Devlet,

Kurumlar ve kurallar hiyerarşisidir.

Hiç kimse ve hiç bir kurum tek başına devlet değildir..

'Devlet benim' anlayışı çok çok gerilerde kaldı…

Taa 14.Lui'ye ve daha gerilere gider.

Bu sebeple Devlet,

Cumhurbaşkanlığı değildir.

Hükümet değildir.

TBMM değildir.

Ve diğerleri değildir.

Aksine, Cumhurbaşkanı, Hükümet, TBMM, Ordu ve polis, mahkemeler ve eğitim kurumları, hasılı tüm kurum ve kuralları ile topluca bir arada Devleti oluşturur. Her birinin görev ve sorumlulukları, Anayasa'da açıkça ifade edilmiştir. Anayasa'nın ön gördüğü bu tanımlamalarla, belli bir koordinasyon içinde görevlerini yerine getirirler ve unutulmamalıdır ki, Devlet 'Millet için' vardır…

Amaçları 'halka hizmettir'

Bütün bunları 'Hukuk Devleti' için yazıyorum…

Çünkü..

Hukuk fakültelerinin birinci sınıfında, Anayasa hukuku dersinde öğretilen meşhur bir 'sözleşme' vardır.

Yurttaşlar, kendilerini korumak ve hizmet etmek şartıyla, devlete dolayısıyla onun yasalarına itaat ederler. Buna karşılık da, Devlet yurttaşları, her türlü tehdit ve tehlikeden korur. Buna 'Sosyal sözleşme' nazariyesi deniyor. Devleti izah eden nazariye budur…

***

Bütün bunları niçin yazdım?

Dün basından edindiğim bilgiye göre, 'Polis Akademisi mezuniyet töreninde, polis akademisi bandosu, polis üniformaları ile AKP'nin seçim şarkısı Türkiye Yüzyılı'nı söylemiş.

Bu olmadı.

Olmadı çünkü…

Tüm kurumlar Devleti oluşturur, ama ayrı ayrı da Devlet'i temsil ederler.

Devlet'in kurumları hepimizin kurumlarıdır.

Ne diyor ulu önder Atatürk?

'Polis, asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, anne kadar şefkatli olmalıdır…'

'Herkesin polisi kendi vicdanıdır,polis ise vicdanı olmayanların karşısında olmalıdır,vazifesini serbestçe yapmalıdır'…