Erdoğan'ın açıklamaları özetle şöyle:
Bizim 50 yılı aşan siyasi iktidarlığımızda rehber edindiğimiz husus şudur; seçim kazanmak elbette önemlidir ancak asıl milletin duasına nail olabilmek önemli olandır. Tüm Türkiye'ye hizmet etmek için gece gündüz koşturuyoruz. Bizim siyaset felsefemizde ayrımcılık asla yoktur. Etnik kökeni, sandıktaki tercihi ne olursa olsun 85 milyonun hepsi bizim kardeşimizdir. Acımız bir, sevincimiz bir, istikbalimiz birdir.
Bu ülken yakın geçmişinde gerçekten büyük acılar yaşandı. Milletin tercihleri yok sayıldı. Milli iradeye darbe vuruldu. 40 yıllık terörle mücadelemizde nice koçyiğit şehit düştü. Kürt kardeşlerimiz bir tarafta terör örgütünün diğer tarafta dikta sevdalısı bir grubun olduğu kisveye sıkıştırıldı. Alevi ve Bektaşi vatandaşlarımız kimliklerini korkusuzca dile getiremiyordu. Başörtülü kız kardeşlerimizin eğitim hayatları kısıtlanmıştı. Toplumun ekseriyeti ya yasaklarla ya da yoksullukla boğuşuyordu. Allah'a hamdolsun bunun gibi birçok şeyi geride bıraktık. Türkiye'yi tekrardan ayağa kaldırdık.
"TÜRKİYE'NİN YENİ BİR ANAYASA'YA İHTİYACI VAR"
Bizden önce hayal dahi edilemeyen nice hak ve özgürlük hamlesini sabırla hayata geçirdik. Türkiye'yi güven ve istikrarla uyum içerisinde hamdolsun bugünlere getirdik. Yapılanları objektif olarak değerlendiren her bir insanımız ülkemizin 22 yılda geldiği noktayı tasdik ve takdir ediyor. Aklınıza gelebilecek her alanda hiç umulmadık başarılara imza attık. Şurası da bir gerçek; Hayatın içerisinde beklentiler ve talepler değişmektir. Dünya devam ettikçe insanın aynı kalması zordur. Bunun için Türkiye'nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasını dile getiriyoruz. Bunu ülkemizin yeni anayasaya ihtiyacı olduğu için yapıyoruz. Muhalefetin anayasa dahil ülkenin önemli bir yerinde önerileri var mı? İşi yokuşa sürerek bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet olmak her şeye karşı çıkmak demek midir? Açıkçası şunu dile getirmek mecburiyetindeyim; muhalefet samimi çağrılarımıza karşılık vermese de Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı vardır. Meclisimizdeki çoğu partinin ilk 4 madde ve diğer maddelerde hem fikir olduğunu görüyoruz. İnşallah böylece evlatlarımıza daha özgür ve güçlü bir Türkiye bırakmak hususunda başarılı olacağız.
Ak Parti ve Cumhur İttifakı'nın da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir. Son yılların en çoğunlukçu aritmetiğine sahip 28. dönemde meclisin kendisinden bekleneni, özellikle yerine getirmesini ümit ve arzu ediyoruz. İnşallah böylece evlatlarımıza daha özgür, daha müreffeh ve güçlü bir ülke bırakma ülkümüze biraz daha yaklaşmış olacağız. Bu süreçte Muğla'nın iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, kanaat önderleriyle bizim yanımızda olması çok ama çok önemlidir. Rabbim şimdiden işlerimizi kolaylaştırsın diyorum.
"MİLLETİN DERTLERİNİ ÇÖZMEK GİBİ BİR DERTLERİ YOK"
Özellikle son yıllarda Muğla her alanda büyük bir atılım içerisinde. Öyle ki Muğla'nın seralarında üretilen, tesislerinde işlenip paketlenen gıda ürünleri dünyanın dört bir yanına gönderiliyor. Muğla'nın tabiat harikası koylarına, köylerine, tesislerine dünyanın dört bir yanından turist geliyor. Aynı zamanda Muğla, Akdeniz'le Ege'yi ve iç Anadolu'yu birleştiren konumuyla ülkemizdeki her ferdinde hayallerini süsleyen bir yerdir. Ancak bütün bu avantajlarına rağmen Muğla, yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor. Muhalefetin siyasi meselelerdeki tavrı yönettikleri şehirlerdeki yerel yönetimlerle ilgili konulara da sirayet ediyor. Sorun çözmek, milletin sıkıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir dertleri yok. Ve mazeret üretmeye harcadıkları enerjiyi şehirlerine hizmet etmeye ayırsalar, inanın şehirlerimiz çok farklı bir yerde olurdu.
Ama bu konuda herhangi bir değişim işareti göremiyoruz. Bakınız, her yıl Muğla ve Bodrum yaklaşık 1,5 milyon misafir ağırlıyor. Ülkemizin turizmdeki hedefleri büyüdükçe, buralara gelen yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı da doğal olarak artıyor. Turizmde 2024 yılı hedefimiz biliyorsunuz 60 milyon ziyaretçi. Biz bir taraftan turizmde gaza basarken, yerel yönetimler tarafında tam anlamıyla bir atalet, hatta sabotaja varan bir duyarsızlık görüyoruz. Turizmden ekonomik olarak ciddi gelir elde ediyorlar ama iş altyapı ve üst yapı yatırımlarına gelince hiçbir adım atmıyorlar.
Örneğin, başta Bodrum olmak üzere Muğla'nın birçok ilçesinde bunu sizler yaşıyorsunuz. E ben de Muğla'nı sayılırım. Muğla'nın birçok ilçesinde içme suyu sıkıntısı çekiliyor. Bu asırda, bu zamanda. Ancak görevi içme suyu sorununu çözmek olanlar, sorunu görmezden, duymazdan geliyordur. İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını yapmış bir kardeşiniz olarak, üstelik de biliyorsunuz çöp, çukur, çamur, susuzluk. Bunları yaşayan bir İstanbul devralmıştır. Ve orada bütün bu sorunları bir yıl içerisinde sildik süpürdük. Şimdi aynı durum maalesef Muğla'da var mı? Var. Eser ve hizmet siyasetiyle temayüz etmek yerine korkuları körükleyerek, ideolojik belediyecilik yaparak beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar.