Yerli ve yabancı 28 çevre gönüllüsünün hikayelerinin yer aldığı, okuyucuyla 1 Haziran'da buluşan 'Dünya Ortak Evimiz' kitabında; yaban hayatının korunmasından sürdürülebilir modaya, deniz ve okyanusların temizliğinden organik tarıma kadar pek çok farklı konuya değinildi.

Kitap için çevreye ilişkin yaşam tecrübelerini kaleme alan isimlerden biri de İzmir'in Menemen ilçesi Emiralem Mahallesi'nde yaşayan çiftçi Halil Halaç oldu.

AA muhabirine yaklaşık 30 yıldır organik tarım yaptığını söyleyen Halaç, 'Dünya Ortak Evimiz' kitabında, organik tarıma başlama hikayesini yazdığını belirtti.

'Kendimi katil gibi hissettim'
Tarıma başladığı dönemde, kullanılan ilaçların zararlarını görünce tarımı bırakma kararı aldığını ifade eden Halaç, şunları anlattı:

'İlaçların üstünü okuduğum zaman 60 gün tesirli yazdığını fark ettim. Biz bunları bahçemizde uyguluyoruz, kimse bir şey demiyor. Dükkandan alıyoruz ve her perşembe Menemen'in pazarı var, getirip satıyoruz. Biz de tüketiyoruz. Bize bir şey olmadı derken, bir gün kafama takıldı bunları okuyunca. Kendimi katil gibi hissettim. Ya bu zehir, biz böyle mahsulün üstüne atıyoruz, pazarda satıyoruz. 'Çok yanlış yapıyorum, bu nasıl bir iş? Bu insan gıdası olamaz.' dedim ve tarım işini bıraktım.'

Halaç, tarımla uğraşmayı bıraktıktan sonra başka işler yaptığını ancak bir süre sonra yine kendi mesleğine döndüğünü ve bu kez ilaçsız ürünler yetiştirmeye başladığını aktardı.

Tarımda kullanılan ilaçları zehir olarak nitelendiren Halaç, şunları kaydetti:

'İnsan gıdası olan doğal sebze ve meyvelerin üzerine menfaat için zehir atarak yetiştirilmesi, tedavi edilmesi çok yanlış. Bunun doğal ilaçları var, o şekilde tedavi etmemiz lazım. 20 gün tesirli bir zehir attığında, ürünü 20 gün biz hiç hasat etmeden, toplamadan, 21. gün toplarsak ve o zaman pazarda satarsak bir sıkıntı yok ama menfaat amacıyla haftada bir gün pazar olduğu için, bahçede üretip, toplayıp satarsak yanlış olur. Bunu bir kere ülke olarak düzeltmemiz lazım. Üzerine zehir atılmayacak.'

'Her şey mevsiminde tüketilmeli'
Yıl boyunca 50-60 çeşit ürün ekip mahsul aldıklarını belirten Halaç, mevsimine göre üretim yapmanın önemli olduğunu vurgulayarak, 'Baharda çilek, kayısı; arkasından domates, biber, patlıcan... Hepsi mevsiminde, zamanında. Bu şekilde üretmeye çalışıyoruz. O da çok önemli. Her şey mevsiminde, zamanında.' ifadesini kullandı.

Halaç, kitapta, organik tarım ile üretimin aslında insanlık hakkı olduğunu düşündüğü için bu konuya değindiğini; organik tarımın kimyasal, genetiği değiştirilmiş tohum ve suni gübre kullanılmadan, sertifikalı olarak yapılan bir üretim şekli olduğunu söyledi.

Halaç, şöyle devam etti:

'Kimyasal kullanmıyoruz. Toprak analizi yaptık, sülfat noksanlığı çıktı. Sülfat noksanlığını bir miktar inek gübresinden tamamladık. Bir sefer daha olmadı. Kendi buluşum, lahananın dış yapraklarını varillere doldurdum 500 kilo kadar, içine derin kuyu sondaj suyu koydum. Her 15 günde bir, bin metrekareye 5 litre damlamayla verdiğin zaman tüm mahsul coşuyor. Kendi gübremizi, doğal gübremizi evimizde üretelim.'

'Sıfır atık konusu müthiş'
'Dünya Ortak Evimiz' kitabının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan lansmanında Emine Erdoğan ile bir araya geldiklerini anımsatan Halaç, aralarında geçen diyaloğu şöyle aktardı:

'Oturduk, konuştuk, çok teşekkür etti. 'Halil Bey size çok teşekkür ederim.' dedi, yemekte. 'Siz kitap için bana bir imza verebilir misiniz?' dedi. 'Hemen efendim.' dedim. Ben de telaşlandım. İmza attım. Hediye ettiği kitabı çıkarıp 'O zaman kitaba siz de imza atar mısınız?' dedim, kalem çıkardım verdim. O da bana imzalı olarak bir kitap verdi.'

Halaç, kitapta en çok Emine Erdoğan'ın yazısını beğendiğini, sıfır atık konusunda yaptığı çalışmaların insanların çöp atma alışkanlıklarında olumlu bir değişim yarattığını gözlemlediğini dile getirdi.

Kitabı, çevre konularında bilinçlenmek için yediden yetmişe herkesin okuması gerektiğini vurgulayan Halaç, 'Çok değerli, çok güzel bir kitap.' diyerek sözlerini tamamladı.