Bir Devletin başına, hırsı aklından üstte olan birini getirirseniz ve o kişi bilerek kanunları çiğnerse, görevleri yasaları uygulamak olanlar da, yapılan yasa ihlallerini, korktukları için görmezden gelirlerse ve görevlerini yapmazlarsa, işte o zaman 'tuz kokar' yani devlet çökmeye başlar…
*Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Görevleri; Madde:4
'Bizzat veya Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı, Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları marifetiyle siyasi partilerin tüzük ve programlarını ve kurucularının hukuki durumlarının Anayasa ve kanun hükümlerine uygunluğunu, kuruluşlarını takiben ve öncelikle denetlemek, faaliyetlerini takip etmek, gerektiğinde siyasi parti, siyasi parti üyesi veya kuruluşu hakkında mahallinde denetleme, inceleme ve soruşturma yapmak, yaptırmak…
*Siyasi Partiler Kanunu; Md:84-86-87
'Siyasi Partiler, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini korumak amacını güden(Anayasa Md 174 sinde açıkça yazılan kanunlar) hükümlerine aykırı amaç güdemezler ve faaliyette bulunamazlar.'
'Siyasi Partiler, Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğinin değiştirilmesi ve halifeliğin yeniden kurulması amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.'
'Siyasi Partiler, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar…'
Şimdi soralım; Türkiye'de , Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı denen bir makam var mı? Orada görevleri Cumhuriyeti korumak olan çok sayıda savcı var mı? Bunlar devletten maaş alıyorlar mı? Bunlar AKP hükümetinin değil de, Türk Devletinin görevlileri değil mi? Her Siyasi Partinin yasalara uymasını bunlar kontrol etmeyecekler mi?
O halde, seçimleri kaybederse Yüce Divan korkusu şimdiden yüreğine düşmüş Eşbaşkan, hangi cesaretle böyle konuşabiliyor? Anayasa ve yasalarımız herkesi bağlıyor da AKP Genel Başkanını bağlamıyor mu?
Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan'ın Trabzon- Diyarbakır-Isparta konuşmaları doğal olarak terbiye dışı ve yasa ihlalleri ile dolu idi!...
* Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına 'Eşkıya' dedi.
*Bunların dini 'Zerdüşt' dedi,
*Bunların kökeni 'Alevidir' deyip, halka yuhalattı.
*Camileri ahıra çevirdiler, dedi.
*İlmihal Kitaplarını toplattılar, dedi.
*Bunlar Ezanı Türkçe okuttular, dedi.
*İmam Hatiplere düşmanlık yapıyorlar, dedi.
*Hacı Sait Camii İmamının öldürülmesinden girdi, Ahmedi Hani'den Şeyh Mutahhar'a, Nurettin Zengi'den İbrahim Gülşeni'ye kadar dolaştı, en son Diyarbakır'daki 41 Sahabe'den çıktı…
*Cemaat ve Tarikatlar aralarında bakanlıkları paylaştılar ve devletin tüm kadrolarına yerleştiler.
*Tarikat ve Cemaatler, binlerce dönüm arazilerde özel kasabalar kuruyorlar. Cübbeleriyle,sarıklarıyla, çok eşli yaşamlarıyla, sakal ve asalarıyla Devrim Kanunlarıyla alay ediyorlar. Bir kuruş vergi vermedikleri halde, milyonlarca dolarla oynuyorlar.
*Diyanet İşleri Başkanlığından habersiz, kaçak Kuran Kurslarında on binlerce çocuk, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak zehirleniyor, T.C Devletinin Kaymakamları utanmadan koltuklarında oturuyor.
*Devlet, Gıda Bankacılığı yetkisi verdiği dernekler(Deniz Feneri-İHH) tarafından Trilyonlarca lira soyuluyor, bu aziz milletin vergilerinden maaşlarını alan Maliye Bakanlığı Denetim elemanları İngiltere Vatandaşı Bakanlarının korkusuna mesleki bilgilerini, kariyerlerini paspas yapıp üzerlerine basıyorlar.
*İstanbul Büyükşehir Başkanı Kadir Topbaş'ın İmar Danışmanı ve Deniz Otobüsleri Yönetim Kurulu Üyesi olan Fethi Turgut'un evine hırsız giriyor, iki büyük kasayı ağırlıklarından dolayı kaldıramayan hırsızlar, küçük kasayı çalıyorlar. Hırsızlar para paylaşımında birbirine girince olay ortaya çıkıyor. Küçücük kasadan; 950 Bin Dolar+280 Bin Avro+200 Bin TL+2 Kilo Altın çıkıyor. Türkiye Cumhuriyetinde, binlerce savcı, on binlerce denetim elemanı;
'Gel bakalım arkadaş, bu parayı nereden buldun, soygunculuk mu yaptın, hırsızlık mı yaptın' diye soramıyor!...
Garip bir esnaf, fiş kesmedi diye başına gelmedik kalmıyor, ondan sonra
'Aynı Sudan İçmişiz Biz' ha, haydi size 'Osman Baydemir'in dediğinden'…
Bu yazdıklarım, olanların binde biri bile değildir. Demokratik bir ülkede, haysiyetli denetim elemanlarının ve bağımsız yargının olduğu bu suçları işleyenler, kanunlarda yazan cezalara en kısa sürede çarptırılırlar.
Yazının başında dediğim gibi, devlet bu şekilde yönetilir ve devlet görevlileri yasaları uygulamaktan çekinirlerse, bu devletin çökmesi kaçınılmazdır. Hele ülkeyi, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen siyasetçiler yönetiyorsa..
Çaresiz değiliz. Çare biziz, çare Türk Milletidir. Bu karabasandan kurtulmanın yolu 12 Haziran'da açılacaktır. Çevremizdeki herkesi sandığa götürmeli, oy kullandırmalıyız. Oylarımızın bölünmesini de engellemeliyiz. Kimsenin şahsi çıkarı, Türkiye'nin çıkarının önünde olamaz…