Dünya 'kıymetli' insanlarını…

Ölümünün üstünden bir asır bile geçse unutmuyor…

Bak mesela…

Şarlo (Charlie Chaplin) sessiz sinemanın yıldızıydı…

Atatürk, O'nun kısa filmlerini…

İzmir Elhamra Sineması'nda…

Kahkahalar atarak, defalarca seyretmişti…

Şarlo 88 yaşında öldü…

Dünya O'nu unutmadı…

Hala filmleri seyrediliyor…

Hala insanları güldürüyor…

Öldükten sonra 'anılarda yaşatmak' diye bi'şi var…

Bizde öyle mi?

'Mazi kalbimde yaradır' bile demiyoruz…

Neden, dersiniz?

***

Bizim yıldızımız…

Tozlanmış Yeşilçam filmlerinin…

Hep değişmez 'iyi kalpli kötü adam' oldu…

Filmi izlerken, o iri yarı adama…

Önce kızıyor, sonra gülüyordunuz…

Neredeyse…

Bir asır önce…

İstanbul Büyükada'da doğdu…

Azrail'e ilk çalımı daha ilkokul öğrencisiyken attı…

O sırada kolera salgını vardı Ada'da…

Minicikti, o korkunç hastalığa yakalandığında…

Doktor bahçede bağlı dişi eşeği görünce şöyle dedi:

'Bu eşeğin sütünü içirin, kurtulur…'

Doktorun değini yapmışlar…

Aynı mahallede koleraya yakalanan…

40 çocuktan 39'u hayatını kaybetmiş…

Bi'tek, bu yazının kahramanı kurtulmuş…

***

O çocuğu, Galatasaray Lisesi'ne yollamışlar…

Okusun, adam olsun diye…

O vakitlerde Galatasaray Lisesi'nden mezun olmak…

Bütün kapıları açıyor…

Ama o bitiremiyor, son sınıfta Işık Lisesi'ne geçiyor…

Tam 'İnek Şaban' modeli ama…

Aslında cin gibi…

Fizik öğretmeni soruyor:

'Denizde sandal niye batmıyor?'

Bizimkinin cevabı:

'Batmaması lazım, çünkü içinde insanlar var…'

Hoca şaşırıyor, böyle cevap olur mu?

Bi'daha soruyor; üstelik tüyo vererek:

'Peki, bunun bir kanunu var mı?'

İkinci cevap, birinciden matrak:

'Yok tabii… Batmak için kanun yapılır mı?'

Bütün sınıf kırılıyor; öğretmen krizde…

***

Liseyi böyle 'sivri zeki' haliyle 6 yılda bitiriyor…

Haliç Nüfus Memurluğu'nda devlet memuru oluyor…

Ama O'nun aklı fikri gazetecilikte…

'Adalar / Paravan' adında gazete çıkarıyor…

Kara mizah ve siyaset karışımı bi'şi…

Bir siyasi parti başkanı aleyhine yazdığı makale yüzünden…

13 ay 20 gün hapis cezası alıyor…

Ha'di…

Doğru, Paşakapısı Cezaevi'ne…

Bizimkini, beş kişiyi kesmiş bir katilin yanına koyuyorlar…

Adam, gece gündüz cinayetlerini anlatıyor…

Arkasından de soruyor:

'Haksız mıyım?'

Hikayemizin kahramanı ise…

Her defasında 'Haklısın abicim… 10 kişiyi bile kessen sana helal olsun onların canları…' diye cevap veriyor…

N'apsın, can tatlı…

***

Cezaevinden çıkınca girdiği hiçbir işte tutunamadı…

28 yaşında bir deli fişekti…

Büyükada'ya o tarihlerde tiyatro gelmişti…

Genç, iri yapılı o gence sordular:

'Filmlerde oynar mısın?'

İşte, o gün Yeşilçam'a balıklama daldı…

'Tuzak' filminde oynadı; 200 lira verdiler…

O günlerde harika bir ücretti…

Sonra 'Lale Devri'nde kamera karşısına geçti…

Üçüncü filmi, 'Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan'da…

Ayhan Işık ile oynadı…

Allah vergisi bi'şeydi…

Muhteşem bir 'kötü adam' karakteri üstüne yapışmıştı…

***

Türk Sineması…

Bir anda…

Hem kötü adam…

Hem iyi adam…

Hem komik adam…

Kazanmıştı…

***

Çok hayırseverdi…

Birisi, 'Ekmek alacak param yok' dese…

Hemen cebinde ne varsa boşaltırdı…

Mesela…

Kendi adına Florya'da çeşme yaptırmıştı…

Kötü adam oynamasına karşın…

Tatlı gülüşü, sempatik hali ile…

Filmlerde 'esas oğlan'dan daha fazla sevilirdi…

Film yapımcıları O'nu oynatmak için adeta sıraya girerdi…

***

Türk Sineması'na tam 16 yıl emek verdi…

300'den fazla filmde gönüllere taht kurdu…

Neredeyse 20 gün arayla yeni bir film çekti…

Bu bir dünya rekorudur…

Kötü adamı oynamasına karşın hiç kavga etmezdi…

Çok içli bir adamdı…

Bi'örnek vereceğim; şaşırırsınız…

Kanaryası öldüğünde günlerce ağlamıştı…

***

Tiyatro sanatçısı Nezihe Becerikli ile evlendi…

Mutlu olamadı, ayrıldı…

Daha sonra Hatice Tekçe ile hayatını birleştirdi…

Bir kızı oldu, çok mutluydu…

***

Hayatta en çok korktuğu şey trafik kazasıydı…

***

İşte o hayat var ya…

Bazen çok acımasız oluyor…

Yıl, 1964…

Yani, 55 yıl önce…

Son filmi 'Yankesici Kız'da oynadı…

Filiz Akın, Orhan Günşiray ve Cüneyt Arkın rol arkadaşlarıydı…

Yönetmen ise, Türker İnanoğlu…

Film, büyük gişe yaptı…

Galadan galaya koşuyorlardı…

Takvimler, 27 Eylül 1964'ü gösterirken…

Türker İnanoğlu'nun otomobiliyle Karabük'e galaya gidiyorlardı…

Arabada…

İnanoğlu, Filiz Akın ve bizim aktör ile eşi de vardı…

Otomobili bazen Türker İnanoğlu, bazen de şoförü kullanıyordu…

Karabük'e '13 kilometre' kala…

Otomobil, bir kamyona çarptı…

Şoför o dakika öldü…

Bugün sanatını ve kendisini saygıyla andığımız…

Ahmet Tarık Tekçe…

O zamanlar emniyet kemeri filan olmadığı için…

Başını ön cama şiddetle çarptı…

O sırada…

Saatler tam 13.00'ü gösteriyordu…

Diğerleri hafif yaralanmıştı…

Şu '13' rakamının uğursuzluğunu görüyor musunuz?

***

Kaza yerine ilk gelen Öztürk Serengil'di…

Helikopter getirtti…

O sırada 44 yaşında olan Ahmet Tarık Tekçe…

Karabük'ten Ankara'ya…

Askeri helikopterde koma halinde uçtu…

Bir hafta sonra…

4 Ekim Pazar günü…

Yani 55 yıl önce neredeyse bugünlerde…

Son nefesini verdi…

Ne yazık ki…

Çocukluğunda olduğu gibi…

Azrail'e ikinci kez çalım atamamıştı…

Hayat filminde bir daha beyazperdeye dönmemek üzere…

Sevgili seyircilerine veda etti…

***

Belki inanmayacaksınız ama…

Milyonlarca hayranı…

O'nun için bir tekerleme yaratmıştı…

'Kitapsız ilim, Tekçe'siz film olmaz…'

58 yıldır…

Türk filmleri Ahmet Tarık Tekçe'siz…

Biraz da olsa…

Türk Sineması'na ilgi duyuyorsanız…

Bana hak vereceksiniz:

Ne büyük eksiklik…

Nokta…

Sonsöz: 'Deniz derindir durulmaz, dostluk ebedidir unutulmaz… / Hz. Mevlana…'