Herkesin şikayet ettiği konu; gerginlik.
Tepeden tırnağa, 7 'den 70'e, kadından erkeğe 'tepeler atık'...
Elde palalı sokak ortasında şiddet gösterileri, anlamsız çıplaklıklar, kadın - çocuk dinlemeden savrulan küfürler, araç üstünde tepinmeler, yan baktın, sağ baktın - sol baktın sersemliğinde kavgalar, saç saça - baş başa genç kızlar...
Elde bıçak- pala, tabanca- tüfek tetiğinde parmaklar...
Kan - revan, cinayet- yaralama - ölüm...
Acı, hüzün, panik...
Ocaklara düşen ateş... Gözyaşı, ağıt...
Ne oluyor bize? Nereye gidiyoruz? Ne yapıyoruz?
Son Bayraklı cinayeti düşürdü aklıma 'çevremizde yaşanan felaketleri'!
Köpek geldi - köpek gitti, burda gezdir - orda gezdir diye 3 cana kıyılır mı? Bu nasıl bir ruh halidir.
Psikiatr, psikolog, sosyolog, toplumbilimci dostlarla hep sohbet ediyoruz bu konularda... Tablo net; bunalımdayız. Psikolojik ve sosyal sorunlar içindeyiz. Şiddet eğilimi artıyor. Suç da... 'Cezaları azaltmanın, af şovlarının da' bir çözüm olmadığı ortada.
Ekonomik sorunlar bir temel neden. Sosyal baskı ve yetersizlikler de...
Gerilip gerilip balon misali patlayan toplum 'sıkıntıda'.
Siyaset dili de 'bunu körükler' görüntüde.
Açlık, kıtlık, yoksulluk... Kuraklık, iklim krizi, sağlık sancıları...
Çevremizde diplomatik sancılar; Rusya- Ukrayna savaşı, Irak - Suriye- Yunanistan krizleri...
HES'ti, şimdi GES!
Siyasette kavga...
Toplumsal kazanımlar için siyasetin de biraz diline dikkat etmesi gerekmez mi? Uzlaşı araması?
Hep kavga - hep kavga yerine milli birlik - beraberlik...
Hiç olmazsa bu konularda yürek - bayrak birliği...
Biri kaybedince biri kazanmıyor, biri kazanınca da biri kaybetmiyor.
Milletin geleceği gidiyor Beyler!
'Uyanan bir millet ' vardı, şimdi 'Bir millet batıyor'...
Boş tartışmaları bırakıp 'toplumsal mutlu geleceğe sarılmalı '...
GEÇ'in bunları Beyler!