Baro Başkanı Yılmaz'dan ‘Manevi Danışmanlık’ tepkisi: İzmir’in direncini kıramazlar!

Muhittin AKBEL – Ahmet Can KARATAŞ /EGEDESONSÖZ - İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, Egedesonsöz’e gündeme dair konularda açıklamalarda bulundu. Yılmaz, okullara imam, vaiz, Kuran kursu eğitmeni gibi kişilerin gönderilmesinden, sivil anayasaya, 2. Baroyu kurma çabalarından milletvekili Can Atalay’ın halen cezaevinde olmasına kadar pek çok geniş bir yelpazede hukuk penceresinden değerlendirmeler yaptı.

İzmir’de Milli Eğitim ile Müftülük arasındaki protokol kapsamında 842 okula, “Manevi Danışmanlık” adı altında din adamlarının görevlendirilmesinin altında İzmir’i ele geçirme düşüncesinin yattığını öne süren İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Yine başaramayacaklar. Çünkü İzmir bileşenleri buna da izin vermeyecek” ifadesini kullandı. . “Manevi Danışmanlık” ile ilgili olarak, “Din dersi ve ahlak dersi öğretmenleri yetersiz mi kaldı da böyle bir yönteme girişildi?” diye sordu; projenin Eskişehir, Aydın ve İzmir’den başlamasının tesadüf olmadığına vurgu yaptı.

Her türlü hukuksuzluğun karşısında olmaya devam edeceklerinin altını çizen İzmir Barosu Başkanı Yılmaz, Muhittin Akbel ve Ahmet Can Karataş’ın sorularını içtenlikle yanıtladı, iddialı ve çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.

MANEVİ DANIŞMANLIK GÖREVLENDİRMELERİNE DAVALAR AÇILACAK
“İzmir’de 842 okulda, 842 görevlendirme var, doğru. Bunun dayanağı da şu; İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasında yapılan protokol… Protokole bağlı olarak da şimdilik 842 okula görevlendirme yapıldı. Şunu sormak istiyorum; o okullarda din dersi ve ahlak dersi öğretmenleri varken, yetersiz mi kaldılar acaba? Bugüne kadar yetersiz miydi o öğretmenler? Yeterliydi de takviye mi yapılıyor? Yetersizse, neden bugüne kadar beklendi? Ya da o dersler niye var? Bunun gibi sorular var kafamda. Görevlendirilecek olan insanların formasyonları ne olacak, pedagoji biliyorlar mı?  Sosyolojiden anlıyorlar mı? Nasıl bir eğitim verecekler? Bu soruların yanıtı, bugünkü TBMM’de gizlidir. Eğer siz Hizbullah’ın uzantısını Meclis’e sokarsanız, 6284’ü tartışmaya açıp, aile kurumunu yeniden değerlendireceğiz diyen bir anlayışla seçim pazarlığı yapıp o insanları Meclis’e sokarsanız, bugün imamları da, vaizleri de, Kuran kursu eğitmenlerini de okullara koyarsınız! Aslında sizin yapmak istediğiniz bilimsel bir eğitim değil. Bu, yarının Türkiyesi değil. Bu, 100 yıl öncesinin Türkiyesi. Bununla ilgili davalar açılacak, bu protokollerle ilgili. Bu konu, bugün gelmedi aslında. Atamalar olduğu için bunu konuşmaya başladık. Çünkü bu, daha önce yapılan bir protokol. Elbette bu konuya müdahil olacak.”

İZMİR’DEN BAŞLAMALARI NORMAL, ÇÜNKÜ HEDEFLERİ İZMİR!
Bu projenin İzmir’den başlamış olmasının tesadüf olmadığına vurgu yapan Başkan Av. Sefa Yılmaz, “Bu projenin ilk etapta uygulanması planlanan üç il arasında İzmir de var. Hep deriz ya, İzmir kurtulmadan Kurtuluş Savaşı kazanılmamıştı. Hedefleri İzmir! Çünkü İzmir bu konuda en dirençli il. En dirençli ilin direncini kırdıktan sonra, başka illerde yapacaklarını siz düşünün. Yani İzmir’in hedef seçilmesinin çok farklı sebepleri var. Birçok alanda İzmir’i ele geçirmeye çalışan siyasiler oldu. Eski başbakan bile İzmir’e belediye başkan adayı oldu. Başaramadılar. Şimdi böyle bir yöntem geliştirdiler. Yine başaramayacaklar.  Olmayacak, çünkü İzmir’in bileşenleri, İzmir’in insanları buna izin vermeyecek” dedi.

SİVİL ANAYASA’DA DEĞİŞMEMESİ GEREKEN MADDELER BELLİDİR
Türkiye’nin gündeminde uzun süredir yer alan sivil anayasa tartışmalarına da değinen İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Sivil anayasa, nasıl olmalı?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“1982 Anayasası, darbe sonrası hazırlanan bir anayasa. Fakat üzerinde o kadar çok değişiklik yapıldı ki. Şimdi iktidarın yeni bir Anayasa hazırlığı içinde olduğunu biliyoruz. Yeni bir Anayasa’ya ihtiyaç var mı? Anayasa’da birçok hükmün değişmesi gerekiyor; doğru. Ama bunun kolektif bir çalışmayla olması gerekiyor. Bunun, tüm siyasi partilerin görüşleri, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, bu konuda yetkin olan herkesin, işin mutfağında olması gerekiyor. Yani biz hazırlıyoruz, sonra meclise getireceğiz, çoğunluğu da sağladık zaten, gerekirse referanduma gideceğiz gibi bir anlayışla olmamalı yeni sivil Anayasa. Ne yazık ki bu anlayışı temsil eden bir düşünce var. 14 Mayıs seçimlerinde CHP’nin meclise taşıdığı yaklaşık 38 milletvekili de bu konuda iktidara destek verirse, yeni Anayasa’nın referanduma gitme şansı olur. Böyle bir garip durum var. Sivil Anayasa, elbette Sivil Anayasa… Tüm bileşenlerin katkı koyduğu bir Sivil Anayasa olmalı. Tek taraflı hazırlanmış bir Anayasa olmamalı. Herkesi kapsayan bir çalışma olmalı. Anayasa, temel yasadır. Değişmemesi gereken maddeler var, mesela ilk dört madde… İlk dört maddeyi değiştirmek isteyeceklerine cesaret edeceklerini sanmam.”

YAPMAMALARI GEREKİR AMA YAPARLAR! KAYGILIYIM
HÜDAPAR ve Yeniden Refah’ın kadınlara yönelik söylemlerinin rahatsız edici boyutta olduğuna dikkat çeken Başkan Yılmaz, kadınların yok sayılmasına sebep olacak yasalar çıkacağı yönündeki endişeleri değerlendirdi. Başkan Yılmaz, “Böyle bir şeyi yapmamaları lazım ama yaparlar!” dedi ve ekledi:

“Biz İstanbul Sözleşmesini 2011 yılında ilk imzalayan ülkeydik. Bu sözleşmeden ilk çıkan ülke de biz olduk. Bizden başka İstanbul sözleşmesinden çıkan ülke yok. Bunu nasıl yaptılar? Mecliste kabul edilen bir yasayı, Cumhurbaşkanlığı kararıyla biz bu sözleşmeden çekiliyoruz, dediler. Yeni şu anda Meclisin üzerinde bir irade var. Bu irade, Cumhurbaşkanı… Yarın kadınlarla ilgili böyle bir şey yaparlar mı? Yapmamaları gerekir ama yaparlar! Bu konuda her zaman kaygılıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nde eğer denetim mekanizması yoksa, Meclisin üzerinde bir irade varsa, ki var, hukuk insanların tepesinde bir sopa olarak duruyorsa, hukuk ülkeyi dizayn etmek için kullanılıyorsa, (ki kullanılıyor bu eski bir FETO yöntemidir; Ergenekon, Balyoz davaları, başka davalar), hala faili meçhuller çözümlenmemişse, o zaman bu ülkede hukuk adına biz bunları yapıyoruz diyenlerin, aslında hukuk dışı uygulamalarının varlığı bundan sonra da devam edecektir, anlamına gelir. İzmir Barosu, 2 Haziran’da çok ciddi bir polis saldırısına maruz kaldı. Bizim alanımıza girdiler. Ege Üniversitesi’nde LGBTİ+ haklarıyla ilgili yaptığımız basın açıklaması yapmak isteyen insanlarla birlikte İzmir Barosu da saldırıya uğradı. Sanırım bundan sonra buna, böyle şeylere cesaret edemeyecekler; çünkü İzmir Barosu bunlara izin vermeyecek. Bizim tüm davranış biçimimiz, hukuka uygunluktur. Çevreyi talan ediyorlar. Çeşme Yarımadası’nda Çeşme Turizm Projesi adı altında bir Cumhurbaşkanlığı kararı var. Bu kararla ilgili olarak Danıştay İdari Davalar Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararını vermesine rağmen Danıştay 6. Daire, davayı reddetti. Yargı bağımsız falan değil. Yargı, tarafsız değil. Yargı diye bir şeyden bahsetmiyoruz, hukukun üstünlüğünden bahsetmiyoruz. Bir hukuk devletinden bahsetmiyoruz. Bir kanun devleti bile değiliz. Şimdi artık kanunlar da uygulanmıyor. Anayasa mahkemesi kararları uygulanmıyor, AİHM kararları uygulanmıyor, yüksek yargı kararları uygulanmıyor. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Yani hukuk güvenliğiniz yok. Yaşam güvenliğiniz, çevre güvenliğiniz yok. Kadınların sığınabileceği bir yasal güvence yok. Hiçbir alanda hukuk güvenliği yok.”

İZMİR BAROSU’NU YÜZDE 40 FAKİRLEŞTİRDİLER
2. Baro oluşturma çalışmalarının sonuç vermediğini, İstanbul ve Ankara dışında bu yönde bir oluşumun olmadığını anlatan İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Kim sesini yükseltirse, kim muhalefet yaparsa, ona karşı önlem anlama çalışan bir anlayış var. 2. Baro da onlardan biri” dedi ve ekledi:

“Koşulları sağlayan barolarda 2. Baroları kurmaya çalışıyorlar. 7. Yargı paketinde 5 yıla kadar kıdemi olan avukatların aidat ödememesi söz konusu olmuştu. İki yıl önce çıkan bir yasayla zaten yarım aidat ödeniyordu. Şimdi söz söyleyen, muhalif olan, muhalefet eden her alanın hem toplum önünde hem ekonomik olarak güçsüz duruma düşürmeye çalışan bir anlayış var. 5 yıla kadar kıdemi olan avukat arkadaşların aidat ödememesi kararı, baroları fakirleştirmeye yönelik bir karardır. İzmir Barosu’nun yüzde 40 mensubumuz, genç, yani 5 yıldan daha az kıdeme sahip. Bu kararla baromuz yüzde 40 fakirleşti. Ocakta bütçemizi yaptık, haziranda yasa çıktı. Kim sesini yükseltirse, kim muhalefet yaparsa, ona karşı önlem almaya çalışan, bir sürü planları olan bir anlayışın, İzmir’de de 2. Baro kurma çalışmaları oldu. Ama biz dedik ki, İzmir’de başaramazlar. Bundan sonra da başaramayacaklar. İstanbul ve Ankara’da numaracı barolar oldu. Numaralı demiyorum, numaracı çünkü! Ankara’daki numaracı baro, bazı numaraları eksik yaptığı için kendilerine bir süre verildiğini, eksik numaracı işleri tamamlamasını beklediklerini biliyorum. Barolar Birliği, bunu bekliyor. İstanbul ve Ankara dışında hiçbir yerde 2. Baro yok. Kurulamaz zaten. Avukatlar buna izin vermez.”

BARO BİNASI İLE İLGİLİ YAPILANLARIN ÜZERİNE BİR ŞEYLER KOYDUK
İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, 2022 Ekim’inde yapılan genel kurul öncesi verdiği sözlerin, projelerin durumuyla ilgili şu bilgileri aktardı:

“En önemli konu, dayanışmadır. Biz hem deprem, hem seçim sürecinde çok büyük bir dayanışma örneği sergiledik. 3 bine yakın avukat arkadaşa Baro’da eğitim verdik ve hepsi imzaya itiraz etmeye yetkili olarak seçimde görev yaptı. Hangi parti istemişse, orada görev yaptılar. 6 Şubat depreminden sonra ve seçim döneminde dayanışmayı en güzel şekilde gerçekleştirdik. İkincisi, sözünü verdiğimiz bir baro binası projemiz vardı. Bununla ilgili gerekli adımları atıyoruz. Hem Barolar Birliği, hem yerel yönetimlerle görüştük. Bununla ilgili, daha önceki yönetimin yaptığı çalışmaların üzerine bir şeyler koyduk. Bir de yasal düzenlemelerle ilgili çok ciddi çalışmalarımız var. Eylül ayında Türkiye Barolar Birliği özellikle reklam yasağı ve meslek kuralları ile ilgili yönetmelik değişikliklerini yapacak. İzmir Barosu ve diğer barolardan gelen talepler doğrultusunda çalışmalar yaptık. Şimdi gerekçelerini hazırlıyoruz. Haksız rekabeti ortadan kaldıracağız. İnternette avukatlar, promosyonlu, sponsorlu reklamlar yapıyorlar. Bu haksızlık. Bunların olmaması lazım. Avukatlık mesleği, aynı zamanda kamu hizmetidir. Barolar, anayasal bir kurumdur.”

CAN ATALAY, MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİĞİ GÜN SERBEST BIRAKILMALIYDI
Gezi davasının tutuklu sanıklarından Can Atalay’ın Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçildiği halde hala cezaevinde olmasının hukuken anlaşılır bir yanı olmadığının altını çizen Başkan Yılmaz, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

“İlgili makamlar, Can Atalay’ı serbest bırakmamakla suç işlemeye devam ediyor. Yargıtay, suç işlemeye devam ediyor. Temadi suç, yani devam eden suç işliyorlar. Anayasanın 83. Maddesinin 2. Fıkrası, seçimden önce ya da seçim sırasında veya sonra suç işleyen bir milletvekili, meclis kararı olmadan tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz, yargılanamaz, diyor. Can Atalay, mazbatasını aldı. Can Atalay’ın bırakılmaması tamamen Anayasal bir suçtur. Can Atalay, milletvekili seçildiği gün bırakılmalıydı. Mazbatasını almadan bırakılmalıydı. Biz diyoruz ki, asla teslim olmadık, Can Atalay da öyle.  Bu anlayışa biat etmeyeceğiz. Yargıtay’ın bir an önce tahliye kararı vermesi, Can Atalay’ın serbest bırakılması gerekir.”

TÜRKİYE CUMHURİYETİ, SON 15 YILDA 100 YIL GERİYE GİTTİ
Cumhuriyet değerlerini sonuna kadar savunacaklarını, bundan asla yılmayacaklarını belirten Başkan Yılmaz, sözlerini şöyle noktaladı:

“29 Ekim 2023’te Türkiye Cumhuriyeti 100. Yaşını dolduracak. Son 15 yılda 100 yıl geriye gittik. Cumhuriyet değerleri yerle bir edildi. Cumhuriyetin temel kazanımlarını ne yazık ki son süreçte irdeleyen, örseleyen, yok sayan, başka türlü bir anlayışı 300 yıl önceki, 200 yıl önceki anlayışı gündeme getiren bir süreci yaşıyoruz. Bir AK Parti milletvekili vardı, Tülay Babuşçu. 10 yıl önce 10 Kasım’da, Cumhuriyet 90 yaşındayken, 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi, demişti. O özlemi yaşatmaya çalışan zihniyetten bahsediyorum. O anlayış, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyette bir şekilde iktidara gelen anlayış. Hem bu şekilde iktidara geleceksiniz, hala 600 yıllık özlemi dile getireceksiniz! Cumhuriyeti reklam arası olarak gören anlayış, bizim kabul edebileceğimiz bir anlayış değildir.”