Ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ölçmenin çeşitli ölçütleri vardır.
Bunlardan biri, o ülkede kişi başına kullanılan elektrik miktarıdır. Çünkü elektrik medeniyettir, gelişmedir, ilimdir, çağdaşlıktır, kalkınmadır, ihtiyaçtır.
İktidar olanlar öncelikle vatandaşlarına-sanayicilerine-tesis sahiplerine- esnaflarına düzgün ve kesintisiz enerji sağlamak zorundadırlar.
Bir iktidar 11 yıl gibi uzun bir zaman 'tek başına' yönetimde kalıyor ve insanlarına gerekli enerjiyi düzgün ve kesintisiz olarak sağlayamıyorsa,
bunun adı en azından 'beceriksizliktir.'
AKP'nin 11 yılda Türkiye'yi getirdiği noktayı 'Dünya Bankası Verilerine' göre yazalım. Dileyen araştırıp doğrulasın.
Kalkınma ve sanayileşmenin önemli göstergelerinden sayılan 'Birincil derece'
Enerji tüketiminde Türkiye kişi başına 1551 kilogram petrol eşdeğeri tüketimi ile
dünyada 65'inci, Avrupa'da ise sonuncu sırada yer alıyor.
AKP hem dünyanın en pahalı elektriğini-benzinini-mazotunu vatandaşına satıyor hem de bu pahalı enerjiyi düzgün ve kesintisiz olarak veremiyor…
Ramazan Bayramı boyunca İzmir-Çeşme gibi turizm patlaması yaşadığımız yörelerdeki yaşanan enerji kesintileri, kelimenin tam anlamıyla bir işkence gibiydi. İnsanlara bilgi vermeden, duyurulmadan yapılan ve bayramın ikinci günü dokuz (9) saat süren kesintiler herkesi perişan etti. Günde birkaç kez
yarım saat-bir saatlik kesintiler de cabası.
Güçlü Türkiye diye övünen AKP Hükümetinin bu terbiyesizce kesintiler yüzünden, ülkemizi ziyarete gelen turistlerden, enerji yokluğu sebebiyle pos makinesini kullanamayan esnaftan, kredi kartını kullanamayan insanlardan, çocuklardan, hastalardan, yaşlı insanlardan yediği küfürü, herkesi dinlediklerini söyleyen Hakan Fidan bile tahmin edemez!
Kesintiler bayram ertesi de sürdü. Salı akşamı saat 20.00 de başlayan kesinti tam tamına dört saat sürdü. Bütün sene, iş yapıp üç-beş kuruş kazanmak için
bu günleri bekleyen esnaf yine perişan oldu.
Neden böyle oldu, biliyor musunuz?
AKP'nin 11 yıllık iktidarı boyunca, Türkiye'nin toplam kurulu gücüne olumlu katkı ağlayacak tek bir ciddi yatırım yapılmadı. İran Din Polisi kılıklı Enerji Bakanı çıksın da bu konuda Türk Milletine bir açıklama yapsın.
Yatırım yapmadıkları gibi 'zulüm dönemi' dedikleri Cumhuriyet döneminin tüm eserlerini sattılar. Satacak bir şey kalmayınca, elektrik dağıtım ihaleleri yaptılar.
Yaptılar ama dikkat ederseniz hep aynı kişilere, yani kendi adamlarına verdiler. Medya kuruluşları bunlara, köprü yapımı bunlara, havaalanı yapımı bunlara, çimento fabrikaları bunlara, rafineriler bunlara, elektrik dağıtım işleri de yine bunlara.
Bu dağıtım ihaleleri incelemeye alındığında göreceksiniz ki, bu işten yüz tane Deniz Feneri çıkacak.
İhaleleri özel şartlarda alıp, Başbakan'ın iznini alan adamlar da, sözleşmede yazan alt yapı yatırımlarını yapmıyorlar. Her ay vatandaştan kullanmadığı elektriğin parasını peşin- peşin alıyorlar.
Kayıp-Kaçak oranları şebekelerin-trafoların eskiliğinden ve hırsızlıktan dolayı, ülke ortalaması olarak yüzde 25'lere gelmiş durumda. Karadeniz-Ege- Marmara-Orta Anadolu-Akdeniz bölgelerimizde kayıp kaçak oranı yüzde 1-5 arasında değişiyor. Ama Hakkari-Mardin -Şırnak- Diyarbakır gibi illerimizde kaçak
kullanım oranı yüzde 70'lere tırmanıyor. Oradaki ödenmeyen elektriği de bizler ödüyoruz.
Kendi namuslu vatandaşından bunlar kadar nefret eden bir hükümet henüz gelmedi.
Barzani denen eşkıyanın bölgesine, bizim ödediğimiz fiyatın yarısına kesintisiz enerji veriyor bu milliyetsiz hükümet.
Dahası da var. Suriye'den, Orta Doğu bataklığından kaçıp bize sığınan serseri-katil-teröristlere, sayıları 400 bine yaklaşan mültecilere ise bedavadan enerji veriyor. Bunların parası da bizlerin faturalarına yükleniyor.
Arabam ile yolda giderken gördüğüm elektrik direkleri bana devamlı olarak, İranlı Din Polisi kılıklı bakan efendiyi hatırlatıyor.
Size neyi hatırlatıyor?