Geçenlerde hayretime mucip olan bir komplo teorisini daha basından okudum, duydum.
Güya Sayın İnan Kıraç, CHP'nin lider değişiminin önemli aktörü imiş.
İnan Kıraç, CHP'nin bazı üst düzey yetkililerinin yönetimden uzaklaştırılmasını Sayın Baykal'dan istemiş. Sayın Baykal'ın da 'bu arkadaşlar çok iyi çalışıyorlar' şeklinde cevap vererek, nezaket içinde Sayın Kıraç'a hayır demiş olduğu yazıldı çizildi.
Yılların CHP'li bir iş adamının bir parti başkanı ile görüşüp tavsiyelerde bulunmasının bir garip yönü yok. Harbi bir CHP'li olan Sayın Kıraç, gönül verdiği partisinin vitrininin değiştirilmesini istiyor. Bu istek toplumda yaygın bir söylemdi. Bu istek, güya kabul edilmediği için CHP'de lider değişikliğine gidildiği de komplo teorisinin diğer yarısı.
Her şeyden önce şunu hatırlatmak isterim. CHP'nin tüzüğü değiştirilmiş ve partinin güçlü genel sekreterliğinin yetkileri budanmıştı. Yapılacak kongrede tüzüğün uygulaması da zorunlu hale gelmişti. O günün genel sekreteri, kendi yetkilerinin gideceğini ve üst yönetim kadrosuna alınmayacağını hissettiği için kamuoyundaki CHP liderinin değişim beklentisi ile kendi beklentisini birleştirerek, Sayın Baykal'a bayrak açmış ve sonunda da başarılı olmuştur. Ancak siyasetin acımasız kuralından biri olan tasfiye de Sayın Kılıçdaroğlu'nu iktidara getiren ekibe uygulanmış, eski kadro aktif siyasetin dışında bırakılmıştır.
Vakti ile ben de Sayın Mesut Yılmaz'ı iktidara getirmiştim. Kendisine beni tasfiye etmesi yönünde telkinler yapılmış, O da böyle bir tasfiyeye yönelmiş, ancak benim seçim bölgem Manisa'yı iyi tuttuğumdan, tasfiyede başarılı olamamıştır.
Aradan 10 yıl geçtikten sonra adayların Yüksek Seçim Kurulu'na bildirimin son gün, son saatinde beni Manisa'dan İzmir'e kaydırarak bu emeline kavuşmak istemiş ama kader, partinin baraja takılması ile kendisini aktif siyasetin dışına itmiştir.
Sayın Yılmazdan sonra, genel başkan vekili olarak partiyi genel kongreye götürdüm. Delegelerin yanlış tercihi sonunda Anavatan Partisi eritilmiş ve bir partinin çatısı altına sokulmuştur.
Bu partinin yok edilmesinde vebal, '2002 yılında yapılan kongrede yanlış bir kimsenin, güya genç olduğu söylemi ile başkanlığa getirilmesi' idi. O genel Başkan ikinci senesinde pes ederek görevi bırakarak, partiye bir darbe daha vurmuştu. Ondan sonra gelenler de dikiş tutturamamış ve çare birleşmekte aranmış, bugünlere gelinmiştir.