Köylü vatandaşın biri 4 adet kazını satmak için pazara gitmiş. 3 tanesini satabilmiş, biri elinde kalmış. Köy otobüsünün kalkmasına da zaman varmış.
Canı sinemaya gitmek istemiş. Koltuğunun altında kazla gişeden bilet almak istemiş. Görevli, kaz ile salona girilemeyeceğini söylemiş. Uyanık köylü sıradan çıkmış, kazı şalvarının içine saklayıp tekrar gişeye gelmiş ve biletini alıp, yerine oturmuş. Yan koltukta, elinde patlamış mısır poşeti olan bir kadın oturuyormuş. Salon kararıp film başlayınca, kaz kafasını şalvardan çıkarıp, kadının elindeki mısırdan bir tane kapmış. Kadın korkudan çığlık atınca, ışıklar yanmış ve görevliler ne olduğunu kadına sormuşlar.
Kadın olanı anlatmış; 'Kırk yıldır genelev işletirim, her türlüsünü gördüm ama mısır yiyenini ilk defa görüyorum. Böylesini şimdiye kadar hiç görmedim!'

'Yargıya gerekeni yapması söylendi.'
'Kuvvetler Ayrılığı denen olay karşımıza çıkıyor, hizmet engelleniyor.'
'Seyit Rıza'nın üzerini örtenler, Gazze'de ağlamamızı anlayamazlar.'
'Birkaç kitap karıştırırsanız, kıyafet zorunluluğunun altında Cizvit Papazlarını-Mussolini'yi-İnönü'yü göreceksin.'
T.C Başbakan'ı Erdoğan, düşüncelerini ifade etme engelli biri değildir. Fikrini açıkça söylemekten korkan biri de değildir. Eğer yazılıp eline verilenleri veya danışmanlarının cama yazdıklarını okumuyor ve içinden geldiği gibi yani doğaçlama konuşuyorsa bilin ki, söyledikleri gerçek fikirleridir.
Anlama engelli veya aptal olmayanlar yukarıdaki sözleri, televizyon canlı yayınlarında söyleyen birinin kişiliği ve anlayışı hakkında şu kanata varırlar;
*Bu kişi, demokrat değildir.
*Bu kişi, denetlenmek-yargıya hesap vermek istememektedir.
*Bu kişi, 'Tek Adam' yani 'dikta' yönetimi arzulamaktadır.
*Bu kişi, İngiliz Ajanlarına, Kürtçü-Bölücülere saygıyla-sevgiyle bağlıdır.
*Bu kişi, Cumhuriyetin kurucularına ve Cumhuriyetin kuruluş değerlerine karşıdır.
Başbakan Erdoğan yukarıdaki sözleri söyleyince, devreye hemen kadın-erkek 'Yağcı Bademler' girerler;
-'Efendim, Sayın Başbakanımız aslında şunu demek istedi. Konuşmanın gelişine baktığınızda, yargıya müdahale etmek istemediği gayet iyi anlaşılmaktadır.'
-'Kuvvetler ayrılığı derken, maksadını aşan bir söz olarak anlamak gerek. Konuşmaya yandan bakınca, Sayın Başbakan'ımızın ne kadar demokrat olduğu anlaşılmaktadır. Lütfen çarpıtmayın.'
-'Sayın Başbakanımızın 'Atatürk' dememesi, onu 'Türklerin Atası' olarak kabul etmediğinden değildir. Sayın Başbakanımız 'Atatürk' yerine 'Gazi Mustafa Kemal' demesi samimiyetinden kaynaklanmaktadır. Ne de olsa kendisi Mustafa Kemal'in asker arkadaşıdır. Sayın Başbakanımız çok samimi bir insandır. Şiir düşkünüdür. Sık-sık ağlaması da bu yüzdendir.'
-'Sayın Başbakanımız, İnönü'yü ve Cumhuriyeti kuran kadroları Cizvit Papazlarına ve Mussolini'ye benzetirken, özgürlükleri savunmuştur. Bakın kıyafet serbestliği artık İmam-Hatiplerde de uygulanmaktadır. Kızlarımız isterlerse İmam-Hatiplerde bundan böyle türban takmayabileceklerdir.'
Bu Yağcı Bademler çeşit çeşittir. Ama iki tanesi var ki, kelimenin tam anlamıyla yağcıların kraliçeleri gibidirler. Biri, onlarca defa yaptırdığı estetik operasyonlar sebebiyle konuşmakta zorlanıyor ama kendisine 'f…şe' diyen adama hala yağ çekmeye devam ediyor!
Diğeri ise; Mezuniyet töreninde ağlayıp bayılan bir Amerikan vatandaşı. Bilgisizliğin-cehaletin-saygısızlığın tüm örneklerini sergileyerek, aldığı paranın karşılığını vermeye çalışıyor.
Siyasetin hemen-hemen her kademesinde bulundum. Çok yağcı gördüm.
'Sayın Başbakanımın söylediklerine ve bundan böyle söyleyeceklerine de aynen katılıyorum' diyeni, 'Oğlum size kurban olsun Sayın Başbakanım' diyeni,
'Siz bize Allahın lütfüsünüz' diyeni de gördüm.
Helikopter yağcılarını, otobüs yağcılarını, hanımını Başbakan'ın evine bulaşık yıkamaya göndereni, Başbakanla telefonda konuşurken ceketini ilikleyeni de gördüm.
35 senelik siyasetçiyim, bu ikisi gibi yüzsüzünü inanın görmedim.