74 dolar olarak gerçekleşti. Ülkemiz adına bu asla göz ardı edilmemesi gereken bir konu. Eğer gelişmiş ülkeler arasındaki yerimizi almak istiyorsak yükte hafif pahada ağır üretim alanında mesafe kat etmeyi başarmalıyız. Çin ve Polonya'nın kilogram başına ihracat geliri bizim iki katımıza ulaşmışsa durup düşünmekten daha fazlasını yapmak zorundayız. Bu bizim için olmazsa olmaz bir konu. Çünkü, Türkiye olarak Çin, Hindistan, Vietnam, Mısır ve benzer daha birçok ülke ile ucuz işgücüne dayalı fiyat rekabeti yapma şansımız artık mümkün değil. Açıkçası bu tarz bir rekabet avantajı sağlamayı da hiçbirimiz istemeyiz. Toplumun tüm kesimlerinin refah içinde yaşadığı, kişi başına düşen gelir seviyesinin 30-40 bin doların üzerine çıktığı bir ekonomik yapıyı tesis etmek hepimizin önceliği olmalıdır.'



TUNCER: FAHİŞ VE GERÇEKÇİ OLMAYAN FİYAT BELİRLEME ALGISI OLUŞTU
İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer'in gündeme dair yaptığı konuşma şu şekilde:
'Sık sık ifade ettiğimiz en büyük problemimiz finansmana erişimin sınırlı ve yüksek maliyetli olması. İç ve dış politikalar, küresel ekonomik durum, döviz kurları, enflasyon, merkez bankası politikaları, yatırım ortamı ve jeopolitik gelişmeler ekonomimizi şekillendiren başlıca unsurlar. Diğer taraftan, Türkiye'nin dış yatırımları çekebilme kapasitesi ve ihracat performansı, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip. 28 Temmuz 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım Strateji Genelgesi yayınlandı. Dünya genelinde yatırım çekme rekabetinin gün geçtikçe arttığı ve zorlaştığı süreçte, Türkiye'nin tüm güçlü yönleriyle güvenli bir liman olma rolünün güçlendirilmesini hedefleyen 2024 – 2028 strateji genelgesinin hedeflerine ulaşması en öncelikli dileklerimiz arasında yer alıyor.

Alış fiyatı üzerinden makul bir kar marjı eklenerek satış fiyatı belirleme dönemi unutulmuş; yüksek enflasyon ve gelecekteki maliyet kaygısı nedeniyle fahiş ve gerçekçi olmayan fiyat belirleme algısı oluşmuş gibi görünüyor. Ünlü iktisatçı Arthur Laffer'in dediği gibi: 'sağlam bir para birimi, zengin bir toplumun olmazsa olmazıdır.' Bu nedenle bozulan algıları düzeltmek ve süreci olağan hale getirebilmek için her şeyden önce Türk liramızın değerini ve dolayısıyla satın alma gücümüzü arttırmak zorundayız.

'ÜÇ YILLIK HAYVANCILIK DESTEKLEMELERİNİ ANLAMLI BULUYORUM'
Geçtiğimiz hafta 2024 – 2026 yıllarını kapsayan üç yıllık hayvancılık desteklemeleri açıklandı. Katsayı ve performansın baz alındığı yeni destekleme programı temel hayvancılık ve ürün geliştirme destekleri olmak üzere iki gruba ayrılırken artık verimli ve kaliteli üretime destek verileceği açıklandı. Ülkemiz hayvancılık sektörünün en önemli sorunlarından biri olan besilik erkek sığır başta olmak üzere çiğ süt ve tiftik üretimini kapsayan ürün geliştirilme desteklerini şahsen daha anlamlı ve stratejik buluyorum. Ayrıca, hayvancılık faaliyetinin olmazsa olmazı aile işletmeleri ile kadın ve genç yetiştiricilere pozitif ayrımcılık yapılarak ilk defa ilave destek verilmesini de yerinde bir karar olarak görüyorum.'