Buse AÇIKALIN / EGEDESONSÖZ - İzmir Ticaret Borsası Aralık Ayı Olağan Meclis Toplantısı Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer başkanlığında gerçekleşti. Meclis toplantısında konuşan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, önümüzde yepyeni bir dönemin olduğunu, bu dönemde risklerin ve fırsatların kol kola gezdiğini ve her adımımızı bin kere düşünüp bir kere atmamız gerektiğini söyledi.
“HER ADIMIMIZI BİN KERE DÜŞÜNÜP BİR KERE ATMALIYIZ”
Yarınların dünden daha olumlu olacağı yönünde düşünceleri olduğunu belirten Kestelli, “Coğrafya bir kaderdir... Bu demektir ki bunun gereklerini kabul etmek, ona ayak uydurmak şartıyla, onunla iyi kötü uzlaşılabilir.” Ülke olarak, “Coğrafya kaderdir” ifadesinin en yoğun kullanıldığı bölgelerden birinin tam ortasında yaşıyoruz. Başlangıçta çok da uzun sürmeyeceği düşünülen Rusya-Ukrayna Savaşı üçüncü yılını doldurmak üzere. 13 yıl önce başlayan Suriye’deki iç savaş Esad’ın devrilmesiyle başka bir aşamaya geçti. Henüz ”Savaş bitti” diyemiyoruz çünkü neler yaşanacağını tam olarak bilmiyoruz. Ama şurası bir gerçek ki hem kuzeyimizde hem de güneydoğumuzda yaşanan iki gerilimden de süreci doğru okuyarak, değişime ayak uydurarak, özetle Tanpınar’ın da ifade ettiği gibi “Onunla iyi kötü uzlaşarak” çıkmış görünüyoruz. Zaten dünya liderleri de Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu süreçte üstlendiği rolün hakkını ifade ediyorlar. Şimdi önümüzde yepyeni bir dönem var. Bu dönemde riskler ve fırsatlar kol kola geziyor. Her adımımızı bin kere düşünüp bir kere atmalıyız. Tıpkı Suriye gibi uzun süren çalkantılı yıllardan geçen Irak bugün en önemli ticari partnerlerimizden biri. Irak’a, bu yılın ilk 10 aylık döneminde 2,8 milyar dolar tutarında tarım ve tarıma dayalı sanayi ürünü ihracatı gerçekleştirdik. Suriye’nin istikrara kavuşması bu açıdan önemli bir fırsat. Ancak geçiş döneminde yeni bir göç dalgası, terör ihracı gibi riskleri de içinde barındırıyor. Süreci hep birlikte izleyip göreceğiz ama kişisel kanaatim yarınların dünden daha olumlu olacağı yönünde” ifadelerini kullandı.
“HER ŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIK DEĞİL”
Kredi notunda ve ülke risk priminde belirgin bir iyileşmenin yaşandığı söyleyen Kestelli yine de her şeyin yolunda olmadığını enflasyonun hala çok yüksek olduğunu söyledi. Kestelli, “ 2024’ü geride bırakmak üzereyiz. Bu bir yılda, ekonomik olarak nereden nereye geldiğimize bakmanın gelecek yıl için planlarımızı yaparken bizi doğru yola sevk edeceğini düşünüyorum... Ekonomide yıllar süren bir makro istikrarsızlık döneminin ardından geçen yıl girdiğimiz rasyonelleşme yolunda epey mesafe kat ettik gibi görünüyor. Temmuz’dan bu yana ekonomik program olumlu sonuçlar veriyor. Para politikası sayesinde enflasyon düşme eğiliminde. Ekonomimizin tansiyonu olan cari açık hızla daralıyor. Yıllık cari açığın 10 milyar doların altına inmiş olması, enflasyon ve kur açısından umut verici. Cari açık daralırken döviz rezervleri artıyor. Kredi notumuz ve ülke risk primimizdeki iyileşme belirginleşti. Ama, her şey güllük gülistanlık değil elbette. Enflasyon hâlâ çok yüksek. Sürdürülebilir büyüme için elzem olan doğrudan sermaye yatırımları hâlâ çok düşük. Total verimlilik artışını sağlayamıyoruz. Dezenflasyon sürecinin hane halkı üzerindeki etkisi dayanılması güç boyuta ulaştı. Gelecek yıl için yapılan tahminler de esenliğe çıkmamız için zorlu sürecin devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu nedenle; enflasyonla mücadeleye kamunun da ikna edici bir tasarruf inisiyatifiyle katkı vermesi, para politikasıyla doğru yönde atılmış adımların yapısal reformlarla desteklenmesi, ve kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılması çok önemli” dedi.
“ÜRETİM KASLARIMIZI GÜÇLÜ TUTMAK İÇİN ÖNLEM ALINMALI”
İki önemli konuya vurgu yapmak istediğini belirten Kestelli, “İhracat bizim için çok hayati ve Avrupa Birliği en büyük pazarımız. Draghi’nin çok konuşulan son raporunda, Avrupa Birliği’nin dünya ekonomisindeki payının son 30 yılda yüzde 26’dan yüzde 17’ye gerilediğini görüyoruz. Tam üyeliği ulusal strateji yaptığımız en büyük ticari ortağımız Avrupa Birliği’nin durumunu iyi analiz edip çok boyutlu bir değerlendirme yapmamızın şart olduğunu düşünüyorum. İkinci konumuz, Türkiye’nin üretim gücündeki aşınma. Son dönemde tarım ve sanayi üretimindeki büyümenin ülkedeki toplam büyümenin altında seyretmesi, üretim kaslarımızın zayıfladığına işaret ediyor. Buraya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Ekonomi yönetiminin, üretim kaslarımızı güçlü tutmak için acilen önlem alması gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm yolculuğunda üretim gücünü artırmaya çok ihtiyacı var. Ve son olarak hiç unutmayalım ki ülkemizin küresel sistemdeki siyasi ve ekonomik gücünü demokrasimizin niteliği ve hukuk devletinin sağlamlığı belirleyecektir. Bu konuda da önemli adımlar atılmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
“İZMİR, SON ÜÇ YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNDE”
2024 yılı tarımsal ürünler dış ticaretinde bir önceki yıla göre hem İzmir özelinde hem de ülke genelinde olumlu gelişmelerin yaşandığını söyleyen Işınsu Kestelli, “Yılın ilk 10 ayında ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artarak 26,9 milyar dolara yükselirken, ithalatımız ise yüzde 12 azalarak 19,8 milyar dolara geriledi. İzmir’de ise aynı dönemde ihracatımız yüzde 7 artarak 3,6 milyar dolar olurken, ithalatımız yüzde 1 artış ile 2,2 milyar dolara çıktı. Şehir olarak ülkemiz tarımsal ürünler ihracatından aldığımız pay yüzde 13,5 ile son üç yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti. Tarımda ihracatın ithalatı karşılama oranı ise ülke genelinde yüzde 136, İzmir’de ise yüzde 167 oldu. Tarımsal ürünler ihracatımızdan yüzde 68 ile gıda ürünleri imalatı en yüksek payı alırken, bitkisel ve hayvansal ürünler yüzde 25 ile ikinci sırada yer aldı. İthalatımızda ise bitkisel ve hayvansal ürünler yüzde 46 ile birinci, gıda ürünleri imalatı ise yüzde 44 ile ikinci sırada. En çok ithal ettiğimiz ürünler olan yağlı tohumlar, hububat ve pamuk gibi hammadde üretiminde eksikliklerimiz bulunuyor. İhracatımızı ve tarımsal dış ticaretteki net gelir kazancımızı yükseltmek için açığımız bulunan bu ürünlerdeki üretimimizi artmak zorundayız. Tarım alanlarında artışın sınırlı kalacağını düşünürsek, verimliliğin yükseltilmek öncelikli hedeflerimizden birisi olmak zorunda. İzmir olarak tarımsal ürünler ihracatından tarihsel olarak var olan mukayeseli üstünlüğümüzü daha fazla kullanmalıyız. Özellikle yatırımları devam eden Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin devreye girmesi ile ihracatımızda bir sıçrama yaşayabileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca, Borsa olarak, yeni yılda, ihracat yapan üye firma sayımızı artırmak için yeni çalışmalar başlatmayı planlıyoruz. Devam eden Tıbbi ve Aromatik Bitkiler UR-GE projemize sizlerin de katılımı ile farklı ürünler için yeni projeler ekleyebilir, ihracat yapan üyelerimizin ihracatını artırabilir, ihracat yapmayan firmalarımızı ise ihracat yapar hale getirebiliriz. “ dedi.