Basın Kanunda ve 212 sayılı Basın iş Kanununda değişiklik yapılmak için yeni bir Tasarı gündemde. Bakanlar Kurulu Tasarıyı 12 Mart 2014 tarihinde TBMM Başkanlığına gönderdi.
Bir küçük not, bu tasarı yeni değildir. 2 Temmuz 2012 kabul tarihli ve 6352 sayılı Kanunun çıkarılmasından çok önce yapılan çalışmalar sırasında gündeme getirilmiştir. Bir olasılık, o yıllarda acil 'demokratikleşme' için başka kanunlar yapma telaşıyla gündeme alınamadı. Dolayısıyla öncesi 2012 yılına kadar uzar. Adalet Bakanlığının çalışmalarına bakıldığında dosyalar içinde kalmış olan bu taslak/tasarının benzer içerikte ve aynı zihniyeti taşıdığı görülecektir.
Tasarıda iki amaç var. İlki İnternet haber sitelerinde çalışan gazetecilerin 212 sayılı Basın iş Kanunu kapsamına alınması ve resmi ilan, reklam ve ihale ilanlarının internet gazetelerinde yayınlanmasına imkan sağlayarak basılı gazeteler gibi internet gazetelerinin de ilan bedeli almasını sağlamak, Devletten alınacak yani para işi.
Tasarının Genel Gerekçesine göre İnternet ulusal sınırları aşmış ve dünyada olup bitenlerin tümü artık herkese bir tuşa basımlık kadar yakındır. Bir 'tık' süresi zaman kadar yakınımıza gelen ekonomik, sosyal, kültürel, hukuksal ne varsa öğrenebildiğimiz için İnternet dünyayı küçük bir kasabaya çevirmiştir. Tasarının genel gerekçesini okuduğunuzda sanırsınız ki bu Tasarıyı hazırlayan Hükümet İnternet'in nimetlerinden yararlanma konusunda çok açık fikirli, özgürlükçü ve hatta gazeteciler arasında 'eşitlikçi' bir yaklaşım içindedir. Yanılırsınız.
Tasarının gerekçesinde yazılı olduğu gibi amaç çok basittir. İnternet haber siteleri 'gazetelerin sunmuş olduğu kağıt üzerindeki haberleri sanal ortamda okuyucuların hizmetine sunmakta, buna mukabil basılı gazetelere ve gazetecilere tanınmış olan haklardan istifade edememektedirler'. O halde Kanunlarda değişiklik yapalım. İnternet haber sitelerinde çalışan gazetecilerin ve bu sitelerin sahipleri (galiba bazı site sahipleri gazeteci) basılı ve yazılı gazetelere tanınan haklar gibi haklar istiyorlar. Bu haklar nelerdir diye sorarsanız aslında bir arpa boyu kadar gazetecilere kanunla tanınmış olan haklardır.
Tasarının özü bundan ibarettir. Dolayısıyla tasarının 'basın kanunu' ya da 'basın özgürlüğü' gibi bir derdi de yoktur. Basın kartı alabilmek veya basın kartı verebilmek ve resmi ilan/ihale ilanlarını yayınlamak suretiyle Devletten ilan parası para almak.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2006/33909, K. 2007/11104 ve 17.04.2007 tarihli kararına göre; 'Gazetenin yayınlanması bir başka anlatımla basılıp çoğaltılması gerekirse de, günümüzde teknoloji ve iletişimin geldiği nokta itibarıyla, gazetenin nesne olarak basımı ve dağıtımı bir zorunluluk değildir. Gazetenin elektronik ortamda, umuma açık olarak yayınlanması ve okuyucunun yararlanmasına sunulması da mümkündür.' görüşünden hareketle İnternet ortamında gazetecilik yapan kişinin zaten gazeteci olduğuna ve 212 sayılı Basın iş Kanunundan yararlanmasına karar vermiştir. Daha sonra Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 31.03.2009 tarihli bir başka kararında (2008 /30660 Esas, 2009/8953 Karar) aynı görüşüne korumuş ve 2007 yılında verdiği kararına yaptığı atıfla 'gazetecilik' işi için belli bir ilkesel yaklaşımı benimsemiştir. Karara göre, 'Fikir ve sanat işinde çalışma ölçütü, gazetecilik mesleğinin yerine getirilmesine dair ve doğrudan doğruya ilgili alanlarda çalışmayı ifade eder.' Radyo ve televizyonların 'haber biriminde' çalışma kavramı ise 'özel radyo ve televizyonların haberle ilgili birimlerinde çalışanlar yönünden fikir ve sanat işi yapma koşulu söz konusu değildir. Ancak haberle ilgili birimde çalışma kavramı, haberin oluşumuna doğrudan katkı sağlama olarak değerlendirilmelidir.' Yani Yargıtay 'haberin oluşumuna doğrudan katkısı olanları' gazeteci saymaktadır.
Basın Kartları ile ilgili Yönetmelikte olduğu gibi 'Gazeteci, 5953 sayılı Kanun kapsamında fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanları' ifade eder. O halde internet haber sitelerinde çalışanların basın kartı alabilmeleri gerekir, eğer sorun buysa…
Yargıtay'ın 'gazetecilik' anlamında görüşü gerçekçidir. Yapılan işin niteliği nedir? Eğer gazetecilik ise çalışanın yararlanacağı ve tabi olduğu kanun 212 sayılı Basın İş Kanunudur.
Kısaca 212 sayılı Basın İş Kanunu olarak bilinen 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlar ile Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun uygulanma şartları ve gazeteci tanımı Kanunun 1. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun 1. maddesine göre 'Türkiye'de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve san'at işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki, 'işçi' tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır. Bu kanun şümulüne giren fikir ve san'at işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir' (4.1.1961 tarih ve 212 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik.)
Gazeteci olmak veya gazetecilik mesleğini sürdürmek için 'basın kartı' sahibi olmaya lüzum yoktur. Gazetecinin basın kartı bulunmaması nedeniyle Basın İş Yasasından yararlanamaz diye bir kural da yoktur. Bir kişinin gazeteci olup olmadığı kişinin sarı basın kartı taşıyıp taşımadığına göre belirlenmez. Gazeteci sayılmak için basın kartına sahip olmak, gazeteci sayılmak için ne yeterlidir ne de gereklidir. Basın kartı sahibi olmak gazeteci kimliğinin mutlak bir şartı olmadığı gibi, basın kartına sahip olup gazeteci olmayan 'bazı kimseler' de vardır. Basın Kartları ile ilgili Yönetmelik gereği gazeteci olmayanlara basın kartı verileceği hakkındaki düzenlemeye göre cebinde bulunan basın kartları ile ne yaparlar bilinmez ama bazı kişilerin basın kartı sahibi olmaları 'yasal mevzuata' uygundur. Bu durumda Basın Kartı sahibi olmak demek gazeteci sıfatını ispat için gerekli de değildir. Basın İş Kanunu'nun 1. maddesinin 2. fıkrasında gazeteci tanımı yapılırken 'basın kartı' sahibi olma koşulu aranmamıştır. Bu durumda basın kartı gazetecilik mesleğinin ispatı için elzem bir kanıt olmadığı gibi sadece kişinin tanıtımına yarayan kimlik belgesi olabilir. Gazetecinin yaptığı için gazetecilik olduğunu ispatı için yani gazeteci sıfatı bakımından dolaylı ispata gerek yoktur.
Gazeteci basın yayın kuruluşlarında fikir ve sanat işinde ücretli çalışandır. Hatta Kanun gereği zorunlu olan basın iş kanunu hükümlerine uygun yazılı sözleşmeye bile ihtiyaç yoktur ve asıl olan kişinin yaptığı işin gazetecilik olup olmadığının belirlenmesidir.
Basın Kartı taşımadığı için gazeteci değildir gibi bir yaklaşım hukuki ve gerçekçi olmadığı gibi, İnternet ortamında yayınlanan gazetelerde çalışanlar gazetecidir ve 212 sayılı Kanun kapsamında mütalaa edilmeleri hukuka fevkalade uygundur.
Buna rağmen Basın İş Kanunun 1. maddesinde tanımlanan gazeteci tanımında değişiklik yapmakta yarar vardır. Bu yönüyle belki kanuni tanım arayanlar rahat eder ve bahaneleri kalmaz. Ayrıca kanunda sayılmadıkları için internet ortamında gazetecilik yapanları gazeteci saymayanlar bu kanun değişikliği karşısında belki gazetecilerle 212 sayılı Kanuna uygun yazılı iş sözleşmeleri bile yaparlar(?)…
Öte yandan İnternet ortamında yayınlarla ve internet haber siteleriyle ilgili olarak 5651 sayılı Kanun değişikliklerinden sonra ifade özgürlüğüne müdahalenin alabildiğine sansüre dönüştürüldüğü ve bunun 'kanuna' göre yapılacağı bir ortamda Basın Kanununda değişiklik yapılması birçok karışıklığı beraberinde getirecektir.
Tasarının yaklaşımı karşısında; internet ortamında erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmaması durumunda basın kartlarının iptali veya hak olarak nitelendirdikleri resmi ilan hakkının kaybedilmesi, yayın karşılığında Devletin ödediği ilan paralarından yararlanmak veya mahrum kalmamak gibi beklentilere terk edilmeyecek kadar ciddi bir meslek olan 'gazetecilik' için bir kere daha düşünmek gerekir.
Aksi takdirde Tasarı kanunlaşırsa İnternet bir kere de Basın Kanunu ile sınırlandırılmış olacaktır. Bu sınırlandırmanın bedeli açıkça ifade özgürlüğünden öden vermektir. bir diğer bedeli ise beklenen resmi ilan ve reklam paralarından çok daha ağır olan ödenemez boyutlarda para cezaları ile basın özgürlüğünün ihlali ve gazetecilerin mağduriyetleri olur.