Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, terörle mücadeyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.’ Kuzey Irak'a mesaj yollayan ve özeleştiri yapan Başbuğ, 'çömelme' polemiğine neden olan görüntülere de değindi.
Orgeneral Başbuğ, Star Televizyonu'nda yayınlanan 'Arena' programında, gazeteci Uğur Dündar'ın sorularını yanıtladı.
Terör örgütünün son eylemleriyle halk üzerinde karamsarlık yaratmak istediğini söyleyen ve bunun büyük bir yanılgı olduğunu belirten Başbuğ, "Böyle bir oyuna gelmeyiz dedi. Genelkurmay Başkanı, Kuzey Irak'taki Kürt yönetimini de uyararak, "Artık sözün bittiği yerdeyiz" ifadesini kullandı.
"Üzülsek de doğruları söylemek zorundayız. Terör eylemleri azaldı gibi yanlış bir algılamaya girdik. Terör bitti zannettik aslında dağ kadrosu duruyordu" diyen Başbuğ, Başbakan Erdoğan'ın 'PKK taşerondur' sözüne destek vererek, geçmiş yıllardan örnekler gündeme getirdi.
Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun mevzi görüntüleriyle başlayan 'çömelme' tartışmalarını değerlendiren Başbuğ, "Tedbir alınması gereken yerde tedbir alınmaması cesaret değil hata olur" dedi ve "Tartışmaları hayretle karşılıyorum, anlamsız" şeklinde konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetler personelinin yargılandığı davalara değinen ve, "Beni en çok üzen terörle mücadelede canını vermekten çekinmemiş subaylarımın haksız yere suçlanması olmuştur" diyen Başbuğ’’un Uğur Dündar’’a yaptığı açıklamalar şöyle:
Terörün geldiği nokta ve önümüzdeki dönem:
''Önümüzdeki süreç, terör eylemleri açısından hassas bir süreç. Görevliler, herkes dikkatli olmak zorundadır, istihbaratımızdan tutun gerekli tedbirlerin alınmasına kadar. Ümit ediyorum, güven de duyuyorum, aynı hassasiyeti batı bölgelerinde de göstermemiz lazım. Batı bölgelerimiz de hassastır. Önemli olan terör eylemlerinin arttığı süreci, Türkiye olarak hep beraber, tek yumruk halinde, en az zararla atlatmak durumundayız''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın terör örgütünün taşeronluğu konusundaki açıklamaları:
''... Şunu sorarsanız eğer, PKK bazı dönemlerde taşeronluk yapmış mıdır? Evet. Bu konuyu anlamak için 93'lere gidilmesini, araştırılmasını öneririm. 93'ün Nisan ayında Bingöl'de 33 erimizin şehit edilmesi olayı.
Bu olayla ilgili benim de araştırmalarım, incelemelerim oldu. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı söz konusu. Bu hattın hattının geçtiği güzergahın emniyetsiz olduğunu gösterirseniz... Biliyorsunuz 92-93 arasında yine bir eylemsizlik süreci var. Burada bir taşeronluk söz konusu olabilir mi? Olabilir. İncelenmeye değer bir konu olarak görüyorum.''
Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu Anadolu'daki ziyaretleri ve mevzilerde çekilen fotoğraflara ilişkin:
''20 Haziran'da biz bölgeye gitmenin yararlı olacağını düşündük. Sayın Başbakan ile görüştük, o da uygun olacağını ifade etti. Bölgedeki komutanlarla görüştüm önceden, ama bizde bir usul vardır: Bu da terörle mücadelenin önemli noktalarından biridir. Bazen gideceğimiz yeri uçakta söyleriz, helikoptere bineceğimiz zaman söyleriz. Çünkü bir noktada güvenlik önemli. Cesaret elbette cesaret. Cesaret gösterir herkes, ama güvenlik tedbiri almanız gereken yerde tedbiri almamak cesaret değil hatadır.
'Gerçekleri söyledi'
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila.
Biz o günkü programda Van'da şehitlerin cenaze törenine katıldık. Sonra Gediktepe'deki birliğin bağlı olduğu karargaha gittik. Bu ana kadar Sayın Başbakanın da Gediktepe'ye gidileceği yönünde bir bilgisi yoktu. Ben Sayın Başbakana orada söyledim. 'Çok iyi olur, memnun olurum' dedi. Gediktepe'ye helikopterle gittik. Başka bakanlar var, ben vardım, sayın Başbakan var, Kara Kuvveleri Komutanı vardı...
Gediktepe neresi? Üs bölgesi sıfır sınır hattında... Coğrafya çok önemli. Aradan bir dere akıyor. Hemen akabinde sırtlar var, Irak ve bizim bulunduğumuz yerle karşı sırtlar arasındaki yüksekliğe baktığınızda karşı sırtlar hakim. Mesafe keskin nişancıların menzilinde. Bir, keskin nişancı tehdidi var. İki, Gediktepe 2 senedir birlik bulundurduğumuz bir yer.
Sayın Başbakan aslında 'keşke diğer parti başkanlarımız da bölgeye gitse' diye kendileri söyledi. Sonra bir vesileyle Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılaştık, arzu ederlerse kendilerini de bölgeye götürebileceğimizi söyledik. Kendileri 'çok memnun olurum' dedi. Doğrudur, Sayın Kılıçdaroğlu'na nereye gideceğini havaalanında söyledik. Vatandaşlarımıza başsağlığı diledik.
Sayın Kılıçdaroğlu özellikle Sarıyaprak'ta bulunduğumuz sürede Türk ordusunun bu mücadeleyi nasıl yürüttüğüne gözleriyle tanık oluyor. Oradan Gürvil noktasına gittik. Gürvil'de keskin nişancı tehdidi Gediktepe ile mukayese edilmez. Gürvil'de de askeri gereklilik öyle davranmayı icap ettirseydi elbette biz onu da teklif ederdik. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da farklı düşüneceğini zannetmiyorum. Güvenlik önemli. Bir mesaj vermem gerekirse artık bu tartışmaya son verilsin, lütfen yeter.''
''Niçin Türkiye, 26 yıldır terör örgütünü yok edemedi.''
''Terörle mücadelenin güvenlik, sosyo-kültürel, eğitim, sağlık, psikolojik, uluslararası boyutları var. Güvenlik kuvvetleri olarak biz hangi bölümde görev yapıyoruz? Güvenlik alanında. sorumluluğumuz çok açık: Teröristler neredeyse arayıp bulup etkisiz hale getirmek.
26 yılda, 30 bin teröristi etkisiz hale getiriyorsunuz, 10 bin de yaralı, teslim olan var. Toplam 40 bin. Örgütün dağ kadrosu yıllara göre değişiyor, ortalama 6 bin diyoruz, en fazla 10 bine çıktı. Şu anda 4 binler civarında. Ortalama 6 bin dersek, 30 bini 6'ya bölerseniz, 5 bin çıkıyor. Matematiksel olarak baktığımızda 26 yılda, güvenlik kuvvetleri 5 defa bu PKK terör örgütünü bitirmiş. Bu bir tespittir.
'Hükümetle çelişmedi'
Milliyet Gazetesi Yazarı Alı Aydıntaşbaş.
O zaman sorun nerede? 1984'ten bugüne kadar yaşanan olaylara bir bakalım. 1. ve 2. Irak savaşları, Halepçe... PKK şanslı bir örgüt. Tam çökme noktasına, çözülme noktasına geliyor, fakat maalesef konjonktürel durumlar lehine cereyan ediyor. Birinci önemli nokta bu. İkinci önemli tespit şu; Türkiye'de ne zaman terör olayları azaldı veya hiç olmadı... Biz bunu yanlış algılıyoruz. Sanki terör örgütü bitti, dağıldı... Aslında terör örgütünün dağ kadrosu duruyordu, eylem sayısı düşmüştü. Örnek mi? 1999'dan tekrar başladığı 2004 yılına kadar... Eylem yok, ama örgüt bitmedi. Dağ kadrosu duruyordu. Burada belki algılama yanlışlığımız oldu. Doğru algılasaydık o dönemde daha sağlıklı tedbirleri alabilecektik. Bu da önemli bir nokta.''
Terör örgütü insan kaynağına, finans kaynağına ve güvenli sahaya hayati derecede ihtiyaç duyar... Irak'ın kuzeyi bu örgüt için güvenli saha. İkincisi lojistik destek. Nereden alıyor bu insanlar yiyeceğini, içeceğini, malzemesini? O bölgeden alıyor. Bunlar Dışişleri Bakanlığımızın konusu. Dışişleri Bakanlığımızın koordinatörlüğünde bu konu yürütülüyor. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Türkiye son bir iki ayda ne kadar şehit verdi. Bu hepimizin yüreğini yakıyor. Artık bu konuda sorumlulukları olan kişiler, kuruluşlar, devletler ve Irak'ın kuzeyindeki yapılanmaların üzerine düşeni yapma zamanları geldi ve geçiyor.''
Orgeneral İlker Başbuğ'un yaptığı diğer açıklamaların satırbaşları şöyle:
'POLİS SERVİS ETTİ'
12 Haziran 2009'da ne oldu? Bir gazetede, malum gazetede, bu irtica ile eylem planı çıktı. Orada da tabii ilginç bir nokta var. Bu planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık, soruşturma açılıyor çünkü. Soruşturmanın da ne olduğunu merakla bekliyorum. Ondan sonra bir süreç geçti işte, onlara geri dönmek istemiyorum. 2009'a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir kurum, 700 bin kişi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden hiç yanlış yapan adam çıkmaz. Hayır efendim bizden de çıkabilir. Önemli olan çıkanı bulup gereğini yerine getirmek.
''ASKERİN ÜZÜLMEYE HAKKI YOK''
Görev süresi içinde kendisini en fazla üzen olay: ''Biz askeriz. Askerin üzülmeye hakkı yok.'' dedi.
ALBAY TEMİZÖZ
''Albay Temizöz bir suç işlemiş midir, işlememiş midir elbette mahkeme, yargı sürecinde ortaya çıkacaktır... Bu tutuklanma süreleri üzerinde ilgili makamlar, mutlaka değerlendiriyorlardır, ama gerçekten bu konuyu biraz daha üzerinde hassas ve titizlikle durulması gereken bir konu olarak görüyorum.''
EMEKLİLİK PLANLARI
"Ben görevimin son günü değil son dakikasına kadar, görevimi benden sonra gelecek arkadaşıma onurla, şerefle gönül huzuruyla teslim edeceğim dakikaya kadar sanki daha önümde 20-30 sene varmış gibi heves veya kararlılıkla görevime devam ederim. Benim prensibim odur.''