Sayın Demirel'in eşi, Sayın Ahmet Necdet Sezer'in eşi veya Rahmetli Ecevit'in eşi devletin uçağıyla ve bavullar dolusu parayla Myanmar'a gitselerdi, başta dinci-yandaş basın olmak üzere tüm basın neler yazarlardı neler;
*Devletin parasıyla uçtular,
*Kimin parasını, kime götürüyorsunuz?
*Burası kabile devleti mi?
*Sizin sıfatınız ne?
*Türkiye'deki Müslümanlara yardım ettiniz de, sıra dünyanın bir ucundakilere mi geldi?
*Kendinizi Hürrem Sultan mı sanıyorsunuz?
*Bunlar Allah'tan da korkmuyorlar…
Bu yazdıklarım, özellikle dinci basının yazacaklarının en hafiflerinden olurdu !...
Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan'ın hiçbir resmi sıfatları olmamasına rağmen bu avanta seyahate devletin-milletin uçağıyla gitmeleri, üstelik bu çirkinliğin hiçbir basın organı tarafından görülmemesi yaşanan ikiyüzlülüğün, yağcılığın, rezilliğin ve Demokratik Cumhuriyetin Erdoğan tarafından çiğnenmesinin acı örnekleri olarak gösterilebilir.
İşin en üzücü tarafı ise, bu çirkinliğin toplum tarafından kanıksanmasıdır.
Sanki uçak, Emine Hanım ve Sümeyye Hanımın kendi uçağıdır. Sanki o uçağın personeli Emine-Sümeyye Erdoğan'ın özel personelidir. Sanki o uçağın benzin parası, bakım ücreti ve havaalanı vergileri Erdoğan ailesi tarafından karşılanmaktadır!...
Üzülerek söylemelim ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Erdoğan ailesinin elinde tam bir Ortadoğu çadır devletine döndü. TBMM bu aileye 'dur' diyemiyor, muhalefet partileri böyle çirkin olayları milletin bilgisine gerektiği gibi aktaramıyorlar. Devletin denetim organları, başlarını kuma gömmüş, bu ilkellikleri ve yolsuzlukları görmezden geliyorlar. Hayret edilecek bir durum!...
Bu ilkellik derece derece devletin her kademesine yayılıyor. Yüksek Öğretim Kurumu Genel Sekreterlik görevine bir 'vaiz' getirilebiliyor ama bir tek üniversite rektöründen cılız da olsa bir itiraz yok.
Ana Muhalefet Partisi meclisi olağanüstü toplantıya çağırdı. Normal olan iktidarın bu toplantıya katılması, CHP'nin talep ve önerilerini dinleyip, değerlendirmek olmalıydı. Fakat Başbakan Erdoğan'ın cevabı şöyle oldu;
'Şu anda ayın 14'ünde Meclis'e böyle bir toplantı daveti yapıyor.
AK Parti, bölücü terör örgütünün CHP gibi kuyruğuna takılacak bir parti değildir. Buyurun, Meclis orada, sen gidersin oturur, orada ne yapacaksan yaparsın. Kiminle beraber bir araya gelirsin, bilemem ama AK Parti böyle bir gündemle bir genel görüşme gündemiyle Parlamento'ya gelmeyecektir. Bunu da buradan söylüyorum…'
Tarih, devlet imkanlarını kendi menfaati için kullanıp sonradan rezil olan yönetici örnekleriyle doludur…
Keşke tarihten ders alınsaydı da, tarih tekerrür etmeseydi. Çünkü böyle dönemler sadece kişilere değil, sisteme-rejime sonunda da devlete zarar verir…